CHP'li Kaya: 'Ferman sarayınsa okullar bizimdir'

CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya, AKP’nin TBMM Genel Kurulu’na getirdiği “Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi üzerine dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Kaya, "Öğretmenlik bireysel yapılan bir meslektir ve özü iletişimdir. Öğretmenlerimiz ders vermeye devam edeceklerdir. Selam olsun, 'Ferman sarayınsa okullar bizimdir' diyen öğretmenlerimize. Selam olsun ders vermeye devam eden öğretmenlere" dedi.

CHP'li Kaya: 'Ferman sarayınsa okullar bizimdir'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 01.02.2022 - 14:49

CHP Ankara Milletvekili ve TBMM Milli Eğitim Kültür Gençlik ve Spor Komisyonu Grup Sözcüsü Yıldırım Kaya, AKP’nin TBMM Genel Kurulu’na getirdiği “Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi”ne ilişkin bir açıklama yaptı.

Kaya, “'Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi', TBMM’nin iradesi yok sayılarak hazırlanmış; emirle TBMM’ne gönderilmiş ve AKP milletvekilleri tarafından imzalanarak kanun teklifin dönüştürülmüştür” dedi.

“FERMAN SARAYINSA OKULLAR BİZİMDİR”

Yıldırım Kaya'nın açıklamasında öne çıkan kısımlar şöyle:

"Bir meslek kanunu, o mesleği yapanlarla, onların temsilcileriyle, örgütleriyle birlikte yapılır. Oysa Öğretmenlik Meslek Kanunu, saray duvarları arasında konuya hakim olmadıkları çok açık olan; kanunun içeriğine bakıldığında öğretmenlik mesleğini bilmek bir yana, öğretmenleri dahi tanımayan birkaç bürokrat tarafından kaleme alınmıştır.

AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde sarayda öğretmenlere yaptığı konuşmada ve sözde 'Milli Eğitim Şurası' açılışında, “Öğretmenlik Meslek Kanunu”nun tamamlandığı müjdesini verdiğinde, bugün teklifte imzası bulunan milletvekillerinin bundan haberi bile yoktu. 'Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi', TBMM’nin iradesi yok sayılarak hazırlanmış; emirle TBMM’ne gönderilmiş ve AKP milletvekilleri tarafından imzalanarak kanun teklifine dönüştürülmüştür.

Aynı durum geçmişte de yaşanmıştı. 4+4+4 diye bilinen, eğitim sistemini içinden çıkılmaz hale getiren ucube model; bugünkü gibi eğitimin hiçbir bileşeninin dahil edilmediği, hatta çok acıdır ki Milli Eğitim Bakanlığının da hiçbir katkısının olmadığı biçimiyle, TBMM iradesi yok sayılarak kabul edilmişti.

Sonuç ortada! Çocuklarımızın eğitim hayatı darmadağın! Şimdi de aynı kaotik durumu öğretmenleri ayrıştırarak yapmak istiyorsunuz. Bir kez daha Anayasanın arkasından dolaşılarak, TBMM’ye ve milletvekillerine ait olan kanun hazırlama görevi yok sayılmış, milletvekillerine önlerine koyulan metin imzalatılmıştır. Bu nedenle 84 milyonunu ilgilendiren bu kanunun adı “Öğretmenlik Meslek Kanunu” olamaz! Olsa olsa 'Saray Kanunu' olur.

Tabii ki sarayda hazırlanan bu kanun teklifinden eğitim öğrenim alanında örgütlü sendikaların da haberleri yoktu! Çünkü Komisyona katılan; Eğitim Bir-Sen, Türk Eğitim-Sen, Eğitim-Sen, Eğitim İş, Anadolu Eğitim-Sen, Özel Öğretim Çalışanları Sendikası (Öğretmen Sendikası) ve Veli-Der temsilcileri; kanun teklifinin ihtiyaçlarını karşılamadığını ve öğretmenlerin istemediği hükümleri içerdiği gerekçesiyle karşı çıkmışlardır.

Ayrıca TEDMEM Başkanı, saray eğitim kurulu üyesi Selçuk Pehlivanoğlu ve ERG (Eğitim Reformu Geliştirme) kurumları da kanun teklifinin öğretmenlerin sorunlarına çözüm getirmediğine ilişkin yazılı açıklama yaptılar.

Ancak sendikaların ve eğitimin bileşenlerinin itirazları ve görüşleri AKP’li ve MHP’li üyelerce dikkate alınmadı. Teklif AKP’li ve MHP’li üyelerin oy çokluğuyla TBMM Genel Kurulu’na getirildi. TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda, 'Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi' görüşülürken, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer görüşmelere katılmamıştır.

Öğretmenine bu derece yabancılaşan bir Milli Eğitim Bakanı, öğretmenlerimizin gözünde de yok hükmündedir! Komisyon görüşmelerinde, Anayasaya aykırılığını yazılı ve sözlü olarak ortaya koyduğumuz teklifin, Anayasa Komisyonuna havale edilerek 'Anayasaya uygunluk' açısından görüş alınması taleplerimiz komisyon başkanı tarafından, komisyon üyelerinin üzerinde tartışmalarına dahi olanak verilmeyerek, AKP’li ve MHP’li üyeler tarafından reddedilmiştir.

Hal böyle iken AKP’li 58 Milletvekili tarafından meclise sunulan bir kanun teklifini görüşeceğiz. Bu kanun teklifi öğretmenlerin dağ gibi olan sorunlarına nasıl bir katkı sunmaktadır, bir bakalım.

ATANMAYAN 700 BİN ÖĞRETMENE ÇÖZÜM VAR MI?

Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde 28 yaşındaki atanmayan yüksek lisansını da yapmış öğretmenimiz Mustafa Kaya intihar etti. Mustafa öğretmenin ailesine bıraktığı 'Hayata veda ediyorum. Üniversitemi, askerliğimi… Özel sektörde çalıştım ve okudum. Abimi ve annemi çok seviyorum. Babamı özledim' notu yüreklerimizi dağladı. 

Ağrı Dağı’na tırmanan mülakat mağduru kimya öğretmeni Recep Akkuş da, "5 bin metreden sesleniyorum. Biz ne için elendiğini bilmeyen öğretmenleriz. Tamamen, sınav bitti, mülakat bitti. Çocuklarımıza kavuşacağız, görevimize başlayacağız diye beklerken böyle kötü bir sürpriz ile karşılaştık" diye haykırdı.

5 bin metreden haykıran Recep öğretmenin sesini duyan oldu mu?

Sözleşmeli öğretmenler kadrolu olacak mı? Eşlerine ve çocuklarına kavuşabilecekler mi? Öğretmenlere il emri tayin hakkı getiriyor mu? Engelli, ücretli ve PİKTES öğretmenlerinin sorunlarını çözüyor mu? Özel okullarda ve özel rehabilitasyon merkezlerinde çalışan öğretmenlerinin sorunlarına çözüm üretiyor mu? Okul idarecilerinin sorunlarına bir çözüm önerisi var mı? Bakanlık ve ilköğretim müfettişlerinin sorunlarına çözüm var mı? Okul öncesi öğretmenlerine, sınıf öğretmenlerine, Halk Eğitim Merkezlerinde çalışan usta öğreticilere çözüm getiriyor mu? Öğretmenlik mesleğine hak ettiği değeri verecek bir öneri var mı? Öğretmenlerin maaşlarında, ders ücretlerinde artış, özlük haklarına, sosyal statülerine iyileştirme mi getiriyor?

Maalesef ki bu sorunlara herhangi bir çözüm önerisi sunulmazken, öğretmenler arasında hiyerarşik bir yapılanma oluşturulmakta ve öğretmenlik mesleği sadece bir kariyer basamağı haline dönüştürülmektedir. Öğretmen kariyer basamakları zaten 2004 yılında kabul edilen 5204 sayılı kanun ile 1739 Milli Eğitim Temel Kanununa eklenmiştir.

Bazı maddeleri Anayasa Mahkemesi tarafından 2008 yılında iptal edilmiş olsa da yürürlüktedir. Her yıl kariyer basamakları için sınav yapılması zorunluluğunu içerecek şekilde ortada durmaktadır. Uzman öğretmen, başöğretmen sınavları 17 yıldır önünde bir engel yokken, bugüne kadar neden yapılmamıştır?

Çünkü derdiniz öğretmen değil! Öğretmeninin statüsü değil… Öğretmenin yaşam koşulları değil! Sizin tek derdiniz var! O da seçim kaygısıdır! En büyük derdiniz seçim derdidir! Biz öğretmenlere, “Az çalışıyorlar, 15 saat derse girip maaş alıyorlar.” dediğiniz günleri unutmadık. Bu kanun bu kez de özel kanun olarak TBMM Genel Kuruluna getirilmiştir. İsim değişikliği gerçeğin üstünü örtemez, bu bir  “Öğretmen Meslek Kanunu” değildir! 

Öğretmenliğin; aday öğretmen, öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olarak ünvanlara ayrılması, öğretmenin mesleğinde ilerlemesini sağlamayacaktır.

Her türlü müdahale ve usulsüzlüğe açık kurs ve sınavlarla dağıtılan ünvanlardan öteye geçmeyecektir! Başöğretmeni okul müdürü nasıl denetleyecek? Öğretmen ve uzman öğretmen okul içinde başöğretmenden emir mi alacak? Sözleşmeli ve ücretli öğretmenler getirdiğiniz hiyerarşinin neresinde olacaklar? Aday öğretmen mi, öğretmen mi, uzman öğretmen mi olacaklar? Peki velileri hiç düşündünüz mü? Bu ünvanlar getirildiğinde; aynı okulda bir velinin çocuğu uzman öğretmende, bir diğerininki başöğretmende olursa ne olacak? Peki hiç ünvanı olmayan öğretmende olursa ne olacak? Başöğretmende çocuğu okuyan veli de başveli mi olacak? Bundan dolayı veliler de çocuklarını uzman ve başöğretmene vermek için bir yarışın içine girmeyecek mi? Başöğretmenin okuttuğu çocuk daha farklı bir eğitim mi alacak? Okullarda daha fazla kayırma, daha fazla karmaşa, daha fazla kaos olacak…

1994 yılından bu yana öğretmenliği kariyer basamaklarına ayırmaya çalışan zihniyet, AKP iktidarında ikinci kez işbaşı yapmıştır. Bu Kanun 1994’te doğru değildi, 2004’te doğru değildi, şimdi de doğru değil. Kanunun düzenlediği kariyer basamakları, uygulamada yer aldığından sonuçları hakkında somut gözlem yapma imkanımız olan bir konudur.

Akademisyenler tarafından yapılan araştırmalar bu uygulamanın istenilen sonucu vermediğini ortaya koymaktadır. Ama tüm bunlara rağmen, kanunla öğretmenliğe getirilen kariyer basamakları ile ücret farkı arttırılarak yeniden piyasaya sürülmektedir. Adına “meslek kanunu” denilen bir kanun, öğretmenlik mesleğinin her aşamasını düzenler. Ancak bu kanunda öğretmenlerin seçilmesi, yetiştirilmesi, istihdamı, çalışma koşulları, iş tanımı, sosyal hakları, örgütlenme hakları, özlük hakları, iş başında denetim ve disiplin durumları, emeklilikleri gibi temel konuların hiçbiri yer almamaktadır.

Peki, bu kanun neyi düzenliyor? Adı dışında öğretmenlik mesleğiyle ne alakası var? Öğretmenlerin hangi derdine derman oluyor? CHP grubu olarak eğitimin tüm bileşenlerinin görüşlerini alarak hazırlayıp, 23 Kasım 2018 tarihinde Meclis Başkanlığına sunduğumuz “Öğretmenlik Meslek Kanunu” bu kanunla birleştirilip görüşülebilirdi. Bunun gerçekleştirilebilmesi için bir alt komisyon kurulması önerimizde komisyonda kabul edilmedi.

Sonuçta 38 ay önce verdiğimiz kanun teklifimiz tamamen yok sayıldı. Anayasanın 42. maddesinde devletin gözetim ve denetim yetkisi kapı gibi dururken; öğretmenliğin özel ihtisas mesleği tanımından “devlet”in çıkartılması Anayasaya aykırıdır. 

Bu düzenlemeyle devletin hem özel, hem de kamu alanında denetim ve uygulama olanağı ortadan kaldırılarak, merdiven altı “okullar” ve buralarda çalıştırılan  “öğretmenler”, çeşitli vakıflar, tarikatlar ve cemaatlerin denetimine terk edilmektedir. Buna karşılık öğretmenlik mesleğine yeni başlayan özel ve kamu dahil bütün öğretmenlere güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmasının zorunlu kılması kendi içinde çelişkili bir durumdur.

Özel öğretimden kast edilen özel okul, kurs, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri, okul öncesi eğitim kurumlarıdır. Bu kurumlarda sayısı yüz binleri bulan öğretmen güvencesiz koşullarında çalışıyor. Bu kurumlarda çalışan öğretmenlerimizin kronikleşen hak gasplarının çözüme ihtiyacı vardır. Belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştırma, asgari ücretle uzun sürelerle çalıştırma, kıdem tazminatı hakkının gaspı, belirli süreli iş sözleşmesiyle birlikte istifa dilekçesi imzalatılması, sigorta primi ödemesini düşürmek için ücretin bir kısmının elden verilmesi, verilen asgari ücretin bir kısmının elden geri alınması hak gasplarından sadece birkaçıdır.  Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun özel okullarda çalışan öğretmenleri de kapsaması önemli bir ihtiyaçtır.

"SÜRÜNCEMEDE BIRAKTINIZ"

"Bu kanun teklifi iki temel konuyu düzenlemektedir: Birinci konu öğretmen kariyer basamaklarıdır. Ancak buradaki kariyerden kasıt sadece bir ücret düzenlemesidir. Öğretmenin niteliğine ve gelişimine ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır.

İkinci konu ise öğretmenlerin 3600 ek gösterge hakkıdır. Bu da bizim 10 Temmuz 2018 ve 19 Kasım 2021 yıllarında verdiğimiz kanun teklifi ile birlikte tüm muhalefetin gündemde tutmasıyla oluşan kamuoyu baskısındandır.

Seçim dönemlerinde söz verip, 4 yıl geçmesine rağmen sürekli sürüncemede bıraktınız. Hala da vermek istemediğiniz, bir yıl ötelediğiniz ek gösterge hakkıdır.

Öğretmenlerimize 3600 ek gösterge beklentileri üzerinden havuç uzatma cüreti gösterenleri kınıyorum. Sizi de yetiştiren öğretmenlere havuç uzatarak kandıracağınız gafletine kapılmayın! 3600 ek göstergenin yürürlük tarihinin 2023 yılına bırakılması kabul edilemez. Hemen yürürlüğe sokulmamasından da anlaşılıyor ki bu bir seçim vaadi olarak kalmaya devam edecektir. Ayrıca geçmiş dönemde birinci dereceden emekli olmuş tüm öğretmenleri de kapsadığının açıkça belirtilmesi gerekiyor. Bu kanun saraya ve AKP’ye ait olabilir, ama öğretmenlere ait değildir! Çalışma barışını bozacak bir kanundur.

Öğretmenlik mesleğini icra edenler arasında statü farkı olmamalıdır. Tüm öğretmenlerin kadrolu istihdamı esas alınmalıdır. Öğretmenlerin özlük hakları eşitlikçi bir yaklaşımla düzenlenmelidir. Aynı işi yapan insanlar arasında farklı ücret uygulaması iş barışını bozar. Eşit işe eşit ücret ve haklar temelinde tek tip kadro olması önemlidir.

AKP Genel Başkanı Sayın Erdoğan sözleşmeli öğretmenliğin kaldırılacağını duyurmuştu. Ancak getirilen teklifte sözleşmeli ve ücretli öğretmen uygulamasına devam ediliyor. Erdoğan öğretmenlere yalan mı söyledi? Yoksa siz Erdoğan’ın açıklamasını yok mu sayıyorsunuz! Hangisi doğru?

Kanunda sözleşmeli öğretmenlere eş durumu tayin hakkı yok, tüm öğretmenlerimize il emri tayin hakkı yok. Öğretmenlik Meslek Kanunu, okul öncesi kurumlarda görev alan “yardımcı öğretmen”lerin görev tanımına yönelik düzenlemeleri de içermemektedir. 5 Ekim 1966’da ILO ve UNESCO tarafından alınan Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı, öğretmenlik mesleği ile ilgili önemli standartlar ortaya koyan bu belge üzerinden yapılacak tartışmalar, eğitimin bileşenleri arasında uzlaşı kültürünün zeminine katkı sunacakken bu bile dikkate alınmamıştır. Bu metin, öğretmenlerin sadece okul içinde değil, toplum içinde de yerine getirdiği görevlerin taşıdığı önemi, uluslararası düzeyde belgeleyen, öğretmenlerin tüm sorunlarını ele alan ve durumlarını tüm ayrıntıları ile düzenleyen bir metindir. Bu metin dikkate alınmadan hazırlanan bir meslek kanununu kabul etmemiz mümkün değildir.

“Öğretmenlerin Statüsü Tavsiye Kararı”, öğretmenlerin konumlarını güçlendirmeyi, haklarını geliştirmeyi ve korumayı amaçlarken, aynı zamanda uluslararası düzeyde yapılmış bir toplu sözleşme niteliği taşımaktadır. 145 paragraftan oluşan belge, öğretmenlik mesleğinde işe alınma, işe alınmada seçme ve formasyon, mesleğe hazırlık, değişik düzeydeki öğretmenlerin mesleki sorunları, iş güvencesi, öğretmenin hak ve sorumlulukları, disiplin işleri ve mesleksel bağımsızlık gibi konuları kapsamaktadır.

Temel ücret, çalışma süreleri ve koşulları, özel izinler, araştırma izinleri, tatil, eğitim-öğretim yardımcı personelleri, sınıf mevcutları, öğretmen değişimi, uzak bölgelerde ve kırsal kesimde çalışan öğretmenler ile ilgili özel düzenlemeler, aile yükümlülükleri olan öğretmenlerle ilgili düzenlemeler, sağlık, sosyal güvenlik ve emeklilik gibi konuların da olduğu temel bir belgedir. Sadece öğretmenlerin değil, eğitim kurumlarında çalışan tüm eğitim ve bilim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi gerekir.

Nitelikli eğitim için öğretmenler kadar emeği olan idari ve teknik personel, yardımcı hizmetliler sınıfı ve 4-B statüsünde çalışan eğitim emekçilerinin hakları ve talepleri de dikkate alınmalıdır. Öğretmenler için düşünülen iyileştirmeler, tüm eğitim ve bilim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi ile birlikte ele alınmalıdır."

"SELAM OLSUN DERS VERMEYE DEVAM EDEN ÖĞRETMENLERE"

"Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun eğitimin bileşenleri tarafından kabul edilebilmesi için hazırlık süreci; katılımcılık, saydamlık ve hesap verebilirlik ilkelerine dayanmalıdır. Meslek kanunu ile ilgili tüm bileşenlerin sürece etkin katılımı sağlanmalıdır. Böyle yapılması halinde 1 milyon 250 bin öğretmeni ilgilendiren ve gelecek kuşaklara yol gösterecek bir kanun çıkartmış oluruz. Bu yasa anayasanın eşitlik ve hukukilik ilkeleri olmak üzere birçok maddesine aykırılık içermektedir.

Kanun bu şekliyle Anayasa Mahkemesinden dönecektir. Bu duruma düşmemek için sözleşmeli öğretmenliğin kaldırılacağı, eş durumunun da dahil edilerek, yer değiştirme koşullarını düzenleyen maddesi ile 3600 ek göstergeyi düzenleyen iki maddesini diğerlerinden ayırarak oy birliğiyle kabul edelim.  

657 sayılı Kanunun "Zam ve Tazminatlar” başlıklı 152 nci maddesinin II/B EĞİTİM, ÖĞRETİM TAZMİNATI başlığının birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmelidir. "Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfına dahil öğretmen unvanlı kadrolarda fiilen öğretmenlik yapanlara; (Öğretmen unvanlı kadrolarda bulunanlardan okul müdürü ve okul müdür yardımcısı, yönetici ve eğitim uzmanı olarak görevlendirilenler ile cezaevi okullarında çalışan öğretmenler dahil olmak üzere)

a) 1 ve 2 nci derecelerden aylık alanlar için % 130'una,

b) 3 ve 4 üncü derecelerden aylık alanlar için % 125'ine,

c) Diğer derecelerden aylık alanlar için % 115'ine,"

ekleyip oy birliği ile kabul edelim.

Diğer maddeleri ise daha kapsamlı bir meslek kanunu çıkartmak için öğretmenlerin, sendikaların ve eğitim fakültelerinin de düşüncelerini alarak yeniden düzenleyelim. Öğretmen rütbe takmaz, öğretmen okulda meslektaşlarından farklı olmak istemez, öğretmen kendi meslektaşları arasında ayrımcılık istemez, öğretmen toplumun aynasıdır. Bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum diyen bir anlayışı savunurken geldiğimiz noktaya bakın; kırk yıl kölesi olurum anlayışından, öğretmenleri kırk yıl köle yapacak bir kanun teklifi ile karşı karşıyayız. TÖS Genel Başkanı, yazar Devrimci öğretmen Fakir Baykurt mahkeme salonunda hakime şöyle seslenir; “Öğretmen yalvarmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen el açmaz…  Öğretmen ders verir.”

Öğretmenlik bireysel yapılan bir meslektir ve özü iletişimdir. Ne yaparsanız yapın bu özü ünvanlara sığdıramazsınız. Öğretmenlerimiz ders vermeye devam edeceklerdir. Selam olsun, 'Ferman sarayınsa okullar bizimdir' diyen öğretmenlerimize. Selam olsun ders vermeye devam eden öğretmenlere…"


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler