Sığınmacıları kaldıraca dönüştürmek

27 Haziran 2022 Pazartesi

Ülke zor bir süreçten geçiyor. Ekonomik durumun ağırlığı gün geçtikçe daha çok kendini hissettiriyor. Sorunu yaratan, yaptığı tercihlerle AKP’nin kendisi olduğu için çözümün merkezi artık olamaz.

Muhalefetin de henüz sorunlara bütüncül bir çözüm önerdiği ileri sürülemez. Çözümü parlamenter sisteme dönüşte aramak doğru olsa da tek başına bir sistem değişikliği çözüm olamaz. Çözüm aracıdır. Ancak AKP’nin yarattığı sorunların tamamının gerisinde ve bugünkü ekonomik krizin ardında siyasi iktidarın ülkeyi parlamenter sisteme göre yönettiği yıllardaki adımları yatıyor: FETÖ’yü palazlandırması ve darbe girişimi, Suriye’de ABD ile rejim değiştirme gayreti içine girilmesi ve askeri operasyonlar, açılım denemesi, özelleştirmeler, yatırım hataları, kutuplaştırma vb.

Hiçbir demokratik ülkede örneği olmayan, şaibeli bir halk oylamasıyla kabul edilen anayasa değişikliği sözüm ona kuvvetler ayrılığını güçlendirecekti. Tam tersi oldu. Tam bir kuvvetler birliğine dönüştü. Özellikle hukuk alanında parlamenter sistemin sunduğu güvenceden çok daha geriye düştü. Esasında her konuda devlet tıkandı. Yukardaki sorunlara ek olarak milli egemenliğin merkezi olan Meclis de işlevsiz kılındı!

Esasen sorunun geri planında kötü yönetim vardır ve mevcut “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” de bunda ek etken olmuştur. O halde sorunlar sadece bir sistem değişikliğiyle çözülebilir değildir. Partiler/ittifaklar sadece demokrasi söylemiyle ve liyakat sahibi kadrolarıyla değil aynı zamanda önerdikleri programlarıyla da çözümü ortaya koymalıdır.

Ekonomik krizle kuvvetli bağı olduğunu düşündüğüm sığınmacı ve Suriye politikası da bunun öncelikli bir parçasıdır. Çünkü doğru ve kuvvetli bir irade ortaya konduğu takdirde bu sorunun kısa/orta vadede çözümü vardır. Ekonomik krizi atlatmada potansiyeli bulunmaktadır. Bu özellikleriyle kaldıraç işlevi görebilir. Sorunun ekonomik boyutu dikkate değerdir.

Öncelikle verilere göz atalım.

Zafer Partisi’nin kamuoyuyla paylaştığına göre 2000 yılında sığınmacı sayısının ülke nüfusuna oranı yüzde 2 iken 2020 yılında bu oran yüzde 7’ye ulaşmıştır. 2012-2021 yılları arasında sadece Suriyeli sığınmacılara iç kaynaklardan harcanan 84 milyar ABD Doları düzeyindedir. Ek kayıplarla (sığınmacı sayısı farklılığı, kaçak çalışanların vergi kaybı, kredi faizleri vb.) bu rakam 103 milyar ABD doları düzeyinde hesaplanmaktadır. AB ve BM’den gelen 12.5 milyar ABD Doları tutarındaki yardım düşüldüğünde 90 milyar ABD Doları etmektedir.

Yıllık 10 milyar dolar...

Bu rakamlara askeri harcamalar dahil değildir. Askeri giderler TSK harcamaları yanında ordulaştırılan muhalif grup giderlerini de kapsamakta ve toplamının ne olduğu bilinmemektedir. Eğer Suriye politikası tersine çevrilebilir ise üç boyutlu bir tasarruf sağlanması söz konusu olacaktır.

İlk olarak Suriyeli sığınmacıların devlete yükü bir iki sene zarfında sıfırlanamasa bile büyük ölçüde ortadan kaldırılır. Mevcut yardımlar AB ve BM yardımları düzeyine indirilerek büyük kaynak israfı önlenir.

İkinci olarak Türk ordusunun bölgede kontrol altında tuttuğu bölgeler kademeli olarak daraltılır ve önemli ölçüde tasarruf edilir. Muhalif grupların da...

Belki de en büyük kazanç, bölgenin yeniden inşasında görev alacak Türk şirketlerinin gelirleri olacaktır.

Bu çözüm, elbette tek başına ülkenin ekonomik darboğazdan çıkmasını sağlamaz. Ama önemli bir adım olur.

Yeni Suriye politikası ulusal çıkarlara uygun olarak nasıl hayata geçirilebilir?

Bunun ilk adımı mevcut rejimle oturup uzlaşmaktır. Bu adım, Rusya’dan, İran’dan, AB’den, Arap ülkelerinden ve Çin’den büyük destek görür.

ABD, İngiltere ve İsrail’in karşı çıkması beklenir. Buna direnmek gerekir.

Suriye’nin iç işlerine karışmak Türkiye’nin işi olamaz ancak bu ülkede artık eski yapının yeniden tesis edilmesi olanaksız görünmektedir. Bu yüzden, parçalı özerk yapılar da içerse, Suriye’nin toprak bütünlüğünü, siyasi birliğini ve egemenliğini, sınırlarında merkezi devletin kuvvetli otoritesini sağlayacak bir yapı kurulmak zorundadır.

Türkiye’nin kararlılığı PYD/YPG’yi Suriye rejimiyle ortaklığa yöneltecektir. Bu, ABD’nin de bölgeden dışlanması demektir.

Hatalarımız sonucu üç parçalı da olsa sınırlarını merkezi devletin ordusunun koruduğu bir Suriye...

Değerlendirilebilirse sığınmacılar ve Suriye sorununun çözümü kaldıraç olabilir...

Aksi halde, ataları, Eve lazım olan camiye haramdır diyen bir halkın çocukları, elde kalanı da sığınmacılara yedirmeye ve daha da fakirleşmeye; kimliği kaybetme riskini almaya ve sınırlarının güneyinde parçalanmış bir ülkenin sorunlarıyla enerji kaybetmeye hazır olmalıdır.

Bütüncül programın ilk adımı bağırıyor...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sakarya’dan Afyon’a 28 Ağustos 2023
Stratejik körlük 14 Ağustos 2023

Günün Köşe Yazıları