Peygamber Coğrafyasında Liderlik...

24 Mayıs 2013 Cuma

Herkesin bir ayıbı var, bazılarının bin ayıbı.
Ama herkesin ayıbı kendine.
Gazeteci ayıpsız olmaz.
Hele siyasete bulaşmış ve bir de milletvekilliği falan yapmış ise hiç olmaz.
Ama insan ayıplarıyla insandır.
Yeter ki ayıpları arasına kul hakkı karışmış olmasın; hile hurda, üçkâğıtçılık bulaşmasın!
Bendenizin de ayıptır söylemesi, bin ayıba değer bir ayıbı var:
“Apo’yu teslim alan hükümetin bakanı olmak!”
Dahası da var..
Merhum
Bülent Ecevit’in bendenize de daha sonra bizzat ve şahsen sorduğu “o soru” karşısında kem küm etmek!

\n

‘Apo’yu niye teslim ettiler?’

\n

Sahi Amerikalılar, bize Apo’yu niye teslim ettiler ki?..
Aradan on dört yıl, dört ay geçti...
Yanıtı hâlâ bilen yok!
Dün havaalanında Apo’nun avukatlarından
Aysel Tuğluk ile karşılaştık.
Tuğluk, Demokatik Toplum Kongresi Eş Genel Başkanı ve Van Milletvekili...
Ben sormadım.
Soru adeta kendiliğinden ortaya düştü:
“Apo’yu niye teslim ettiler?”
Gülümsemekle yetindi.
Apo’nun bilmediğini avukatı nasıl bilsin ki!
Suskunluğu bozmak üzere yanıt vermeye çalıştım.
“Apo’nun teslim edilmesi günü gelince Ortadoğu’nun nizama sokulması sürecinde bir adım için herhalde!”
Tuğluk, gülümsemekle yetindi.
Ne de olsa avukatı.
Gazeteci ile konuşmak hele de bu
dönemde...

\n

Böyle bir CV!

\n

Evet, çoğunluk hayran olmasa veya nefret de etse Apo bir lider.
Bu coğrafyada liderlik için hapislerden geçmek hatta mümkünse sehpalardan dönmek gerek.
Menderes’in dramı sehpadan dönememesi oldu.
Ama o da öldükten sonra sağın tüm liderlerine örnek oldu.
Demirel, “Menderes!” diye diye liderliğini tescil ettirdi.
Arada Süleyman Bey’e hürmetsizlik de etse
Tayyip Bey de “Menderes” dedi durdu.
Menderes’i kutsadı.
Erbakan, Türkeş, Ecevit hatta Baykal bile hapislerden geçti.
Apo da bu coğrafyanın insanı.
Ömrü günü, dağlarda dolaşmakla, gizli evlerde, kaçak villalarda yaşamakla geçmiş biri...
Böyle bir
“CV” ile lider olmak mümkün değil.
Amerikalılar da ondaki bu
“eksiği” gidermek üzere, “asılmamak” koşuluyla paketleyip bize teslim ettiler.
Asılmadıktan sonra bu coğrafyada liderler bir gün mutlaka bir yerlere geliyorlar.
Sabırla koruğun helva olması...
Ak akçanın kara günler için saklanması bu coğrafyanın iki temel ilkesi.
Sadece Türkiye’de değil, Ortadoğu’da lider kolay yetişmiyor..!
Bu coğrafya liderlerle ayakta duruyor.
Kuran’da 28 bin peygamberden söz ediliyor.
Ama bir tanesi bile İskandinavya’dan çıkmış değil.
Bir tek Latin Amerikalı peygamber bile gelip geçmiş değil.
Ortadoğu bir lider coğrafyası.
Lideri ihtiyaçlar yaratıyor.

\n

Sınır değişmesi için...

\n

Başkan W. Bush’un Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın Ankara ziyaretinde ağzından çıkarttığı baklayı hiç unutmamak gerek:
“Ortadoğu’da siyasi sınırlar değişecek.!”
Sınır değişmesi için önce liderlerin değişmesi gerek.
O sözün üzerinden uzun süre geçmeden
“Arap Baharı” başladı.
20 Arap ülkesi var.
Sadece 4’ü son 40 yılda gerçek bir lidere sahip olabildi.
Beşincisi yok.
Arap Baharı bu 4 liderin 3’ünü de silip süpürdü.
4. direniyor.
Irak’ta
Saddam, torunu ve ailesiyle yok edildi.
Libya’da
Kaddafi tekmelenerek öldürüldü.
Mısır’da
Mübarek kanser oldu kafese kitlendi.
Hafız Esad’ın hakkın rahmetine kavuşması ise Suriye’nin yazgısını değiştiremedi.
Bu kez oğlu
Beşşar’ın ipi elimize tutuşturuldu. (Veya bölge lideri olmak hevesiyle bizimki ipi eline geçirdi. Şimdi, bu ip kendi ayağımıza-boynumuza dolanmasın diye sabah akşam dua etmemiz gerekiyor.)

\n

Upuzun 14 yıl...


\n

Dönelim Apo’ya..
Teslim alanın niye teslim edildiğini bilmesi zaten gerekmiyor.
Apo’nun kapı önüne bırakılmış
“kundakta bebek” veya “saatli bomba” muamelesine maruz bırakılması ise zaten kendi tercihi değildi.
Aradan upuzun on dört yıl geçti.
Bu arada Arap Baharı’yla öteki liderler ve ülkeler hale yola koyuldu.
Sıra Suriye’ye gelince işler sarpa sardı.
Şimdi yeni sınırlar ve rejimler için yeni liderler gerekiyor.
Talabani ve Barzani gibi iki aşiret reisini dünyanın en büyük üç petrol ülkesinin en tepesine cumhurbaşkanı ve bölge başbakanı diye oturtan kudret nelere kadir olamaz.
Dua edelim ki Apo her şeye rağmen yine de helal süt emmiş oldu.
Süper gücün elinde oyuncak olmaya
“ulusal onuru”, “Kürtlük gururu” izin vermesin.
Aslında son ön dört yılda dökülen kanı önlemek mümkündü.
Madem sonunda varılacak nokta Apo’ya kulak vermekti.
Mahkemeye ilk çıktığı gün yaptığı savunmaya o zaman kulak verilebilseydi.
1 Haziran 1999’da İmralı’da yargıçlara söyledikleriyle...
14 yıl sonra Diyarbakır Meydanı’nda yüz binlerce yurttaşımıza söyledikleri arasında hiç fark yok.
İnanmayan buyurur 1 Haziran 1999 günkü gazeteleri açar bakar.

\n

İsim tashihi...

\n

Süreç sürüyor.
Sonundan geçtik..
Yönünü de tam bilen yok.
Erdo
ğan da bilmiyor.
Bilinen tek şey PKK’nin isim tashihi yaptığı..
“Aktivist” olup mevzilerini terk ettiği...
Ama nereye, ne diye ve nasıl bilen yok.
Güzel dilimizdeki ifadeyle:
Tam bir
“Saldım çayıra Mevlam kayıra!” durumu yaşıyoruz
İnsan çekilirken adını niye
“aktivist” diye değiştirir ki?
Herhalde,
“nezaketinden”!
Yani ordu bu kadar pasifleşince / pasifleştirilince PKK’ye de
“aktivist” olmak düştü!
(Bu
“pasifleştirmek” elbette “Süper”in verdiği, uygulattığı süper bir karar... Çünkü bu karar iktidarın boyunu çok aşıyor, ucu Fırat ve Dicle üzerinden Basra Körfezi’ne varıyor.)
Sözü burada kesm
ek gerek:
- Çekilmek çözüm mü üretecek yoksa kördüğüm mü?
Bunu da
Obama’nınki ile denk düşerse ne yazık ki Erdoğan’dan daha çok Apo’nun iradesi belirleyecek.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları