Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Devrim, Dipten Gelir...
“Şimdi ne olacak? Her şey bir günde değişecek mi?” Birlikte sorulan iki soru. Ama biri yanlış.
“Gezi Parkı” olaylarının ardından “Şimdi ne olacak?” diye sormak çok doğru. Bu doğru soruya ikincisinin, yani “Her şey bir günde değişecek mi?” sorusunun gölgesini düşürmek ise çok yanlış. Çünkü artık asıl önemli olan, bundan sonra her şeyin kaç günde değişeceği değil. Bundan sonra neredeyse hiçbir şey, önceki gibi olmayacak. Şimdi asıl önemli olan, işte bu kesinliğin bir gerçekliğe dönüşmüş olması.
Sıradan ayaklanmalar, gelişigüzel isyanlar, bir ya da birkaç olayın üzerinde odaklaştıktan sonra yitip gider. Devrim ise ta dipten, kimi zaman ölçülmesi olanaksız derinliklerden yüzeye vuran bir toplumsal-tarihsel birikimdir. Neredeyse bir doğa olayıdır. Gerçek kökenini tarih diye adlandırılan akışın kendine özgü yasalarında bulan bir olaydır. O nedenle de engellenemez. Başka deyişle, burada sözü edilen türden bir toplumsal-tarihsel birikim belli bir yoğunluğa ulaşmış ise adına devrim dediğimiz patlama da gerçekleşir.
Tıpkı bir yanardağın patlaması gibi.
1789 yılının 14 Temmuz günü, gece saatlerinde, o gün halkın Bastille’e saldırdığını Kral XVI. Louis’ye haber vermek üzere Versailles Sarayı’na at süren haberci, uyku sersemi kralın: “Ama bu bir isyan!” şeklinde tepki vermesi üzerine, sonradan Büyük Fransız Devrimi’nin simgelerinden birine dönüşecek olan şu ünlü sözü söyler: “Hayır Majeste! Bu, bir Devrim!” Kralın kavrayamadığı gerçeği haberci bilmektedir: Fransız halkı, Bastille’e birkaç mahkûmu kurtarmak için değil fakat bütün bir rejimi tasfiye etmek için saldırmıştır. Ve bu rejim, artık kökü yüzyıllara uzanan bir kötülüğün simgesidir.
Gezi Parkı’nda toplanan gençliğin hedefleri de sadece birkaç ağaçla ve binayla sınırlı değildi. Bu gençlik oraya, ellili yılların başından bugüne demokrasi, özgürlük ve eşitlik adına kendisine kuşaklar boyunca gerçek diye benimsetilmeye çalışılmış yüzlerce, binlerce yalanı tasfiye etmek için toplandı. Bugünkü iktidarın bugünün gençliğine artık bugünün ve yarının toplumu gözüyle değil, fakat sadece kendisine iman edenlerden oluşacak bir cemaat gözüyle bakmaya kalkışması ise, bardağı taşıran son damla oldu. Ve “Gezi Parkı Kuşağı” -tarih, onları sanırım artık böyle de adlandıracak- kendine belli bir “duruş”u rehber seçmekle, üstelik de bu “duruş”un arkasında, hiçbir akıl hocasının ağzından çıkma buyrukları ve öğütleri tartışmasız gerçekler diye benimsemeyen bir kararlılıkla durmakla, rüştünü tam bir olgunlukla ispat etti.
Bu “Gezi Parkı Kuşağı”, özlemlerinin iktidarını artık yalnızca ve yalnızca sandıkta arayacak kadar demokrat. Bu bağlamda tek isteği ise o sandığa uzanan yolların bundan böyle yalanlarla değil fakat gerçeklerle örülü olması. Bu isteğine ulaşacağından da kimse kuşku duymamalı. Çünkü “Gezi Parkı Kuşağı”, bütün gerçekleri -doğal olarak- bilmiyor olabilir. Ama yalan konusunda bugüne kadar edindiği zengin deneyimlerin sonucu olarak, gerçeğin hiçbir yalana benzemeyen bir şey olduğunu biliyor. Gücünün kaynağı da işte bu bilgi!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- 35 milyon TL değerinde altın sikke ele geçirildi
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi