Yüzükoyun Onarım İktidarı

07 Aralık 2012 Cuma

TBMM Devletin Neresinde?

\n

Hiçbir iktidar kalıcı değil.

\n

Kalıcı olan devlet..

\n

Ve Devlette devamlılık ilkesi...

\n

Bu ilke nedense hep olumluanlamda anlaşılır.

\n

Oysa bu olumsuzluğun da devamıolabilir.

\n

Hele de devlet çarpık bir iktidarın eline geçmişse...

\n

Bu olumsuzluk, kötülük ve musibet bin bir biçim ve düzeyde devam eder gider.

\n

Üstelik devletin özü olan, olması gereken Meclise rağmen devam eder, gider..

\n

Bu bir ülkenin, bir halkın başına gelebilecek en hazin haldir!

\n

Güldal Mumcu, yüreğinden kopan çığlıklarla, aslında bu hazin gerçeği 19 yıldır anlatmaya çalıştı.

\n

Başaramadı.

\n

Sonunda o da kaleme sarıldı.

\n

İçimden Geçen Zamanbu acılı ve acıklı gerçeğin bir belgeseli!

\n

Mumcu’nun Anlatımıyla...

\n

Devlet öylesine derin...

\n

Öylesine anlaşılmaz, anlatılmaz bir çark ki...

\n

Türkiye Büyük Millet Meclisinin bile ona hükmü geçmiyor.

\n

Güldal Hanım, kitabıyla bunu kanıtlıyor...

\n

Onun bunu, o Meclisin Başkanvekilisıfatıyla yapması ise kaderin ona bir başka cilvesi...

\n

Kitapta, anlatılan sayısız garabet ve musibete ek olarak TBMMde yirmi yıl önce kurulan Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonunun raporu da yer alıyor.

\n

Bu rapor, Türkiyedeki bütün kötülüklerin kökündeki asıl nedeni açıklıyor.

\n

İdarenin yanlış yapan kamu görevlisini ne olursa olsun savunması gerektiği düşüncesinden ve uygulamasından vazgeçilmesi sağlanmalıdır. Böylece kamu görevlisinin kusurlarının kapatılması uğruna sistem yıpratılmamalıdır. Devlet kendi içinde, görev suçu işleyenleri ne pahasına olursa olsun yargıya teslim etmelidir.

\n

TBMM Komisyonunun bu önerisi yerine getirilseydi, Uğur Mumcudan sonra işlenen birçok cinayetin önü alınabilirdi.

\n

O öneri yerine getirebilseydi, Hrant Dinkin ölümünü hazırlayan bürokrasideki ilkel ve kanlı dayanışmanın da önü alınabilirdi.

\n

Özetle ve Kentlerde...

\n

Trafik polislerince uygulanan çekici terörüden halk sağlığını hiçe sayan gıda üreticilerine, en küçük hak arama gösterisine karşı pervasızca kullanılan biber gazından karakollarda sürüp giden sözde münferitkötü muamele ve işkencenin arkasında hep bu kamusal bürokratik dayanışma yatıyor.

\n

Park yasağı olmayan yerdeki aracı çekilirkenvinçten düşürülüp hurdaya çevrilen TV Net Haber Müdürü Veysi Ateş, idareyi mahkemeye veremiyor.

\n

Çünkü bakanlık polisininyargılanmasına izin vermiyor.

\n

Tıpkı, resmi evrakta sehtecilik, kalpazanlık, suç işlemek üzere örgüt oluşturmaksuçlarını işleyen milletvekillerine, bakanlara ve başbakana TBMMnin yargılanma izni vermemesi gibi...

\n

Buna izinli yargımı demek gerek...

\n

Yoksa, yargı izindemi?

\n

Lodosa, rüzgâra ve Ankaraya yağan kara nispet bir giriş gerek:

\n

Ilık mı ılık bir bahar günü..

\n

Tomurcuklar patlamış. Bademler çiçek açmış.

\n

Delikanlı ile kız bir parkta el ele dolaşıyorlar.

\n

Ama bir türlü gölgelik, tenha bir yer bulamıyorlar. 

\n

Derken, ağaçların arkasında park etmiş bir minübüs görüyorlar. 

\n

Oğlan genç kıza, İstersen gölgesinde biraz oturup dinlenelim!diyor. 

\n

Oturuyorlar.

\n

Kız oğlanın omuzuna başını yaslıyor.

\n

Oğlan da kızın beline sarılıyor.

\n

Sonra da... 

\n

Arabanın altına doğru kayıveriyorlar. 

\n

Aradan epey bir vakit geçiyor. 

\n

Birden bir bekçi düdüğü ile sarsılıyorlar...

\n

Delikanlı yana çekiliyor. Tepelerinde elinde copuyla posbıyıklı iri kıyım bekçi beliriyor. 

\n

- Hey ne yapıyorsunuz burada? Delikanlı

\n

- Hiiiç. Arabayı tamir etmeye çalışıyorum. 

\n

Bekçi: 

\n

- Yaa... Bu sözünde üç büyük yanlış var! 

\n

- Nasıl yani? 

\n

- Evlat, birinci yanlışın şu: Araba sırtüstü yatarak tamir edilir. Yüzükoyun değil...

\n

- ....

\n

- İkinci yanlış: Tamirat için ceket çıkarılır. Sen pantolonunu çıkarmışsın... 

\n

- Ama şey!.. 

\n

- Üçüncü yanlışın da şu... Araba gideli yarım saat oluyor... 

\n

*** 

\n

Başbakanımız Tayyip Erdoğan, ülkenin bozulan ayarını on yıldan beri onarmaya çabalıyor.

\n

Ama bu işi herhalde mesai saatlerinde yüzükoyun yapıyor ki...

\n

Yaptığı yanlışları gözü görmüyor.

\n

Bugün içine düşülen terör belasının kökü çok gerilere ve Tayyip Beyin kafasının arkasındaki düşüncelere dayanıyor.

\n

İşbaşına geldiği sırada...

\n

ABnin gözüne girmek uğruna Türklük alt kimliktirdedi.

\n

Bu entel çıkış ile yerli liberallerin de kalbini kazandı...

\n

Ama bu bir tek sözü bölücülerin iştahını kabarttı, terörü azdırdı.

\n

Şimdi, teröristlerle kucaklaşmaları yüzünden bir kısım BDPnin dokunulmazlıklarını kaldırmak istemesi tutarsızlık..

\n

Önce Haburda çadır mahkemesi kurdurup dağdan inen teröristleri bağrına basma kararı alanlardan başlamak gerek...

\n

Terörün üstesinden gelmek için tutarlı bir siyaset; ama ondan da önce devletin birliğine tekliğine inanmak gerek.

\n

Başbakanın siyasi yaşamöyküsünde bu inançtan yana çok keskin zikzaklar var:

\n

Tayyip Erdoğana soruyorlar:

\n

- Kürtler, biz ayrı yaşamak istiyoruz derlerse..

\n

Erdoğan:

\n

- Bu durumda belki Osmanlı eyalet sistemi benzeri bir şeyler yapılabilir..

\n

Soru:

\n

- Ya bağımsızlık isterlerse.. Tamamen ayrılmak isterlerse..

\n

Erdoğan:

\n

- Bu toprak üzerinde böyle bir bağımsız bir yapıyı kurma kudreti varsa... kurar!

\n

(Hikmet Çekinkaya - Cumhuriyet: 8 Mayıs 1998)

\n

Bu zikzakların sicili, gazete kolleksiyonlarında birer belge olarak duruyor.

\n

Vural Savaş, benzer nice belgenin yer aldığı yeni bir kitap yazdı:

\n

Devrimci Hukuk

\n

Onursal Başsavcı, Adalet ve Kalkınma Partisi adaletsizliklerinin temeline iniyor.

\n

Sağlam ve hakça bir adalet ve hukuk sistem kurmanın tek yolu, bu temeli söküp atmakla mümkün...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları