Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Çok Uzaktan, Çok Yakın...
Gazete haberleri: “Şair, reklamcı, güzel insan Salih Ecer öldü ve …”
“Ve”si önemli değil.
Gömüldü elbet. Herkes gibi. Vasiyeti üzerine, bir dost yanına (bak bu önemli!) – ‘can dostu’ Mehmet Günsür’ün yanına.
Herkesin ‘can dostu’ var mı? Hele de yanına gömülmek istediği?
Salih Ecer, Şile’de toprağa verilmiş. Erdal Öz de orada toprağa karışanlardan…
Bir ölüm haberi bir kez daha aradan geçmiş, araya sıkışmış bütün yılları ufalıyor. Bir ‘dün’, bir kez daha ‘bugün’ ile gerdeğe giriyor. Çünkü Salih Ecer, çok, ama çok özel bir insanın adı. Yaşamış bir insan - peki ne var, her insan yaşamaz mı? Yaşar. Ama yaşadığını bilmeyebilir. Daha da ‘vahim’ olanı, sadece yaşamayı önemsemeyebilir.
Yıllar yıllar önce, İstanbul’un buz gibi bir sıkıyönetim gecesinde, sokağa çıkma yasağı başlayalı bir saatten fazla olmuşken, sanki görünmeyen sislerin arasından çıkıp Beşiktaş’ta, elinde yarım içki şişesiyle apartmanın giriş katındaki bir dost evinin, daha doğrusu o zamanki her dost evi gibi, gece dostluklarına ve sohbetlerine düşman iktidarların yasaklarından kaçanların sığınağı olan bir evin kapısını çaldığında ve kapıyı rastgele açan ben olduğumda (kapıcıdır herhalde, çıkma yasağı çoktan başladı!) ve o güne kadar gördüğüm en insanca bir göz çiftiyle karşılaştığımda - elini neye dokundursa ‘yaratan’, fakat her şeyden önemlisi nereye gitse, kimlere karışsa, hep yaşamayı birincil uğraş sayan birinin gözleriyle karşılaştığımda, ertesi sabah, yasak son bulduğunda yani, eve döner dönmez masamın başına geçip sonradan adını ‘Düş’ koyduğum bir şiir yazacağımı bilmiyordum: “Şimdi,/ bir buluversen diyorum,/ kapında sürünen satırlarımı. - Düş bu ya, gece döneceğin tutsa oteline/ ve yazdıklarımı içkili okusan. - Sonra,/ seslensen kapını açıp:/ Benimkisi de sensizlik! - Düş bu ya,/ ben de diyorum,/ üzerime alınabilsem/ seslendiğini. - Kıpırdayabilsem/ diyorum bir an yerimden,/ otelliğimi unutup/ yine insan olabilsem. - Düş bu ya!”
Epey sonra, bir gün göstermiştim.
“Şiir yazmayı mutlaka sürdürmelisin!” demişti, “Ben seni bugüne kadar yalnızca çevirmen sanıyordum!”
Ben de öyle sanıyordum aslında. Önceden bazı çiziktirmelerim vardı, ama onların hiçbirine ‘şiir’ demeye cüret edememiştim.
Ta ki o geceye kadar.
Hayatını şiire çevirmiş, şiiri ile bütün hayatını dokumuş, hepimiz gibi etten ve kemikten yaratılma, ama hayatını sadece yaratıcılığına borçlu olmakta kararlı bir insanla karşılaşana kadar.
Ben şiirlerimi hep kuytuluklarda tuttum. Ama Salih Ecer gerçek bir şair oldu. Önce yaşamayı, önce insanca yaşamayı her şeyden, ama her şeyden önemli sayan her katıksız yaratıcı gibi, önce gerçek bir şair oldu. Şu dizeleri yazacak kadar: “Tam/ kan gövdeyi götürüyormuşken/ sefer istiyorum./ Ümit sizi ne ilgilendirir kerata çocuklar/ gezi sizi ne ilglendirir./ Tam sefere çıkıyormuşken/ şehir sizi ne ilgilendirir./ Kan gövdeyi ne ilgilendirir/ tam ben ölüyormuşken.”
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev