Adnan Binyazar

Ağaç

20 Eylül 2019 Cuma

Cumhuriyet’in “Olaylar ve Görüşler” bölümü, gönüllü öğrenim görülen kültür üniversiteleri denli yarar sağlar. Oradaki yazılardan seçilenlerle 100’ü aşkın kitap çıkar.
Gürol Tonbul’un gazetemizde 11 Eylül’de yayımlanan “Aşkın ruhu ve Dersu Uzala...” başlıklı yazısı onlardan biri:
“Elli metre otobanın gürültüsünü otuz desibel azaltan, gövdesinde, yapraklarında en az elli kuş türünü ve canlıyı yaşatan, kırk ton toz emen, ürettiği oksijenle insanları ve toprağında ürettiği humus ile başka canlıların da yaşamasına aracılık yapan olağanüstü bir varlıktan söz etsem...
Alkış tutarsınız değil mi? Bu sihirli varlık ağaçtır ağaç...
Yani her teknolojik gelişim uğruna, rant uğruna kestiğiniz, yaktığınız, yok ettiğiniz ağaç...
Hani kıymetli otomobiliniz kirlenmesin diye, otomobilinizin camını açıp dışarı savurduğunuz sigaranızın bile yakıp kül ettiği ağaç...
Günümüzdeki çevre ve hava kirliliğinin yüzde ellisini temizleyen bu olağanüstü varlığı nasıl keser, nasıl yakar insan?”

Akira Kurosawa
Ünlü Japon yönetmen Akira Kurosawa. “Su Değirmenleri Köyü” filminin 103 yaşındaki başkişisine ağaç üzerine şunları söyletiyor:
İnsanoğlu için en önemli şeyler temiz hava ve sudur. Ve bu ikisini üreten ağaç ve bitkiler. Her şey kirletiliyor, temizlenmemek üzere! Kirli hava ve kirli su insanoğlunun ruhunu da kirletiyor.”
Su değirmencisi, doğa kirliliğinin, bütün canlıların ölümüne yol açacağını, bunun da doğayı yaşanmaz kılacağını da ekliyor sözüne:
“Günümüz insanı, doğanın bir parçası olduğunu unutmuş. Şu anda, hayat kaynakları olan doğayı yok etmeye devam ediyor. Her zaman daha iyisinin yapılabileceği sanılıyor. Özellikle bilim adamları... Akıllı olabilirler, ancak anlayamadıkları şey doğanın gücü. İnsanları mutsuz eden şeyleri icat edip duruyorlar. Daha beteri, insanların bu icatları bir mucize olarak görmeleri. Tapıyorlar onlara. Farkında değiller, oysa doğa ellerinden gidiyor...”

Bilinç akımı
İnsan, çağımızda dağların, taşların, ormanların, akarsuların, denizlerin, okyanusların, su kaynaklarının kirlenmesinin yaşamsal tehlike yarattığının bilincine varınca, sanatta başlayan bilinç akımı, etkisini ruhlarda da gösterdi. Bu bilinç, bilim insanında, aklını yaşamının kılavuzu eyleyen aydınlarda da uyandı. Gençlerde ise, geleceğini kurmada kendine düşeni yerine getirme sorumluluğuna yol açtı.
Amerika, Almanya, Hollanda, İsveç, Fransa, İtalya hatta Ukrayna gibi, varoluş duygusunun bilince dönüştüğü ülkelerde, ilkokul çocuklarından üniversiteli gençlere toplumsal eylemlerin görüntüleri yansıyor TV’lere, gazetelere. Hele birinde kızlı erkekli bir topluluk, doğa kirliliğine tepkilerini yüzlerini katran karası boyalara bulayarak gösteriyor.

Takım Gezi'si
Gençlerin Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesini önlemek için topluca eyleme geçmeleri, iktidara karşı tepki diye yorumlandı. Oysa başkaldırı sanılan bu olay, gençliğin ağaçları koruma duygusundan doğmuştu.
Kültürümüzde ağaç kutsaldır. Söylem gücümüzün önemli kaynağı Dede Korkut Kitabı’nda geçen şu deyişle bile kanıtlanabilir bu:
“Mekke ile Medine’nin kapısı ağaç,
Büyük büyük suların köprüsü ağaç,
Kara kara denizlerin gemisi ağaç,
Zülfekâr’ın kınıyla kabzası ağaç,
Hasan ile Hüseyin’in beşiği ağaç...”
İnanıyorum ki, Gezi olaylarında sözü geçer biri ortaya çıkıp olayların ağaca beslenen inançtan doğduğunu belirtme erdemini gösterseydi, ne Taksim Meydanı’na gencecik çocukların kanı akardı, ne de özgürlük tarihimize lekeli bir sayfa eklenirdi...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ağıt toplumu 13 Aralık 2024
Anılar yumağı 6 Aralık 2024
Fotoğrafı buzlamak 29 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları