Adnan Binyazar

Fadiş 50 yaşında!

25 Haziran 2021 Cuma

Üzerinden yüzyıllar, binyıllar da geçse, şiir-roman-öykü-deneme-resim-müzik gibi sanatsal yapıtlar yaşlanmıyor. Çağın gelişimine göre yenilenip biçim değiştirse de varlığını sürdürüyor. Gülten Dayıoğlu’nun, 50 yaşında 100’üncü baskısı yapılan Fadiş’i (Altın Kitaplar), çocuk yazınının yaşlanmaz romanlarından oldu.   

Gelişimlerin, değişimlerin oluşumu bir nedene dayanır. Fadiş’teki gelişim, Dayıoğlu’nun, yaşamı boyunca sezgi gücünü, direncini, irade sağlamlığını yitirmeyişine, kitaplarında nasıl bir yol izlediğinin bilincinde oluşuna bağlanmalı. Kuşkusuz, bunda atılımlarının etkisi de var:      

ATILIMLAR 

Yaratıcı cevher yerinde durmaz, bir yerlerden varlığını duyurur. Dayıoğlu, içindeki ilkokul öğretmeni olma tutkusu kıpırdayınca, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki öğrenciliğini yarıda kesip dışarıdan girdiği sınavı başararak amacını gerçekleştirmiştir. Sevinciyle, acısıyla öğrencilerin arasında çocukluğunu yaşadığı on beş yıllık öğretmenliği, yazarlığının tükenmez kaynağı olmuştur.  

Yaşamından da izler taşıyan “Döl” adlı öyküsüyle 1964-1965 Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü kazandı Dayıoğlu. Bu ödül, ona “kolay olduğunu düşündüğü” önceden yazdıklarına eleştirel gözle bakmayı öğretmiş, ödül kazanmanın yarattığı güven duygusuyla daha başarılı romanlar, öyküler, gezi notları, denemeler yazmanın yolunu açmıştır. 

Döl, bu bağlamda onun yaratıcı yazarlığının da dölüdür. Kanımca ödüllü Dayıoğlu, sonraki kitaplarını yazarken kaleme daha sıkı sarılmıştır...       

FADİŞ

Çocuklara yönelik şiir-öykü-roman türünde kitap yazanların çoğu, kendini çocuk yerine koyarak başlıyor işe. Oysa yazarlığın çıkmaz yoludur bu. Çocuklara yönelik gerek yazınsal gerek bilgilendirme amaçlı kitaplar, onu çocukluğunun verimli topraklarından koparmamalı, tersine yaratıcılığa yönlendirici içerikte olmalıdır. Ünlü yazarlar bu amaca, çocukların algı dünyasına girip ona göre çekici bir üslup yaratmalarıyla varmıştır. Gülten Dayıoğlu Fadiş’te, çocuğun yetişkin olmadığının, ama yetişkinler arasında yaşadığının bilincine vararak bu üslubu ona göre biçimlemeyi başaran yazarlardandır. Dayıoğlu, yaşadığı çocukluk izlenimlerini katarak oluşturduğu Fadiş’in üslubunu yapaylıktan uzak tuttuğunu dile getirirken bir yandan da yazarlık dünyasının sınırlarını çiziyor:  

“(...) Eserlerimin yazılışını tetikleyen öğeler olduğunun bilincine vardım. Yaşam boyu, beni derinden etkileyen, sevindirip coşturan, güldürüp şaşırtan, içimi acıtıp ağlatan, ürkütüp korkutan nice olaylarla karşılaşmıştım. Nicelerini canımı dişime takarak göğüslemiştim. Sonra her şeyi sindirip özümsemiş, bileştirerek binbir renkli çiçek demetini andıran öykülere, romanlara dönüştürmüştüm.”

YALIN ANLATIM

Yazdıklarının artalanını abartısız bir dille çocuklara açtığı Yaşadıklarım ve Düşlediklerim adlı kitabında, izlenimleriyle düşlemlerini harmanlayarak yazdığını belirtir. Bu bağlamda, çocuklara doğal ortam yaratmanın öneminde değinmiş oluyor:  

“Her alanda yaratıyı tetikleyen bir etken var. Yeter ki yaratıcı kişiler uyanıklık, farkındalık konumunda bulunsun. Acaba ilham bu mu?” 

Elbette ilham değil bu; yazıda bir tek sözcük de olsa betimlemelerde abartıdan kaçınmanın, çocuğun okuduğunu kolay kavramasını anımsatmaktır. 

Dayıoğlu yaşadıklarını, gözlemlediklerini, düşlemlerini dile getirirken çocukta gerçeklik duygusu yaratmak amacını güder. Bunu da sözün özünü ararken tümcelerini sıfatlarla süslemekten kaçınmasına borçludur. 

Bundan dolayı kitapları yetişkinlerce de aynı ilgiyle okunuyor...    



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Benlik arayışları 19 Nisan 2024
Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları