Yozgatlı Zürafa Osman

15 Eylül 2019 Pazar

Rotterdam, Hollanda’nın İzmir’i. 200 bine yakın Türk yurttaşı yaşıyor. Daha doğrusu yaşıyordu.
Büyükelçiliğin açıkladığına göre, bu 200 binin 125 bini Hollanda yurttaşı olmuş.
Ve anavatandakilerin yarım asırlık hayalini gerçekleştiriyorlar:
Teker teker “Avrupa Birliği yurttaşı” oluyorlar!
Artık ne konsolosluk kapılarında vize kuyruğu, ne yurtdışı çıkış harcı, ne de “Askerlik tezkeren hani” sorgu- suali.

***

Mevlana Camii’nde namazlarını kılıyorlar.
Bulgur, beyaz peynir, taze yufka, Erzincan tulum peyniri satan bakkallardan alışveriş ediyorlar.
İstasyon büfelerinden günlük Türkiye gazetelerini alıp okuyorlar.
Balkonlarına yerleştirdikleri çanak antenlerinden maçları, ama illa da her akşam, yerli dizileri seyrediyorlar.
Buralarda dönercilikten sonra, en hızla yayılan işkolu “Türkiye’ye cenaze nakliyatçılığı”.
Hiç kimse Hollanda’da gömülmek istemiyor.
Yaşı biraz ilerleyen herkesin vasiyeti ortak:
Ölürsem beni memlekette defnedin!

***

İlk işçi kafilesinin Avrupa’ya ayak basmasının üzerinden yarım asırdan fazla zaman geçti.
İlk gelenler çoktan torun torba sahibi oldu.
Ölenler öldü. Ölecekler de ölüyor.
Ama hiç kimse bu topraklarda “defin” istemiyor.
Emekli olanların çoğu memleketlerine dönüyor. Ama yine de Hollanda yurttaşlığını kaybetmemek için arada “gir-çık” yapmayı sürdürüyorlar.
İki nedenleri var:
Birisi, “Hasta olurlarsak Türkiye’de iyi bakılamayız!” korkusu.
Öteki de, sabahtan akşama çalışırken iş güç yüzünden göremedikleri “bu gavur elini” rahatça ve turist gözüyle gezip görmek.

***

Rotterdam Hayvanat Bahçesi’nde bahçıvanlık, temizlikçilik ve zürafa bakıcılığı dahil 25 yıl her işi yapıp emekli olan Yozgatlı Osman Yıldız da bunlardan birisi.
Beş arkadaşıyla birlikte emekli oldu.
Hayvanat bahçesi yönetimi onlar için yemekli eğlence gecesi düzenledi.
Eğlencenin tam orta yerinde, bebeklikten beri bakımını yaptığı hamile bir zürafanın sancılandığı haberi geldi.
Hep birlikte zürafaların bulunduğu bölüme gidildi.
Bu arada bir arkadaşları da olan biteni videoya kaydediyordu.

***

Yozgatlı Osman, zürafalar hakkında uzman veterinerlere ders verecek bilgi ve deneyime sahipti.
Bir köşeye çekilmiş gerginlik ve tedirginlik içinde mahzun mahzun etrafına bakınan hamile zürafanın usulca yanına sokuldu, önce karnını sonra da uzun boynunu, uzun uzun okşadı.
Sonra da geri çekildi.
Zürafaların doğum yaparken bir kenarda, kendi başlarına kalmak istediklerini çok iyi biliyordu.
Tedirgin olur da çömelmezlerse, doğacak yavru zürafa da hızla yere düşeceği için sakat kalabiliyordu.
Derken anne zürafanın arkasından önce yavrunun plesantaya dolanmış ön bacakları, sonra başı görünüyor.
Sonra da yavaş yavaş gövdesi ve uzun boynu ile başı. Osman koşuyor, takım elbisesinin ceketini çıkarıp yavruyu hemen kucağına alıyor. Sonra da usulca götürüp anne zürafanın önüne bırakıyor.
Anne, yavruyu uzun uzun yalamaya koyuluyor. Bir süre sonra da çenesi ve yanağı ile iterek ayağa kalkmasını sağlıyor.
Ayaklanan yavru bir iki sendeliyor.
Düşecek gibi oluyor. Annesi başı ile müdahale edip yardım edince yavrucuk ayakta durmayı başarıyor.
Sonra da bir iki titrek adım atıyor. Uzun boynunu annesinin arka ayaklarının arasına uzatıyor.
Nerede, ne bulacağından emin.
Büyük bir mutlulukla titreyen ayaklarını sabitlemeye çalışarak annesinin memesine yapışıyor. Artık hayat başlıyor.

***

Osman daha sonra memleketi Yozgat’a dönüyor.

***

Zürafa, Arapça zarifler demek..
Yönetim bir zarafet gösteriyor.
Yavruya “Osman” adını veriyor. Bir levha yazdırıp bulunduğu bölüme astırıyor.
Rotterdam’da adını yaşatan biri olduğu için Osman çok mutlu.
Kendisine ebeliğini yaptığı zürafaların boynu kadar uzun ömürler dileyelim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları