Ahmet İnsel

Eskiden vatan hainiydi, şimdi terörist oldu!

11 Şubat 2017 Cumartesi

1982 Kasım’ında yapılan halkoylaması öncesi, hayır kampanyası yasaktı. Askeri iktidar ve onu destekleyen sivil güçler ve medya, hayır oyu kullanacak olanları vatan hainliğiyle suçluyorlardı. Hayır oyunun ince beyaz zarfın içindeki mavi pusulayla belli olacağı ve sandık çıkışı tutuklanacakları korkusu seçmende hâkimdi. Sandık başında asker bekliyordu. Yüzde 91.3 katılım oranıyla, sandıktan yüzde 91.4 oranında evet çıktı.
Evet oyu verenlerin arasında aşırı merkeziyetçi devlet yapılanmasını, milliyetçi-otoriter ideolojiyi, TSK’nin siyasal konumunun güçlendirilmesini destekleyenler herhalde çoğunluktaydı. Bir de korkudan evet oyu verenlerle, “aman bir an önce başımızdan gitsinler” diyerek beyaz pusulayı zarfa koyanlar vardı. Bu sonuncuların oranının epey yüksek olduğu iddia edildi. O zamanlar kamuoyu anketleri gelişmemişti. 1982’de kalben evetçi olanlarla korkudan veya defi belâ kabilinden evet oyu verenler arasındaki oranları bilmiyorum.
İki ay sonra yapılacak halkoylaması, 1982’de getirilen anayasal düzeni daha ileriye götürüp, askeri cuntanın beyin takımının çok özeneceği bir merkezileşmeyi öngörüyor. “Ülke bölünüyor, anarşi her yeri sardı!” temasını işleyip, halk oyuyla seçilen bir emekli generalin bütün bu yetki ve kuvvetleri elinde toplamasını, 1980 darbecilerinin beyin takımı heyecanla desteklerdi. Zaten aradaki benzerlikler çarpıcı. 1982’de hayır diyenler vatan haini ilan edilirken, şimdi bir mertebe daha yükseltilip terörist oldukları ima ediliyor. 1982 halkoylaması öncesi, ünlü 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’na dayanarak on binlerce kamu çalışanı “ihraç” edilmişti. Hapishaneler dolup taşıyordu. Büyük bir devlet terörü dalgası toplumun üzerine sinmişti. “Asmayalım da besleyelim mi?” diyen Başkan Evren’in emriyle idam cezaları aralıksız infaz ediliyordu. Halkoylamasında anayasanın kabul edilmemesi halinde, askeri cunta yönetiminin hep iktidarda kalacağını cuntacı güçlerin borazanları açıkça söylüyorlardı.
Bugün idam cezasının uygulanmaması dışında, Türkiye’nin hali 1982 sonbaharına birçok açıdan çok benziyor. Yürürlükteki anayasayı ilan ettiği her KHK’de çiğneyen iktidar, “ben istediğimi yaparım” umarsızlığı içinde sürekli yetki suiistimali yapıyor. Bazı açılardan, 1980 cunta yönetiminin bile aklına gelmeyen veya yapmaya cüret etmediği tasarruflarda bulunup özel mülkiyete idari kararla el koymakla yetinmeyip, yargı kararı olmadan müsadere ediyor. Dalga dalga yayımladığı keyfi “atılanlar” listeleriyle, sadece hukuk devletini ayaklar altına almıyor, bütün kamu çalışanlarının üzerinde büyük bir baskı yaratıyor. Tutukluluk, yargısız infaz yöntemi olarak, kitlesel biçimde uygulanıyor. “Taraf olmayan bertaraf olur” sözünü yıllardır tekrarlayan bir otokratın peşine takılanlar, bütün yetkilerin bir kişinin elinde toplanmasına, cumhuriyetçi sultan rejimi kurulmasına karşı çıkanları vatan haini ve dahi terörist ilan ediyorlar.
AKP sözcülerinin pek sevdiği bir söz, bugün onlar için bütünüyle geçerli: “Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır!” Bugün iktidarın sergilediği zihniyet ve tavır, anayasa değişikliği kabul edilirse yapacaklarının en açık teminatıdır. Önümüzdeki halk oylamasını 1982’den farklı kılan olgulardan biri burada yatıyor. Bu anayasaya evet demek, “aman başımızdan gitsinler” anlamına gelmiyor. Tam tersine, yürürlükte olan bütünüyle keyfi yönetim tarzının anayasalaşmasını, kalıcılaşmasını ve kurumlaşmasını kabul etmek demek. AKP ve MHP seçmenleri arasında, ya bu yetki tekelini istemeyen, bundan korkan ya da “buna ne gerek vardı” diyen bir kesim var. Evet oyu verme motivasyonunun şimdilik düşük olduğunu AKP yandaşı gözlemciler de dile getiriyor. Halk oylaması kampanyasında hayır oyu vermeyi teröristlikle bir tutulmasını isteyen irade de bunu esas olarak kendi seçmenindeki çekinceyi kırmak, onları terörize etmek için yapıyor. Çünkü iktidardaki zihniyet için millet kendine koşulsuz evet dediği, biat ettiği sürece millettir. Aynı 1980 askeri cuntasının zihniyeti gibi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir otokrat prototipi 1 Eylül 2018
Kayırma ekonomisinin bedeli 28 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları