Her ÜLKENİN 'Demir'i Kendine

12 Nisan 2013 Cuma

Benzetmek gibi olmasın Bayan Thatcher da aralıksız 11 yıl başbakanlık yaptı. Onun da seçim kaybedeceği yoktu. Sonunda iktidarına, parti içindeki “arkadaşları” ve “iç çekişmeler” son verdi.
Bir bakkalın kızıydı. İhtiras doluydu. Bereket versin İngiltere’de cumhurbaşkanlığı da yoktu. Anayasayı değiştirme olanağı da... İngiliz anayasası yazısızdı! Thatcher da
“Dediğim dedik, çaldığım düdük” bir karakterdi ama bizimki gibi öfkeli değildi. Sadece sertti!
Dönemin Dışişleri Bakanı
Lord Carrington’a sormuşlardı:
-
“Bir kadının emrinde çalışmak erkekliğinize dokunmuyor mu?”
Ensesini kaşıyarak yanıtlamıştı:
- Onun bir kadın olduğunu fark edemiyoruz ki!”
“Uzlaşmaz” bir kişiliği vardı ama böyle diyenleri de anında yalanlıyordu:
“Uzlaşırım. Fikirlerimi aynen kabul eden herkesle uzlaşırım!”

***

“Demir” lakabının gereğini 11 yıl boyunca her icraatıyla yerine getirdi. Özelleştirme, devleti küçültüp daraltma uğruna fakiri fukarayı perişan edecek radikal kararlar aldı. Bunları gözünü kırpmadan uyguladı. Aradan 30-35 yıl geçtiği halde hâlâ belini doğrultamayan kesimler var. Onların çocukları sanal ortamda örgütlendi. Cenaze töreni hazırlıkları sürerken...
Onlar da
“Demir Leydi paslanıp çürüyecek, toprağa karışacak!” diye eğlence partisi düzenliyor.
Thatcher ülkesinin binlerce mil uzağındaki birkaç balıkçı adası için Arjantin ile savaşa girmişti. Gemilerini batırdı.
“Milli kahraman” oldu. Bizimkinin ise önceliği “milli” değil. “Dini kahramanlık” Yoksa “Demokrasiniz yok!” diye Suriye ile takışmanın hele de Şam’da cuma namazı kılarız türünden yavelerin nedenini açıklamak zor. “Gaza” uğruna Gazze’ye gemi göndermesi 9 vatandaşımızın canına mal oldu ama sonunda Türkiye’de değilse bile tüm Filistinlilerin “dini kahramanı” oldu!

\n

Harfi Harfine Açılım

\n

Her şey adım adım, ince ince, gergef işler gibi.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin süngüsünü düşüren süreç Süleymaniye’de subaylarımızın kafasına çuval geçirilmesi ile başlamıştı. Kuvvet komutanlarının ve Genelkurmay Başkanı’nın terör örgütü kurup yönetmekten tutuklanması ile devam etmişti.
Süreç dört koldan tüm hızıyla ve eşzamanlı sürüyor.
Sıra
“Türkiye Cumhuriyeti”nin levhalardan sökülüp atılmasına geldi. TC’nin silinmesine birdenbire gelinmedi.
Adı üstünde
“Açılım”!
Önce harfler açılmalıydı. Para egemenlik. Para iktidar! Para her şey. Para yani TL. Yani
“Türk Lirası” idi.
“Türk”!!. Çarşıda, pazarda, herkesin elinde, cebinde, ağzında... Türk Lirası... Türk’e vurgu Barışın Dili’ni konuşmaya engel. TL silinmeli ki başka aşamalara da sıra gelsin. Barış rahatça konuşulsun! TL’nin ortadan kaldırılması için çok ince, çok şeytani ama çok orijinal bir yöntem uygulandı. “Simgemiz” ve “amblemimiz olacak” ve paramızın fiyakası artacak diye “yarışma projesi” düzenlendi. Kim bilir kimler dağıtılan milyonlardan nasiplendi. Sonunda, “TL” gitti yerine “TE” yani Tayyip Erdoğan’ın kısaltması geldi. Böylece hem TL’nin Türk’ünden hem de liranın yükünden kurtulduk.
Sıra şimdi TC’de!.. Yani Türkiye Cumhuriyeti’nde. Türkiye artık iyice belli oldu ki Cumhuriyet gibi bu iktidar için kurtulunacak bir tür
“safra”! Bakanlıkların ve valiliklerin levhalarından TC’leri tek tek silmeye yönelmeleri ibretlik bir manzara! Gizli bir yerden gelen devlete yeni bir isim vermenin gizli hazırlığına mı geçildi? Yoksa “TC’ler silinsin!” yürütülen müzakerede Apo’nun bir talebi mi?
Bir olasılık daha var:
- Tayyip
Bey acaba Apo’ya TV jesti gibi bir de TC jesti mi yapıyor?
Başbakan çıkıp bunu açıklamalıdır. Hem de TV’de değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde... Çünkü sıra belli ki TBMM’de!

\n

Gizli Servis Açık Gerçek!!!!

\n

Suriye’nin faturasını halkın pahalılıkla, işsizlikle, dünyanın en pahalı akaryakıtını satın alarak ödediği ve ödemeye devam edeceği belli oldu. Faturanın el yakacağı Amerika’dan bile görülüyor ki TIME dergisi dünkü sayısında “Başkan Obama Suriye’ye niye mesafeli” diye soruyordu. Yanıt açıktı: “Obama, Amerikan halkını Ortadoğu’daki savaştan uzak tutma sözü ile seçimi kazandı. Onun için!” Ancak ulusal çıkarlar ve ani bir zorunluluk söz konusu olduğunda Amerikan başkanlarının verdikleri sözü unuttukları da tarihi bir gerçek.
Bir başka gerçeği de bizim bir atasözümüz yansıtır: “Maşa dururken el yakılmaz!”
Amerika, Irak’tan zor sıyrıldı. Bir de Suriye belasına niçin bulaşsın? Üstelik maşa da hazırken. ABD, Suriye’ye mesafeli ama çıkacak insani, mali, siyasi faturayı yakından izliyor.
Suriyeli sığınmacıların sayısını bizimkiler tam açıklamıyor. Ama ABD gizli servisi CİA resmi internet sitesinde Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların dün itibarıyla 261 bin 635 kişi olduğunu açıklıyor.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları