Adnan Binyazar

Sanat eğitimi

27 Mart 2020 Cuma

Yurtdışında yaşayanların bedenleri oralarda olsa da kalpleri Anadolu’nun kıraç topraklarında, üç beş evli köylerinde, büyüklü küçüklü kentlerinde atar.

Berlin Türk-Alman Toplumu Başkanı dostum Dr. Ali Savaşer’le bir araya geldiğimizde yurdumuzun kültürel sorunları temel konumuz olur. Bunu, gençliğimizden yaşlılığımıza okumaya borçluyuz.

İnsan, düşünce dünyasını kitaplarla donatma erdeminden yoksunsa, ha yaşamış, ha yaşamamış; et-kemik kütlesi olarak gelir, öyle de gider.

Savaşer, tıp alanındaki uzmanlığının yanında, toplumsal kaynaşmayı sağlayan kültürel kurumları etkin kılmakta da söz sahibidir.

Kitaplar... Kitaplar... 

Savaşer’le görüşme günlerimizde gözüm çantasından çıkaracağı seçkin kitaplarda olur. Bu kez 100. Yılında Bauhaus-Türkiye’de Bir Bauhaus Ekolü adlı serginin kataloğu ile Bircan Ak’ın yazdığı yüksek lisans tezi Sanat ve Tasarım Eğitiminde Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu Gerçeği (MÜGSF 50.Yıl Yayını) adlı kitabı çıkardı.

Kitabın adında geçen “Gerçeği” sözcüğü, Türkiye’deki kültür-sanat-eğitim aydınlanmasının gelişimini vurguluyor. Katalog ise sergilenen ürünlerden, sanat eğitimini gerçekleştirenlerin bu yoldaki çabalarını yansıtan yazılarından oluşuyor.

Bauhaus

Bauhaus, sanatların mimarlıkla örtüşmesini amaçlayan bir güzel sanatlar yüksekokuludur. Walter Gropius yönetiminde 1919 yılında Almanya’nın Weimar kentinde kurulan bu okulun 100. yılı kutlandı 2019’da. Bircan Ak, kitabında okulun kuruluş amaçlarını açıklıyor:

Mimarlar, ressamlar, heykelciler, hepimiz el sanatlarına dönmeliyiz. Yalnız başına bir ‘sanat mesleği’ yoktur. Sanatçı ile zanaatçı arasında aslında bir fark da yoktur. Sanat öğrenilmez, o yaratıcı bir kuvvettir; öğrenilen tekniklerdir. Sanat bütün metotların üstündedir. Yalnız el sanatlarını öğretebiliriz.

Elimizin altındaki gereçlere ancak insanın yaratıcı yeteneğiyle yansır sanatsallık. Bauhaus okulunda, özetle, el emeğinin sanata yansıması amacı güdülüyor. Bu okullar, çoğu kadın, halı dokuyan, oya işleyen, cam üzerine desen çizenlerin yapıtlarını getiriyor gözümün önüne...

Kültürel aydınlanma

Atatürk’ün önerisiyle 1926-27 öğretim yılında açılan Gazi Eğitim Enstitüsü, ortaokullarda okutulan ders öğretmenlerini yetiştirmek amacıyla kurulan çok önemli bir yüksekokuldu. Bilim insanlarınca bir “eğitim mucizesi” sayılan Köy Enstitüleri 1937 yılında yayıldı yurdun dört bir yanına.

Sanayi-i Nefise Mektebi, şimdiki adıyla İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi 1883 yılında İstanbul’da açıldı. Bauhaus’tan esinlenilerek, sanattan zanaata da geçişi öngören Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu 1957 yılında öğretime açılmıştır. Şimdiki adı İstanbul Üniversitesi Tatbiki Güzel Sanatlar Fakültesi olan bu okulun kuruluşunda İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun, 21 Köy Enstitüsünün Anadolu’nun dört bucağına yayılmasında Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ile onun İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un adları saygıyla anılmalıdır.

Köylünün aydınlanmasını sağlayan Köy Enstitüleri, onları köle gibi kullanan ağaların baskısıyla neredeyse kuruluş aşamasında, günümüzde de sıkça rastladığımız uydurma suçlamalar ileri sürülerek ortadan kaldırılmıştır. Gazi Eğitim Enstitüsü, gerçek amacından saptırılarak eylemsiz kılınmıştır. Öğretmen okullarının kökü kurutuldu.

Günümüzdeki eğitim karmaşasının temelinde bu kuruluşların yıkılması da yatıyor.

Nasıl olmuş da, İstanbul Üniversitesi Tatbiki Güzel Sanatlar Fakültesi gibi çağdaş bir sanat yuvası, gelişimleri köstekleyenlerin gözünden kaçmış!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ağıt toplumu 13 Aralık 2024
Anılar yumağı 6 Aralık 2024
Fotoğrafı buzlamak 29 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları