Başkomutan ile Uzaktaki Mescit!..

21 Kasım 2014 Cuma

Başkomutanımız “Mescidi Aksa’ya saldırı, Türkiye’yedir!” dedi.
Ama önce...
Genelkurmay’ın dünkü bir başka saldırıya ilişkin açıklamasına kulak vermek gerek:
“Şırnak il merkezinde bir uzman çavuşumuz eşi ve çocukları özel araçları içinde taşlı ve molotof bombalı saldırıya uğradı.”
Çok şükür ölen yok!
Başkomutan’dan da çıt yok.
Genelkurmay, günlük saldırı olaylarını düzenli olarak ve ayrıntısıyla açıklıyor.
Daha önce de örneğin, PKK’nin Ağrı’da mahkeme kurduğu, vatandaşları yargıladığı ve para cezaları kestiği falan açıklanmıştı.
Başkomutanımız ise nedense bunu “Türkiye’ye saldırı” saymamıştı.
Şimdi de Genelkurmay, “Uzaktaki Mescid”e saldırıyı saldırı saymıyor.
Buyurun buradan yakın!
Milli savunma stratejimiz bakımından bunun bir zafiyet olup olmadığını yorumlamak elbet, “Stratejik Derinlikli Başbakanımız” Davutoğlu’na düşer!
Bekleyelim.
Madem “Mescidi Aksa, Türkiye’dir!”
“Uzaktaki Mescit”e yakından bakmak şart oldu.
“Uzaktaki” sözü, lafın gelişi değil.
“Aksa”nın sözlükteki karşılığı.
Dinsel kaynaklar “uzaklık”tan bizim muhteremin nutuk attığı yerlere olan mesafeyi falan değil, Mekke’ye (Kâbe) olan uzaklığın murat edildiğini belirtiyorlar.
Mescidi Aksa Kudüs’tedir.
Müslümanların ilk “kıble”sidir.
Milattan önce ve uzun yüzyıllardan beri Musevilerce kutsal sayılan Süleyman Tapınağı’nın yıkıntıları üzerine inşa edilmiştir.
İlginç olan, milat ile birlikte (Hz. İsa’nın göğe yükselmesinden itibaren) aynı mevki Hıristiyanlar tarafından da kutsal sayılmaya başlandı.
Ayrıca Kudüs’ün politik durumu ve tarihi tapınağın yer aldığına inanılan alanda Müslümanlarca da kutsal sayılan Kubbetüs Sahra’nın bulunması burasını asırlar süren ve sürecek dinsel bir çatışma alanı haline getirdi.
Müslüman olmayanların ayak basması yasak olan Mescidi Aksa’ya İsrail’in bu yaptığı ilk “saldırı” değil.
Ama onlar bunu saldırı olarak görmüyorlar.
Yahudi inancına göre, Mescit’in üzerine inşa edilen Süleyman Tapınağı’nda “Tanrı’nın simgesel ayak izi” bulunuyor.
İlgileri Mescit’e değil, üzerinde yükseldiği araziye.
Burasının üzerine bir başka dinin tapınağının inşa edilmesini kabul edemiyorlar.
1969’da Avustralyalı bir Yahudi burasını yakmaya kalktı.
1980’de, bir başka Yahudi bombalama girişiminde bulundu.
Daha sonraki yıllarda da (1986) bir grup İsrail milletvekili İsrail askerleri korumasında Mescid’e girmeye çalıştı. Büyük arbede çıktı.
1990’daki benzer bir olayda ise 30 Filistinli öldü.
2000 yılında da Ariel Şaron’un İsrail polisi ve askeri korumasında Mescit’e girmek istemesi Filistin’de 5 yıl sürecek olan o büyük İntifada’ya yol açtı.
5 Ekim 2009 tarihinde ise İsrail “potansiyel provokasyonu” kurumsal hale getirdi:
“Mescidi Aksa’ya girmeyi kesin olarak yasakladı.”
Aslında en büyük saldırı bu idi.
Bu sırada Tayyip Erdoğan ustalık dönemine geçmiş bir başbakan idi.
Ama bir iki demeç vermekle yetindi.
Mescidi Aksa, yine aynı mescit...
Ve yine aynı “Uzaklıkta.”
Ama Tayyip Erdoğan aynı Erdoğan değil.
Artık Başkomutan...
Peki, “Mescit’e saldırı Türkiye’ye saldırıdır!” derken ne yapmak istiyor?
Bilmek zor.
Ama onun ne yapacağını İsrail çok iyi biliyor.
Türk bayrağı dalgalanan Mavi Marmara gemisine saldırıp da Türk vatandaşlarını öldürdüğünde ne yaptı ise onu yapacağını!..

Başmareşal
Mescidi Aksa’yı sahiplenmesi Aksa’nın Ak’ı için değilse.. “Sivil Mareşal” rütbesine terfi içindir.

Otlak
Bin yılların ötesindeki mirasın tamamlayıcısı İstanbul’daki Surdibi Bostanları imara açılıyormuş. Belediye meclisi öyle karar vermiş. Bostanlar buna izin veren büyükbaşlara açılmalıydı.

Odalık
1000 Saray Odası = 301 + 18 Yaşam Odası. Maden ocakları “yaşam odasız” kaldıkça... 301+18 madenci ailenin laneti 1000 odalı Saray’ın “şagili”nin üzerinde olacaktır.

Esrar
Oda sayısı sarayın maliyetinden daha esrarengiz. 1000 oda kendi paralel devletini kurmak için mi, yoksa saklanınca bulunma ihtimalini 1000’de 1’e indirmek için mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları