AB Üyeliğimiz Kurbanlık Olmadan...

15 Ekim 2013 Salı
Başmüzakerecimiz Egemen Bağış
pek belli etmese de, AB’ye üyelik
sürecinde en büyük baş ağrımız kurban
kesme düzenimiz.
Bizden önce üye olanlar pastaya
yeni ortak gelmesin diye bu defa
kurbanlarımızı bahane ediyorlar.
Havyansever lobileri ve gizli hayvan
hakçıları, bizim ibadet gözüyle
baktığımız kurban adetimize isyan
ediyor:
“-Canlı canlı, bu hayvancıkları nasıl
boğazlarsınız?”
Hem cahil hem kâfirlik demek böyle
bir şey...
Kasaptaki ete soğan doğranmadığını
bilmedikleri gibi, belli ki kasaptaki
ölü koyunların da kurban
edilemeyeceğinden de habersizler.
Diyanet İşlerimiz veya “hizmet”
çevreleri “Cami-Cemevi Ortak Projesi”
gibi bir proje geliştirmelidir.
Yoksa kurban yüzünden 50 yıllık AB
hayalimiz murdar olup gidecek.
Bayramın hoşgörü ortamından ve
paketlik ileri demokrasimizden güç
alarak naçiz bir önerimizi tartışmaya arz
ediyoruz:
- Devlet Malzeme Ofisi her ilde birer
plastik atölyesi kurup plastikten şişme
kurbanlık boğa, düve ve koç manken
imalatına geçebilir.
- Bu şişme manken kurbanların
üzerleri, THY ve Kızılay depolarındaki
stoklardan daha önceki kurban
pöstekileri ile kaplanabilir. Hakiki kurban
görüntüsü kazandırılabilir.
- Bu arada, imamlar nezaretinde
mezbahalarda akıtılan kurban kanları
toplanıp poşetlenebilir.
- Boyunluk biçimindeki bu poşetler
şişme kurbanlıkların boynuna
yerleştirilebilir.
- Kurbanda aslolan “kurban kanı”
akıtmak olduğuna göre, kurban kesecek
her mümin, bir çakı bıçağı ile bile olsa,
kendi “temsili kurbanını” kesebilecektir.
Hem de kasaba minnet etmeden.
- İslamiyet, zorunlu hallerde “temsili
pratiğe” cevaz veriyor. Örneğin, abdest
almak için su bulunmayan hallerde
temiz bir toprağa, kuma hatta duvara
bile el sürerek abdest alınabiliyor. Buna
“teyemmüm” deniyor.
- Özetle, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın
bir fetvası, o da olmadı okyanus
ötesinden gelecek hayırlı bir mesaj, kanlı
kurban sahneleri bahanesiyle tıkanan
AB üyelik yolumuzu açacaktır.
Kazasız belasız nice Kurban
Bayramlarına esenlikle...
Para ile demokratik saadet!
Almanya’da Merkel’in partisi yüzde
43 oy aldı.
Parlamentoda çoğunluk sağlayamadı.
Haftalardır muhalefeti ikna etmeye,
birlikte hükümet kurmaya çalışıyor.
***
Türkiye’de Erdoğan’ın partisi
yüzde 34 oy aldı.
Parlamentonun yüzde 66’sını ele
geçirdi.
Muhalefeti sayıca sildi.
Anayasayı ve hukuk sistemini
değiştirdi.
Şimdi ise 2023’teki hükümetlerini bile
tek başına kurmanın...
Muhalefeti tümden yok etmenin
“anayasal”...
Ve “parasal” zeminini hazırlıyor.
***
Yüzde 10 barajı olan hiçbir demokratik
ülke yok.
Milyonlarca seçmenin oyu çöpe
gidiyor.
İktidar ise barajı düşürmek yerine,
Hazine yardımını artırıp Meclis dışında
daha çok muhalefet partisi yaratmayı
planlıyor.
Önümüzdeki 2 yılda, aslan
payı kendisine, 853 milyon TL’yi
bölüştüreceğini açıkladı.
Bir tür “sus payı!”
Buna göre iki yıl boyunca, Allah’ın
her günü, partilere 1.7 milyon TL para
akıtılacak!
Hazine yardımının amacı, partileri
sermaye çevrelerinin emrine girmekten
kurtarmak?..
Bu, kâğıt üzerinde belki doğru; ama
gerçekte faso fiso!
Adalet ve Kalkınma Partisi neredeyse
kurulur kurulmaz seçime girdi.
Tayyip Bey’in lafıyla, “Tek Allah
kuruşu” Hazine yardımı almadı.
Ama iktidar oldu.
Hem sermaye çevrelerinin emrine girdi
hem de bizzat kendisi “mega-sermaye”
oldu!
Demokrasinin standardını yükseltmek
yerine, muhalefeti para ile avucuna
almaya yönelmesi bundan.
Son 8 yılda 3 partiye dağıtılan para 2
milyar (eski para ile 2 katrilyon) TL’ye
ulaşmış durumda.
“İleri demokrasi” derken Tayyip Bey
belki de bunu kastediyor.
Ve daha da ilerletmek için, ulufe gibi
dağıtmaya devam ediyor.
Sn. Hüseyin Çelik, Milli Eğitim
Bakanlığı’ndan ayrılırken, “Her
şeyi otomatiğe bağladım!” dedi.
Çinceyi de bağlamıştı. Ama kısmet,
özel okullarda Kürtçeye imiş.
(1 Mart 2007 Aktüel)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları