Adnan Binyazar

Erdemin başı dil!

21 Mayıs 2021 Cuma

Anayasa, devlette yasama-yürütme-yargılama güçlerinin uygulanmasını sağlayarak yurttaşların hak ve görevlerini belirleyen temel kitaptır.  

Bir de toplumla kurumlar arasında anlaşmayı, dayanışmayı gerçekleştiren yazınsal-düşünsel-bilimsel-sanatsal etkileşimi kuran anayasa vardır. Yazılı olmayan bu anayasanın ilk maddesi, o dönemden bugünlere gelen atasözlerimizden biridir: “Erdemin başı dildir!” 

Bu sözün kaynağı, 11. yüzyılda Karahanlılar döneminde üç beş evli obadan kentlere, halk arasında dolaşarak derlediği sözcük, deyim, atasözlerinden, halk deyişlerinden oluşan dört ciltlik Divanü Lugat’it-türk (Türk Dillerinin Divanı) adlı kitabın yazarı Kaşgarlı Mahmut’tur. 

Büyük olasılıkla, Kaşgarlı, “erdem” sözcüğünün, bilge-görgü-ahlak sözcükleriyle eşanlamlı olmasından dolayı bu sözü öne çıkarmıştır.  

ERDEM KAVRAMI

Kültürü gelişmiş toplumlarda, yaşamını dile adayan dilbilimciler, sözcüklerin derin anlam alanlarına ulaşan düşünürler, dilini yalınlığa erdirmiş yazarlar “erdemin”, ahlaklı olmanın gerektirdiği doğruluk, yardımseverlik, bilgelik, alçakgönüllülük, iyi yüreklilik gibi niteliklerin ortak adı tanımını yeterli bulmayacaklardır.  

Divanü Lugat’it-Türk’ten aktarılan, bir babanın oğluna öğüdü bunu kanıtlıyor:  

Ey, oğul, benden öğüt al ve erdem dile/Erdemi ve görgüyü sana miras olarak bırakıyorum/Bir bilgeyle karşılaştığında yanında kal/Onun hikmetinden yararlan... 

Dede Korkut da destan söylemli öyküleriyle, kağanlardan sonra gelenlerin, ileride toplumu yönetecek yetkinlikte; ata binmekte hünerli; sürüleri, yüklerini taşıyacak develeri olmasını; en görkemli yapılarda en değerli cüppeler giymeyi, erdemin ölçüsü sayar. 

KONFÜÇYÜS 

Özgen Acar’ın “Türkçe Yılı” başlıklı yazısında dil sorununa irdeleyici yöntemle eğilmesi, eleştirel bağlamda, Konfüçyüs’ün dilin gücüne yönelik görüşleriyle örtüşüyor.   

Konfüçyüs’e sorarlar, “Bir ülkeyi yönetme sorumluluğunu taşısaydınız, yapacağınız ilk iş ne olurdu?” Soruyu yanıtlamaya, “Önce dili düzeltirdim” diye başlayan Büyük Filozof, nedenini yalın diliyle açıklar: “Çünkü dil düzgün olmazsa sözcükler düşünceyi düzgün yansıtmaz. Düşünceler iyi anlatılamazsa, yapılması gereken görevler yerine getirilemezse, ahlak bozulur, kültür yozlaşır. Ahlakın bozulması, kültürün yozlaşması ise adalete yolunu şaşırtır. Adalet yanlış yola saparsa halk güçsüz duruma düşer.” 

Dilin ne denli güçlü bir anlatım aracı olduğu, çağlar öncesini düşünürü Konfüçyüs’le çağımızın yazarı Acar’ın birbirini tamamladığı anlaşılıyor. 

ÖZGEN ACAR 

Hem usta bir yazar hem yetkin bir gazetecidir Özgen Acar.

Sami Karaören’in “Olaylar ve Görüşler” köşesi için 1969 yılında benden yazı istediğini bildiren teleks haberini Acar’ın elinden almıştım. O haberle bana Cumhuriyet gazetesinde yazmanın yolu açılmıştı. Anımsadığımda o günün sevincini duyarım içimde. 

Aynı sevinci, bu kez Acar’ın, dilimizin erdemi konusunu işlediği 14 Mayıs günkü “Türkçe Yılı” başlıklı yazısını okuyunca duydum. 

Biri çıkıp Osmanlıcayı diriltmeye kalkıyor, biri eski abeceye dönelim diyor. Özgen Acar karşılaştırmalı bir yöntemle onların boş heveslerini dile getirirken, neredeyse kullanımdan düşmüş eski sözcüklerle yazılan bir metni, yerine Türkçelerini kullanarak yeniden yazıyor. Bu, kalemi dil bilinciyle eline alan bir yazarın, gönüllü üstlendiği sorumluluğun ürünüdür.          

Bu bağlamda dil, toplumsal kaynaşmayı sağlamanın yanında, anlatının sözcük seçiminde de insanlar arasında duygu/düşünce geçişimi kurmanın en etkili aracıdır. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Benlik arayışları 19 Nisan 2024
Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları