Kimse sevinmesin: Basketbol yorumlarımıza son vermedik. Yalnızca iki hafta ara verdik hepsi bu... Eh! 20 yılda olur o kadarı. İşimize gücümüze odaklanınca basketbola zaman ayıramadığımız için; ve... Sizlere sade suya tirit yazılar yazmamak için, son iki haftayı ‘pas’ geçtik. Yani... Turgay Demirel’in işi değil bu. Onun gücü yalnızca yayımcı kuruluşlara yeter. Bizlere değil...

Neyse! Herkes kendi işine baksın. Biz, yalnızca ‘fahri’ işler yapıp, 20 yıl boğaz manzaralı villalarda yaşam sürecek kadar şanslı bir ‘müflis’ olmadığımız için ‘dünyevi’ işlerimizi yoluna koymaya çalıştık. Bunun için ağlayacak halimiz yok. Ayrıca... Yazmadıysak da izledik bazı maçları. Tek gözle de olsa televizyondan izledik önemli maçları ve yüzeysel bazı notlar aldık. Gelin bunları paylaşalım bugün!

Galatasaray’ın son iki Avrupa maçını izlerken ‘keşke bunlar Uleb Cup’ta oynasalarmış’ diye düşündüğümü anımsıyorum. Sizce haksız mıyım? Avrupa Avrupa’dır. THY Eurolig’de üç takımımız olacağına, biri ULEB’de yol alsa fena mı olurdu? Bu kadroyu ‘yenilmez armada’ ilan edenler şimdi ne düşünüyorlardır acaba? Ah! Sakın kimse ‘ben demiştimci’ dostum Ünal Özüak ile aynı fikirde olduğumu düşünmesin. O tribünlere oynuyor. Ulusal takımda Orhun Ene’ye yaptığını şimdi Oktay Mahmudi’ye yapmaya çalışıyor: ‘Vur popülere, sen de popüler olursun’ taktiğidir bu. Hıncal Abi’sinin yoludur bu. Doğru mudur yanlış mıdır bilemem ama Makyavelistliğin ağa babasıdır bu!

Anadolu Efes’i izlerken de ‘fazla mal göz çıkartmaz’ diyenlerin kulaklarını çınlattığımı anımsıyorum. Bence.. Ufuk Sarıca’nın işi zor. Bu takımda (şimdilik) gerçek tek bir savaşçı var o da Kinsey. Diğerleri ona ayak uyduramıyor. ‘Çırçır Belçika takımından (Spiru) nasıl bu kadar çok üçlük sayı yedik?’ diyenler maçı bir kez daha izlesinler. Onlarca boş atış bulmuş adamlar. Efes’te Kinsey kendini yerden yere atıyor ama diğerleri yalnızca göz takibiyle savunma yapıyorlardı. Yıldızı bol, cengaveri az bir takım görüntüsü verdi bana Efes. Ve... Eğer böyle giderse, Türkiye’de şampiyon olabilir ama Avrupa’da yine ‘fıs’lar!

Dedik ya! Yüzeysel görüşlerim bunlar benim. Kimse üzerine alınmasın, kimse kırılmasın. Yazdıklarım derinlemesine analizler değil. Bazı maçlara şöyle bir baktım ve içimden geçenleri yazıyorum. Ya ben kötü havamdaydım ya da takımlarımız gerçekten çok kötüydüler ki.. Fenerbahçe için de iyi şeyler düşünmediğimi anımsıyorum. ‘Kimyası bozulmuş bu takımın’ diye düşündüm. Eksik parça ‘iyi bir back-up guard’ mı diye baktım ama sanıyorum tek sorun bu değildi: Sakat olan Marco Tomas’ın ve gönderilen Kinsey’in yeri doldurulamamış gibi geldi bana. Uzun rotasyonu elbette geçen yılki gibi olamazdı (Ömer ve Semih NBA’e gittiler) ama kısalarda belki değişik bir şeyler yapılabilirdi. Örneğin.. Al Mac Calleb gibi bir oyun kurucu, koy Ukic’in yanına. Ne uzun ararsın ne de başka bir kısa...

Şimdi diyeceksiniz ki: ‘Sen gerçekten kopmuşsun Ahmet, kim istemez Mac Calleb gibi bir oyuncuyu kadrosunda? Bul da alalım hemen...’ Tamam! Biliyorum: ‘Çok özel bir isimden söz ettim ama o olmasa bile onun gibi biri olsa, Anadolu Efes’in de tüm sorunları çözülürdü, Fenerbahçe Ülker’in de...’ diyorum ben. Ayrıca... Kim istemez onun gibi kolaylıkla ‘adam eksilten’ bir oyun kurucuyu? Bulan varsa beri gelsin!