Berlin’in Düşüşü…

13 Nisan 2015 Pazartesi

Ünlü İngiliz tarihçi Antony Beevor’ın “Berlin’in Düşüşü 1945” (The Downfall 1945) adlı kitabını yeni bitirdim. Geçen ocak ayında Yapı Kredi Yayınları arasında Nurettin Elhüseyni’nin çevirisiyle çıkan eserde 1945 Nisanı’nda Berlin’in son günleri ve düşüşü anlatılıyor. Ancak kitap, Berlin’le sınırlı değil; aynı zamanda Nazi İmparatorluğu’nun korkunç tarihinin de bir özeti.
1933 yılında Almanya’da seçimle iktidara gelen Nazi Partisi’nin lideri ve Alman halkının Führer’i Adolf Hitler’in seçim kampanyası boyunca en çok kullandığı slogan şudur: “Bana on yıl verin, Almanya’yı tanınmaz hale getireyim!” Hitler’in bu sözünü yerine getirmesi biraz daha uzun sürer. İktidarda on değil on beş yıl kalır. Ama başarıları, vaatlerinin çok ötesindedir: 1845 Nisanı’nın sonunda Berlin’de hayatına kendi eliyle son verdiğinde, yalnızca Almanya değil ama neredeyse bütün dünya tanınmaz hale gelmiştir. Üstün Irk’ın başkenti Berlin ise dev bir yıkıntı alanından ibarettir.

Dış gerçekliği olmayan bir diktatör…
Adolf Hitler, iktidarda iken dâhi mimarı Albert Speer’e yeni bir Berlin’in planını çizdirtmiştir. Bugün arşivlerde bulunan bu plana göre, Berlin’in tamamı gibi ana caddesi Kurfürstendamm da yeni baştan düzenlenecek, caddenin sonunda ise Hitler’in beşgen bir bina olarak tasarımlanan devasa sarayı yükselecektir. Binanın mimarisinin çok ilginç bir özelliği vardır. Bina pencerelidir ama bu pencereler neredeyse dış dünyanın hiç görülemeyeceği bir biçimde tasarlanmıştır.
Diktatör, kafasındaki “Bin Yıllık İmparatorluk” hayalleri ile tümüyle yalnız kalmayı düşlemekte, ülkesine ve halkına yalnızca kafasındaki evrende yer vermekte, buna karşılık kendisini ve ülkesini kuşatan dış gerçeklik ile hemen hiç ilgilenmemektedir.
Bu ilgisizliği ve içine kapanıklığı, hayatının son gününe kadar sürecektir. Hitler’in hayatının son günlerinde sanki bir antikçağ çağrışımı da etkilidir. Bilindiği üzere Yunan mitolojisinin yeraltı dünyası/cehennemi “Hades”, mitolojide gerçekten de yeraltında kurgulanmıştır. Hitler’in kendi çalışma makamı olan “Reichskanzlei” binasının altında inşa ettirdiği iki katlı “Führer Sığınağı” da (“Führerbunker”) aslında Hades’ten farksızdır. Savaşın son haftalarında yerüstünde, Reichskanzlei’da bulunan dairesini tamamen terk eden Hitler, bütünüyle sığınağına taşınır. Artık can çekişmekte olan Almanya’yı ve savaşı, kafasındaki dünyanın bir kopyası olan yeraltındaki sığınağından yönetmektedir.

Hades’ten yönetilen ordu…
Hitler, 1945 Mayısı’nın son gününde, ölümünden birkaç saat önce evlendiği Eva Braun ile birlikte intihar eder. Ölümü neredeyse iki gün boyunca ordudan -başka deyişle artık “ordu” nitelendirmesini hak etmeyen insan yıkıntılarından!- gizlenir. Bunun gerekçesi, Berlin’i hâlâ savunmakta olan askerlerin “moralini” bozmamaktır! Antony Beevor’ın eserinin en korkunç sayfaları da bu sahnelere aittir. Sözü edilen askerlerin büyük çoğunluğu ise artık “Hitler Gençliği” (“Hitlerjugend”) adlı gençlik örgütünün yaşları yirmiye varmamış üyelerinden ibarettir.Böylece savaş, Führer’in ölümünden sonra da iki, üç gün sürer.
Avrupa’daki son büyük savaşın en korkunç ve en anlamsız günleri de sanırım o günlerdir!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları