Adnan Binyazar

Sami Karaören

12 Ağustos 2022 Cuma

Sami Karaören’in sonsuzluğa karıştığını, bana yurtdışı gurbeti olan Berlin’de duyunca kara acılara gömüldüm, dalım budağım kırıldı, sığındığım ıssız odalarda yanık ezgili ağıtlar yakarak gözyaşı döktüm. 

Bana yazarlık ahlakının ilkelerini öğreten Sami Ağabey’imdi o benim! 

Adını arada Varlık dergisine gönderdiği şiirlerde görüyordum. Çorum, Kahramanmaraş ilköğretmen okullarında öğretmenken deneme türünden yazılarım üzerine görüşlerini öğrenmek için Karaören’e sunmuştum.   

Adımı üç beş gün sonra Cumhuriyet’in “Olaylar ve Görüşler” sayfasında görünce sevinçten göklere uçmuş, sabaha kadar uyuyamamıştım. 

Karaören böylece onurla taşıyacağım yazarlığın kapısını açmıştı. O gün daha oylumlu denemeler yazmaya yönelmiştim...

MUCİZE! 

1968’in son ayları. Hacettepe Üniversitesi Türkçe Bölümü’nde öğretim görevlisiyim. Atatürk Bulvarı’ndaki Cumhuriyet gazetesinin Ankara bürosunun önünden geçerken daha önce tanıştığımız Cumhuriyet’in Ankara Temsilcisi Özgen Acar’a merhaba demek için yolumu oraya çevirdim. Acar, teleksin başında gelen sayfaları sıralıyordu.    

Gazete bürolarında herkes işinin başındadır. Görevlilerin, gelene merhaba deme fırsatı bile bulamadıkları olur. O nedenle orada fazla kalmak istemedim. Çıkmak üzere kapıya yöneliyordum ki Acar, dur işareti yaptı, “Sami Karaören’den size teleks var” dedi, elime bir kâğıt tutuşturdu. 

Böyle şey olamaz! Kâğıtta, Karaören benden yazı istiyordu... 

Yerimde donup kaldım. Orada fazla kalamadım, kimseye bir şey belli etmeden bürodan ayrıldım.  

Sami Ağabey’le kopmaz bağlantımız o gün başlamıştı. Bir süre sonra, onun temel üyelerden olduğu Türk Dil Kurumu Yönetim Kurulu’na ben de seçilmiştim.

BARIŞIK BİR RUH

Şairler arasında nedense bir serinlik oluyor. TDK Yönetim Kurulu üyeleri Cahit Külebi ile Fazıl Hüsnü Dağlarca arasında bu serinlik daha da belirgindi. 

Cahit Külebi, Karaören’in Antalya Lisesi’nde öğretmeni olmuştu. Bu serinliği bilmesine karşın, öğretmeni diye Külebi’ye yakın, Dağlarca’ya uzak bir tutum içinde değildi. Dağlarca’ya doğrudan “Fazıl” diye seslenecek denli içtenlikli bir ilişki vardı aralarında.  

Yine de TDK Yönetim Kurulu seçiminde Külebi’nin oylarında düşüş olunca Dağlarca’nın içten içe sevindiğini anımsıyorum.

DOSTER’İN SEVGİSİ

Sami Karaören üzerine en etkili yazıyı Barış Doster’in yazdığı kanısındayım. Aktardığım bölüm iyi bir örnektir:    

Sami Karaören, Doster ailesi için yakın bir dosttu. Göztepe’de, apartmanın giriş katındaki evlerine çocukken balkon kapısından girdiğimi hatırlarım. Sami Ağabey ve rahmetli eşi Mehcure Abla’nın konukseverlikleri, içtenlikleri, sohbetleri, çocukluğumun, gençliğimin en güzel anıları arasındadır.  

Sami Karaören; Cumhuriyet aydınları, Cumhuriyet okurları, geniş ölçekte Cumhuriyetçiler için seçkin bir aydın, yetkin bir Atatürk devrimcisi, Türk dilinin, Türkçemizin ödünsüz, yiğit bir savunucusuydu. Kuvayı Milliyeciydi. Emekten, eşitlikten, bağımsızlıktan, Aydınlanmadan yanaydı. Toplumcuydu, halkçıydı. Türk Dil Kurumu’ndaki çalışmalarıyla da bilinirdi. Ülkemizin bilim, kültür, sanat, edebiyat birikimini yansıtan ‘Olaylar ve Görüşler’ sayfamızda, yazı, konu, yazar çeşitliliğini çok önemserdi. Ünlü şairlerin yazıları yanında Anadolu’nun genç öğretmenlerinin yazılarına, tanınmış bir profesörün yazısıyla birlikte genç bir asistanın görüşlerine yer verirdi. Olaylar ve Görüşler sayfası, onun sayesinde adeta bir forum, bir akademi olarak bilinirdi.”

Doster, Karaören’in dost canlısı olduğunu, yaşadıklarını yansıtarak anlatıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Benlik arayışları 19 Nisan 2024
Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları