Yazar Shahzadeh N. İgual: Türkiye ve İran, ortak geçmiş, ortak miras

Cumhuriyet muhabiri Sinem Nazlı Demir ve İranlı yazar ve sosyolog Shahzadeh N. İgual; Tasua ve Aşura merasimleri için 6-10 Ağustos tarihlerinde İran'ın önemli bölgelerine çarpıcı bir ziyaret gerçekleştirdi. İgual, gezi boyunca İran'ın kültürel ve tarihi geçmişiyle ilgili önemli bilgiler verdi.

Yayınlanma: 24.08.2022 - 17:58
Yazar Shahzadeh N. İgual: Türkiye ve İran, ortak geçmiş, ortak miras
Abone Ol google-news

Ortadoğu tarihinin en büyük trajedilerinden biri olan Kerbela olayının 1342. yıl dönümünde İran yine siyahlara büründü ve günlerce süren anma törenleri başladı.

'Tasua' adı verilen dokuzuncu gün törenleri ve törene adını veren 10. gün, yani Aşura merasimi, aralarında en önemlileri.

''SON İKİ GÜN ESAS ALINIR''

Tasua ve Aşura günleri, İslam peygamberi Muhammed'in torunu Hüseyin ve ailesinin, Emevi halifesi I. Yezid tarafından katledilmesi sonrası tutulan mateme odaklanır, merasimler de buna göre düzenlenir.

Özellikle bu iki gün için haftalar öncesinden hazırlıklar başlar. Ülkenin birçok yerine siyah bayraklar asılır, yüzlerce kazanda aş kaynatılır ve tören alanları hazırlanır.

Tasua günü; camii ve hüseyniye adı verilen mescit benzeri dini merkezlerde toplanan halk, ağıt ve sineye vurma eşliğinde yas tutar. Birçok şehirden ve semtten gelen insan toplulukları, sırası ile kendi merasimlerini gerçekleştirir.

Zincirlerle sırtlarını döver, başlarına ve göğüslerine vururlar. Bu aşamalarda ülkenin birçok yerinde ücretsiz bir şekilde içecek, pilav, hurma ve tatlı ikramları yapılır.

KERBELA OLAYINI ANLATAN BİR CANLANDIRMA SUNULUR

İran'da her mahalle veya semt camisi çevresine bağlı gruplar, ellerine davul, trampet ve zil gibi aletler almak suretiyle sokağa çıkıp cami veya hüseyniyelerin etrafında toplanır. Siyah matemi, beyaz kefeni simgeler.

Aşura Günü, Kerbela faciasının temsili olarak canlandırıldığı 'taziye' (tiyatro) ise şu şekilde gerçekleştirilir:

İlk olarak “Esirler Kervanı” canlandırılır. Hüseyin’in aile ve akrabalarından sağ kalanlar, Yezid’in askerleri tarafından zincirlenerek develer eşliğinde yürütülürler. Kerbela olayını anlatan bir canlandırma sunulurken, kurulmuş olan çadırlar ateşe verilir. Olayı izleyip ağıt yakan topluluğun üzerine “gülab”, yani gülsuyu serpilir.

Akşam ise “Şam-ı Gariban”, yani "Garipler Gecesi" düzenlenir. İbadethanelerde ve açık mekanlarda topluca mumlar yakılır. Amacı ise Kerbela'nın son gecesini anımsatmaktır.

'EN GÜZEL CÜMLELERİMİ TÜRKÇE KURUYORUM'

İranlı Sanayiciler ve İşadamları Derneği (İSİAD) ve Mahan Air'in katkılarıyla gerçekleştirilen İran gezimizde, bir taraftan Tasua ve Aşura günlerinde gerçekleştirilen anma törenlerini izlerken, diğer taraftan da İranlı yazar ve sosyolog Shahzadeh N. İgual ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

İgual, rüyalarını hala Farsça gördüğünü, ancak en güzel cümlelerini Türkçe kurduğunu belirtti. Batı kaynaklı haberlerden dolayı İran'a yönelik bakış açısının zedelendiğini aktaran İgual, "Bana 'Evin nerede?' diye sorduklarında Ethem Efendi Caddesi'nde diyorum. 'Nerelisin?' diye sorduklarında 'İranlıyım' diyorum. Hala Şems-i Tebrîzî'yi Farsça okurken, kendi zihnimde Türkçeye çevirip 'ah bir de Türkçesine şunu koyarsam ne güzel olur' diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

"İRANLILAR TÜRKLERİ KENDİLERİNE YAKIN BULUYOR"

İki ülke arasında büyüyen hasretleriyle yolculuk yaptığını aktaran İgual, Türkiye ve İran geleneklerinin birbirine benzediğini ve bu iki ülkenin, Doğu'nun en etkin medeniyeti olduklarını söyledi. Bir Doğu kadını olarak, güneşin doğduğu coğrafyada doğmaktan onur duyduğunu belirten İgual, İran ve Türkiye arasındaki ilişkiyi aşağıdaki cümlelerle anlattı:

Türkiye Yazarlar Sendikası üyesiyim. Nazım Hikmet'i çocukluğumdan beri okuyorum. Aziz Nesin'i, Cemal Süreya, Tomris Uyar okurken bir gün bu yazarın kurucusu ve üyesi olduğu bir sendikanın üyesi olacağım aklıma gelmezdi.

İranlılar Türkleri kendilerine yakın buluyor, seviyor. Türk yazarlardan tarihine kadar. Bunun aksi savunulamaz. Bizim ortak bir geçmişimiz var. Biz anadan ayrı babadan bir kardeşler gibiyiz. Birbirimizi yok sayabilir miyiz? Gerçek İran'ı ancak İran'ı kendi gözleriyle görenler fark ediyor. Karalama haberlerinin gerçek olmadığını anlamak için insanlar buraya gelmeli.

Ayrıca İran'ı bilgili düşmanlarından öğrenmek lazım. Çünkü onlar hakikatleri yazıyor, taraftar değiller, tanıyarak yazıyorlar.

"YAŞAMAK ZORUNDAYIZ"

İranlı gençlerin geleneklerine bağlılığı ve dünyayı tanıma istekleriyle ilgili de konuşan İgual, ambargonun ülkeye olan etkilerinden bahsetti. İranlı gençlerin özellikle ticaret alanında birçok zorlukla karşılaştığını belirten İgual, yaşanan sıkıntıları şu şekilde dile getirdi:

İran dünyayı tanıyor. Camlı bir ev düşünün. Siz dışarıyı görüyorsunuz, ama dışarıdakiler içeriyi göremiyor. Bizi hapsettikleri o cam evde biz her şeyi görüyoruz. Gençler iş hayatına atılmak istiyor, ticaret yapmak istiyor. Ama yapamıyor. Ne mal gönderebiliyor, ne para yatırabiliyor. Çünkü dünya bankacılık sisteminde İran'a yönelik ambargo var. İran da başka birçok yöntemle hayatını devam ettiriyor. Yaşamak ve ambargoyu bir şekilde törpülemek zorundayız.

"KORKMAYIN, GELİN"

Haberi okuyacak olan okuyuculara tavsiyelerde bulunmayı da ihmal etmeyen İgual, İran'ı Türkiye'ye tanıtmak için ortaya koyduğu çabalardan bahsetti. İran'ın korkulması gerekmeyen bir yer olduğunu ve her gidenin bambaşka tecrübelerle geri döndüğünü söyleyen İgual, sözlerine şu şekilde son verdi:

Lütfen İran'ı tanımanızı istedikleri gibi tanımayın. Bir ülkenin her şeyi kötü olabilir mi? Mümkün mü? İran, binlerce yıllık medeniyeti olan bir toprak. Her şeye rağmen ayakta duruyor. Birbirimizi tanımak için başkalarının bunu yapmasını mı bekleyeceğiz?

"BİR GECEDE BİNBİR GECE: BİN ŞEMS, BİR CELALEDDİN" 23 KASIM'DA SAHNEDE!

Ayrıca yazar Shahzadeh N. İgual, incelikle seçerek çevirilerini yaptığı Celaleddin-i Rumi eserlerini Türkçe ve Farsça olarak yorumlarken, sonu bir mateme uzanan sevdayı ustaca masallaştırıyor, Şems ve Celaleddin’i eşsiz bir alemin ortasında seyirci ile buluşturuyor.

Celaleddin-i Rumi şiirlerinden oluşan besteleriyle müzisyenler Amir Ashkan (beste/vokal), Siavash Esmaili (tar/setar), Shaghayegh Heshmati (santur), Negar Ezazi (daf), Samaneh Golkar (tonbak), Ahmad Yousefi (piyano), Rahi Rahmani (klasik gitar/neanban), Babak Shaker (kamança), Milad Dodangeh (bas gitar) sanatçıya eşlik ediyor; Efe Salim Baydar’ın dans ve sema gösterisi ile seyirci kendini, müzikli, şiirli, danslı bir yolculuğun ortasında buluyor. Pers Mitolojisi’nden kesitlerden oluşan masalsı bir anlatı olarak ilki 2018’de Dada Salon’da, ikincisi Ocak 2022’de Zorlu PSM’de sahnelenen Bir Gecede Binbir Gece, “Bin Şems, bir Celaleddin” özel gösterimi ile ilk defa Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda 23 Kasım'da sahnelenecek.

“Bir varmış, bir yok olmuş

Bin geceden birinde, bin Şems doğmuş, bir Celaleddin’in yüreğine.

Böyle başlar bu hikaye: Bir kavuşma, bir tanışma, bir terk ediş, bir ölüm.

Oysa haykırıyordu Mevlana olmuş Celaleddin:

“Motreba!

Aheste vur!

Taa ruh insin bedene

Tam vururken “Şemseddin” de, bin kere…” 


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler