Adnan Binyazar

Bilgisizliğin Kör Karanlığı...

07 Ocak 2009 Çarşamba

Lüleburgaz Sanat Lisesinden iki öğretmen, emekli bir arkadaşlarının kurduğu sanat atölyesinin girişine Leonardo da Vincinin Altın Oran yontusu figürünü yapmaya koyuluyor. Böylece büyük sanatçının bu deha ürünü eserinin bir örneği halkın beğenisine sunulmuş olacaktır.

Doğada göze hoş görünen her şey, Leonardo da Vincinin Altın Oranındaki denge üzerine kuruludur. Bunun doğruluğu matematikçilerce sayısal olarak da kanıtlanmıştır.

Kuşkusuz, doğanın insana bağışladığı gözü, bilimin gözüne dönüştürenler ayırt edebilecektir bu oranı.

***

Bilgisizlikten kötü hastalık yoktur; öyle ki, bilgi yoksunları, hem bilmediğini bilmez, hem bildiğinin kof temeller üzerine oturduğunun ayrımında değildir.

Önce, atölyenin kapısına bir torba dolusu dışkı bırakarak tebliğde bulunuyorlar. Birer gün arayla da kimbilir sadaka dağıtan hangi karanlık yüzlü kara yobazın kışkırtmasıyla, iki genç, birbirinin ardından gelip kapıya dayanıyor:

Burada kilise yapıyormuşsunuz diye duydum.”

Buraya İsanın çarmıha gerilişi yapılıyor. (...) Niye elin gâvurunu yapıyorsunuz, bizden birilerini, örneğin Mimar Sinanı yapsanız daha iyi olmaz mı?”

***

Onunla da kalmıyorlar, sanatçıların günlerce üzerinde çalıştıkları yontuyu bir gece paramparça ediyorlar.

Saldırganlar, en başta resim, yontu, müzik gibi, insanlığı birbiriyle kaynaştıran sanatların kilisede geliştiğini bilselerdi bunu yaparlar mıydı?..

Yobaz, bilginin düşmanıdır; mahalle baskısı saldırganları ortada bomboş dolaşan yobazlar arasından çıkıyor; daha beterini de yaparlardı!

Tecavüz, öldürme, çalıp çırpma olaylarının, darlık içindeki insanların yoğun olduğu yerlerde yaşanması rastlantı değil.

Bununla da kalınmıyor; din adı altında kafası ritüellerle doldurulanlar, iç özgürlüklerini yitiriyorlar. Bu koşullanmayla insanın kendi içine kapanması, başkasının onu baskı altında tutmasından da tehlikelidir.

İnsanımız, şu sıralar sokak başlarında mahalleli adına asayişi sağladığını sanan bu dengesiz adamların yarattıkları olayların kurbanı oluyor.

***

Din, dogmalardan kurtarılırsa gerçeklik kazanır. 13. yy. koşullarını düşünelim; o dönemin medreseleri tembellik yuvası değildi. Tam tersine, tasavvufun, dinsel felsefenin tartışıldığı mekânlardı.

İbadete ney üflemeyi, oyunu sokan Mevleviliğin gerçekte bir düşünce devrimi olduğunun kanıtı, Mevlananın Mesnevisidir, Divan-ı Kebiridir, Rübaileridir...

lerin kalçalarına tülbent örttüren galeri yöneticilerinin, sergilerde nüleri aforoz eden cumhurbaşkanlarının, Böyle heykelin içine tükürürüm diyen yöneticilerin Müslümanlıklarına kanmamalı; onlar ne Mevlanayı tanırlar, ne onun yazdıklarından iki satır okumuşlardır...

***

Yazının sonuna gelmiştim ki, Mersin Atatürk Parkında Uğur Mumcunun Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamaz sözünün yazıldığı anıtının kaidesine sert bir cisimle yazılar yazıldığını okudum Cumhuriyette. Elindeki saz kırılarak Karacaoğlan yontusu da bu saldırganlıktan nasibini almıştı.

Sanatı tahrip et, aydınlanma burçlarına saldır; sanabarbar Türkdemelerine öfke duy!..

Bilgisizliğin kör karanlığı kafaları öylesine sarmış ki, o kafaya aydınlığın fanusu geçirilse, yobazlık virüsü saklanacak bir yer bulacaktır...

binyazar@gmail.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ağıt toplumu 13 Aralık 2024
Anılar yumağı 6 Aralık 2024
Fotoğrafı buzlamak 29 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları