Adnan Binyazar

Adalet bu değil!

01 Nisan 2022 Cuma

Öyküde kişisel bir olay anlatılıyor. Yine de “İşte insan! İşte adalet bu!” dedirtiyor okura. Gazetelerin ilk sayfalarında her gün adalete aykırı olaylar konu edilmesine karşın, bu öykünün, insanda içten içe umut aşılayan bir yapısı var. 

 Olay şöyle: Kanada’da yaşlı bir adam aç kalınca fırından ekmek çalıyor. Yakalanıp bölge yargıcının önüne çıkarılıyor. Adam savunuya geçeceğine neden ekmek çaldığını açıklıyor: 

“Açlıktan ölecek kadar acıkmıştım...”

Yargıç adamı susturup kararını bildiriyor: 

“Sen, hırsızlık yaptığının bilincindesin. Gerekçen inandırıcı. O nedenle senin, on dolar tazminat ödemene karar veriyorum. Ama bu parayı ödeyemeyeceğini de biliyorum. Senin yerine ben ödeyeceğim. Git, karnını iyice doyur...”

ÇÖZÜM...

 Duruşma salonuna birden ölüm sessizliği yayılıyor. İzleyenler ne olacağını beklerken yargıç, cüzdanından on dolar çıkarıp yaşlı adama uzatırken “Bu parayı tazminat olarak götürüp hazineye yatıracaksın!” diyor. 

 Onu şaşkınlıkla izleyen salondakilere dönüp, “Hepiniz suçlusunuz ve her biriniz on dolar ceza ödemelisiniz. Yaşadığınız kentte yaşlı adam açlıktan hırsızlık yapmak zorunda kalıyor da hiçbirinizin haberi olmuyor!”

 Duruşma salonunda bir anda 480 dolar toplanıyor. Yargıç toplanan parayı adama verirken salondakileri de eleştiriyor: 

 “Eğer uygar insanların yaşadığı bir kentte yoksul görürseniz bilin ki o şehrin yöneticileri halkın malını çalıyor. Siz de susmayı yeğliyorsunuz...”

ÖZVERİ

 Hukuk açısından bakılırsa, yargıcın yaptığı, acıma duygusu olan her insanın göstereceği özveri sayılır. Bu öyküyü okuyanlar arasında yargıcı göklere çıkaranlar, duygulanıp gözyaşı dökenler olacaktır. 

 Bunun adaletle ilgisi yok. Ancak vicdanlı bir adalet adamının duyguları sarsacak davranışı öne çıkarılıyor. 

 Olay, sorulara da yol açıyor: Toplanan 480 doların bir süre yaşlıyı doyurduğunu varsayalım. Dolar tükenince yaşlı yine aynı duruma düşmeyecek mi? 

 Yargıç, sıkça rastlanan bir sorunu geçici olarak çözmüş oluyor. Oysa çözüm yolu, toplumun güvenlik içinde yaşamasını gerçekleştirecek yasalar çıkarıp uygulamaktır. Bunu da ancak savcılar, yargıçlar gerçekleştirir. 

 Görünürde ise nice devlet adamı ah vah nutuklarıyla sorunu çözdüğünü sanıyor. 

ADALET 

 Düşünür Konfüçyüs, adaleti “Adalet kutupyıldızı gibi yerinde çakılı kalır, geri kalan her şey onun etrafında döner” diye tanımlarken şunları da ekliyor: “Bir ülkede adaletin varlığı, kişinin özgürce yaşamasından, yokluğu ise başına buyruk tutumlarından anlaşılır. Düzeni ancak barışı sağlayan yöneticiler kurar.” 

 Bu bilgilerin ışığında, adaletin düştüğü durum, toplumda güvensizlik yaratıyor. Birtakım duyumlar bir yana, gazetelerde her gün gündeme gelen adalet uygulamalarına yönelik haberler, yurttaşların var olan umut damarlarını da köreltiyor. Olayları duydukça yaşama sevincini yitiren insanımız kötümserliklere kapılıyor. 

 Çok önemli kararlarda, yukarıda oturanların parmağının olduğunu ima edici gelişmeler insanımızın onlara yönelik inancını da söküp atıyor. İnsan en ağır huzursuzluğu kararı veren savcıların, yargıçların çekeceğini sanıyor. Ne acıdır ki onca suçlamaya karşın biri de ortaya çıkıp “İspatla!” deme cesareti gösteremiyor. 

 Suçlanma karşısında savunmasını yapma erdemini aklına getirmeyen yetkililer, aynı zamanda suçu kabul etmiş olmuyorlar mı? 

 Bugün değilse bile yarın, daha ileri günlerde elbette biri çıkıp gerekeni yerine getirerek kararların üstündeki kara örtüyü kaldırıp atacaktır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Benlik arayışları 19 Nisan 2024
Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları