Adnan Binyazar

Öğretmenin gücü

23 Nisan 2021 Cuma

Prof. Dr. Emrullah Güney, emekli olduktan sonra da çoğunluğun gereksiz ayrıntılarla doldurduğu Facebook’a, insanın düşünce dünyasını besleyen olayları, gerçekleri yükleyerek öğretmenlik görevini yerine getiriyor.    

Teknik geliştikçe, kimi iletişim araçları, yararından çok zararıyla kullanım alanı buluyor. Yüzdeye vurulsa, Facebook’un bunların başında geldiği görülecektir. Her iyi şeyde olduğu gibi, toplumu yozlaştıran sulandırılmış bilgileri önemli bir iş yapmışçasına Facebook’la yayanların sayısı gittikçe artıyor. Güney ise tam tersini yaparak edindiği düşünce ürünü bilgilerle toplumu aydınlatmaya çalışıyor.      

KORONA SALGINI

Sanırım yalnız bizde değil, bütün dünyada son iki yılda en çok kullanılan terim pandemi denen virüs salgınıdır. Yaşam düzenini temelinden sarsan salgın daha çok, eğitimi etkiledi. Uzaktan eğitim, sınıfları bölme, öğrenci gruplarını küçültme, sıra aralarını genişletme, öğrenciyi yaşlarına göre ayırma soruna çözüm getirmediği gibi, yöneticileri, öğretmenleri de düş kırıklığına uğratmıştır.      

Öğrenci, okulda bilgi edinmekle kalmaz, düşüncesini, duygusunu  geliştirip kişilik de kazanır. Ev ortamından okullara, çevreye, öğretmenle öğrenci arasında bütüncül bir etkileşim kurulmadıkça, eğitimde amaca varılamaz. Yalnızca tablet dağıtarak, okulları araç gereçlerle donatarak da eğitim verimli kılınamaz.         

ÖĞRETMEN-ÖĞRENCİ ETKİLEŞİMİ 

Öğrencisi Ümit Oymak’ın Güney’e yazdığı ileti, etkileşimin, öğrencinin kişilik gelişiminde ne denli etkili olduğunu somut verilerle kanıtlıyor:

“Beş yıl sizin öğrenciniz oldum. Bu, 24 yıllık ömrümün en mutlu dönemi demektir. İlk yıl Coğrafya Öğretmenliği Bölümü’ne ısınamadım. Pişmanlık duymaya başlamıştım. Bırakıp köyüme dönmeyi düşünüyordum. Ha bugün ha yarın derken bir ay geçti. Sizin derslerinizi seviyordum. En öne oturup can kulağıyla dinliyordum anlattıklarınızı. 50 dakikalık dersin 10 dakikasında belgesel film gösteriyordunuz. Bu, dersin monotonluğunu gideriyordu. 

Soğuk bir gün, arkadaşlarımın fakülte binasından gitmelerini bekledim. Baktım, odanızın ışığı yanıyor. İçeri girdim. Apaydınlık; masa lambanız ortama hoş bir ışık veriyor. Odada kahve kokusu. Vivaldi’nin ‘Dört Mevsim’ adlı bestesini dinliyordunuz. Nerden biliyorum; çizim yaparken getirdiğiniz CD’den tanıyorum bu İtalyan bestekârı. 

Ayağa kalkıp elimi sıktınız, hoş geldin, dediniz. Kendimi tutmasam ağlayacaktım. Daha önceki okullarda olsun, fakültede olsun, ilk defa bir öğretmen, beni adam yerine koyup ayağa kalkıyor, elimi sıkıyordu. Bana da bir fincan kahve hazırladınız.” 

Oymak, başka bir iletisinde de “Siz beni yönlendirmeseydiniz, bölgemizdeki sayısız yobazdan biri olarak kalırdım. İyi ki varsınız da beni karanlıklardan kurtardınız” diye yazıyor.  

EĞİTİMİN ÖNEMİ

Yeryüzünde hiçbir gelişim tam iyi ya da tam kötü değildir. Kötülüklerden iyi sonuçlara varılacağı gibi, nice iyiliklerin kötülüklere yol açtığı da doğadaki değişimlerden bellidir. Bizde salgına değin, bilim insanı ile yurttaş arasında sargınlık yaratılamamıştır. Salgın kudurunca, bilim insanı bir “can”ı kurtarayım derken kendi canından olacak denli özveri göstermiştir.     

Eğitimin, yılın bir mevsiminde başlayıp öbür mevsiminde bittiği sanılırdı. Oysa salgın günlerinde, eğitimin, başlayıp biten bir süreç olmayıp yaşam boyu insandan insana geçen bir etkileşim olduğu anlaşıldı. 

Salgından sonra, eğitim uygulamalarında yöntem açısından öğretmene, öğrenciye, ana babaya soluk aldıracak yenilenmenin  aranması kaçınılmazdır. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Benlik arayışları 19 Nisan 2024
Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları