F. Bahçe sezonun ilk ciddi(!) sınavını Şampiyonlar Ligi ön eleme maçında Macar MTK’ye karşı verdi. Atılan 2 golde de şans faktörü yüksekti, ama F.Bahçe’nin hakkını yemeyelim; Kazım ve Emre’nin direkten dönen şutlarını da söyleyelim. Aragones’in F.Bahçe’de bazı takıntıları, alışkanlıkları değiştirmekte zorlanacağını sanıyorum. Ama bu usta teknik direkörün ilk ciddi sınavı olduğu için doğrusu fazla eleştirmek de istemiyorum. Buna karşın hızlı futbolun anahtarı ‘tek top’ anlayışını zaman zaman da olsa görmekten keyif aldığımı ifade edeyim. İspanyol hocamız bana göre iki açıdan yol ayrımında, yani bir karar verme aşamasında; Güiza mı Semih mi ve Alex mi Emre mi? Belki de forvet ve orta sahadaki bu ikilinin de aynı zamanda oynaması mı? Aragones’in hemşerisinden yana tavır takınacağını umuyorum, çünkü golcülüğüne güvenerek getirdi, ama Semih de bizim golcümüz. Avrupa Şampiyonası’na Türkiye’nin imza atmasını sağlayan gözbebeğimiz.

Öbür yanda hücuma dönük deneyimli ve topu iyi kullanan Alex ile Emre. İkisi yan yana oynar mı, ben olsam tek şartla oynatırım, o da ayrı görev ve sorumluluk vererek. İtiraz edenler olacaktır ve denilecektir ki “İkisi de aynı tip futbolcu.” Doğrudur, ama yetenekleriyle görevlerini iyi anlarlarsa takımlarına yararlı olmamaları için bir neden görmüyorum. Futbol tek tip bir spor değildir, takım oyundur, 11 futbolcunun da ayrı görevleri vardır. Aragones’in düşünce ve karar aşamasında nasıl bir sonuca varacağını bilemem ama sistemleri, taktikleri futbolun usta hocaları hazırlar, usta ayaklar da onları uygular. Ve elbette gerçekten usta iseler. Futbol ustası teknik direktör Aragones’e futbolcular ordusu verilmiş ve onların içinden bir takım yap denilmiştir. Yapacaktır elbette, bu onun işi, ama eğri oturup doğru konuşalım. Avrupa Şampiyonası’ndan sonra hemen gelip işe başlamasıyla pek de fazla zamanı olmamıştır. O nedenle futbolcularını iyi tahlil etmesi açısından zamana gereksinimi vardır. Onun maç boyunca şov(!) yapmadan oyunu dışardan gözlemesi ve yönetmesi de bana göre olumlu bir yanıdır. MTK maçında savunmaya pek iş düşmedi, o nedenle de fazla hata yapılmadı, ama eğer karşısında iyi bir takım olsaydı sanırım zorlanırdı. O nedenle de diyorum ki bu takım takım oluncaya ve oturuncaya dek yine Zico’nun ‘kazanmak için yediğinden fazla atacaksın’ anlayışıyla yoluna devam edecek.

Yaşar Paşa’nın hayali

Genelkurmay Başkanımız ve Fenerbahçe’nin hiçbir maçını kaçırmayan öz Fenerbahçeli Orgeneral Yaşar Büyükanıt, emekliliğinde spor yazarlığı yapmayı hayal ettiğini söylemiş. “Emekli olunca ne yapabilirim diye hep onu düşünüyorum. Aslında spor yazarlığı yapabilirim, köşemin ismini de koydum.” Bir gazeteci “Strateji olarak analizler yapabilirsiniz” deyince Paşa beğenmemiş. Ama bakmış ki konuşmalar ciddiye gidiyor, şöyle demiş: “Şaka yapıyorum, istesem de bana yazdırmazlar ki.” Paşam iyi bir Fenerbahçelisiniz, iyi de bir spor yazarı olabilirsiniz. Ama ille de köşe yazarlığı yapmak düşüncesindeyseniz, buyurun sütununuz hazır, başlığı bile: “Futbolda darbe!” 30 Ağustos’tan sonra bekliyoruz Paşam.