Alev Coşkun

Kapsayıcı Atatürk Milliyetçiliği

15 Ağustos 2022 Pazartesi

Son günlerde gerek politikada gerekse sosyal medyada ayrımcı söylemler yinelenmektedir. Her seçime gidişte, her toplumsal çalkalanmada bu yönteme başvuruluyor.

Bu nedenle konuyu yeniden ele alıp, temel ilkeleriyle bir özet vermekte yarar var.

Bilindiği gibi soya dayalı milliyetçilik akımları, Osmanlı Devleti’nde özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısında başlamıştır. Doğu’da “Ermeni milliyetçiliği hareketi”, dış devletlerin destekleriyle geliştirilmiş, güçlendirilmiş, özerklik için yönlendirilmiştir. Rumeli’de “Yunan”, “Bulgar”, “Sırp” köklerine dayalı milliyetçilik akımları daha hızlı gelişti. Dinsel ve mezhepsel motiflerle de desteklendi. O günün koşullarında Avrupa devletleri ve Çarlık Rusyası, kendi çıkarları gereği bu milliyetçi hareketleri destekliyorlardı. Bunların etkisiyle patlak veren Balkan Savaşları, Osmanlı’dan kopmalara ve Balkanlar’da yeni devletlerin ortaya çıkmasına neden oldu. 

Türkçülük hareketi, Osmanlı toplumunda en son gelişen düşünce akımı olmuştur. 

ÜÇ AKIM, ÜÇ ÇARE

Osmanlı’nın özellikle son yüzyılında ayrılıkçı ve soy milliyetçiliğine dayalı akımlar karşısında, Osmanlı Devleti’ni bölünmelerden kurtarmak için Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük akımları ortaya çıktı. Bu akımlar özetle şöyledir: 

Osmanlıcılık, Osmanlı Devleti’nin yaşamını sürdürmesini, imparatorluk sınırları içinde yaşayan ve “millet” adı verilen toplulukların din, dil ve soyları ne olursa olsun “Osmanlılık” kavramı içinde kaynaşmasını öngörüyordu. Osmanlı Devleti içindeki Türk, Rum, Yahudi, Ermeni, Kürt, Arap, Arnavut, Gürcü her soydan “millet” toplulukları eriyerek Osmanlı olacaktı. Böylece Osmanlı İmparatorluğu bölünmeden yaşayacaktı. Ancak gerçeklerle bağdaşmayan bu akım başarılı olamadı. 

Bunun üzerine İslamcılık akımına ağırlık verildi. İslamcılık düşüncesine göre devlet işlerinin kötüye gitmesinin nedeni din kurallarının bütünüyle uygulanmamasıdır. Bu nedenle “ümmet” denilen “İslam milleti” düşüncesine “İslam ittihadı”, yani İslama bağlı olanların birleşmesi siyasetine öncelik verildi. Devletin teokratik yapısı da bu akımın gelişmesinde etkili olmuştu. Abdülhamit döneminde yaygınlaşarak tüm Müslümanların birleşmesi amacına yönelindi. 

Ancak Arap milliyetçiliği de başlamıştı. Gerçeklerle uymayan bu akım da tutmadı.

Bir diğer akım da “Pan - türkizm” akımıdır ki Asya’daki tüm Türk topluluklarını birleştirmeyi amaçlıyor ve “Turancılığa” kadar gidiyordu. Bu akım bir özsavunma olarak ortaya çıkmıştı ancak gerçeklere uymuyordu.

KİMLİK SORUNU

Osmanlıda azınlıklar arasında gelişen “milliyetçilik” akımları karşısında, Türkleri etkilemek ve durumu anlatmak için, Abdülhamit zamanında Harbiye ve Tıbbiye’de okuyan Jön Türkler arasında bir benzetme geçerli oluyordu. Uyanış için bulunmuş bir formüldü...

Jön Türk, güvendiği arkadaşına “Sen kimsin” diye soruyor... Yanıt: “Osmanlıyım.” 

Jön Türk, “O senin tabiyetin, uyruğundur” diyordu.

Hemen ardından, “Sen nesin” sorusu geliyor. 

Yanıt: “Ben Müslümanım”.  Jön Türk, “O senin dinindir” diyordu.

Ardından Jön Türk, “Senin milliyetin ne” sorusunu soruyor ve sen “Türksün” diyordu.

Bu diyalogdan sonra sorulara “muhatap” olan genç, “Türk olduğum aklıma geldi” diyor...

Bu öykü çeşitli versiyonlarla anlatılmıştır.

Türk, Türkiye, Türk devleti kavramlarının binlerce yıllık bir geçmişi ve en az iki yüzyıllık bir mücadele tarihi vardır. (“Özgürlükler Mücadelesi Tarihimiz ve Devrimin İlk Karşıtları” Cumhuriyet Kitapları, adını taşıyan kitabımıza bakılabilir.)

ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ

Atatürk milliyetçiydi ama “Pan - İslamizm” ve “Pan - türkizm” akımlarına karşıydı. Atatürk, tarihsel gerçeklere ve kültürel altyapıya dayanan bir milliyetçilik anlayışını benimsemiştir. Atatürk, 1930’larda bizzat kendisinin yazdığı daha sonraki basımlarda Atatürk’ün el yazıları ile de yayımlanan “Medeni Bilgiler” kitabında bu konulara açıklık getirmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk, Birinci Meclis’te, Meclis başkanı olarak milletvekillerine konuşuyor.

TÜRK DEYİMİ IRKÇI DEĞİL

Atatürk “Türk” deyimini ırkçı bir kavram olarak kabul etmemiştir. Atatürk, Cumhuriyetin kuruluşunda Türklere bir üstünlük tanımamıştır. Örneğin, anayasada, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkı” değil, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkı” demiştir.

Atatürk bu konuyu açmak için “Medeni Bilgiler” kitabına şu anlamlı paragrafı yazmıştır: “Bugünkü toplum içinde Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lazlık veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenen vatandaş ve milletdaşlarımız vardır... Bu millet bireyleri de genel Türk toplumu için aynı müşterek geçmişle, tarihe, ahlaka, hukuka sahip bulunuyorlar” (Medeni Bilgiler, TTK, s. 351.) (Kısmen sadeleştirildi.)

ORTAK KÜLTÜR, ORTAK GEÇMİŞ

Ortak geçmiş, ortak acılar, ortak kıvançlar toplumların ulus olmasını sağlayan en önemli unsurlardır. Kökeni itibarıyla İtalyan ya da İskoç ya da İngiliz olan Amerikan vatandaşı “Ben Amerikanım” diyor. Amerika için gidip vuruşuyor. 

Birkaç söz de ulusalcılık için... Bugün küreselleşmeyi savunan süper güçler kendi çıkarları söz konusu olunca ulusalcıdırlar. Küreselleşme karşısında süper güçlere karşı kendi ulusunun milli çıkarlarını savunmak ulusalcılıktır. “Ulusalcılık”, kimi liboş kalemlerin yazıp ahkam kestiği gibi, ırkçılık değildir. 

 

Irkçılık çok hatalıdır. Irkçılık kan bağına gönderme yapar. Irkçılık kan bağından beslenir. Irkçılığa dayalı “milliyetçilik” başka, ulusun bir “ferdi”, bir “mensubu”, bir “unsuru” olarak ortaya çıkan milliyetçilik başka ve ulus devlet başka başka kavramlardır.

 

TÜRK IRKINA ÜSTÜNLÜK TANIMADI

Yukarıda belirtildiği gibi Atatürk, Cumhuriyetin kuruluşunda “Türklere” bir üstünlük tanımadı. Bunu en güzel bir biçimde şöyle tanımladı: 

“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına, Türk milleti denir.”

“Medeni Bilgiler” kitabında Atatürk’ün el yazısıyla millet tanımı: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.”

Bu tanımda dikkat çeken en önemli nokta şudur: “‘Türkiye Cumhuriyeti’ni’ kuran Türkiye halkı”.

Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran “Türk halkı” dememiştir, tersine “Türkiye halkı” demiştir. Böylece Türkiye’de “halklar” olduğunu kabul etmiştir.

Atatürk, Türk milleti kimliğini, etnik kimliklerin ötesinde, tüm vatandaşları bütünleştiren ve kucaklayan bir üst kimlik olarak kabul etmiştir.

MÜŞTEREK GEÇMİŞ-ORTAK ACILAR

Ünlü sosyal bilimci Ernest Renan, “Geçmişte yaşanan ortak acılar, ortak şan ve şeref” ve “gelecek için ortak hedef” olgularının ulus devletin yaratılmasındaki önemini belirtir.

Atatürk’ün düşündüğü Türk milleti, “ortak geçmiş, ortak tarih, ortak acı, ortak kıvanc”a dayanmaktadır.

Atatürk, “Medeni Bilgiler” kitabında şöyle tanımlıyor:

“Anadolu ve Trakya’da yaşayan Türkler, Kürtler, Çerkezler, Boşnaklar, Gürcüler, Arnavutlar, Lazlar ortak geçmişin şan, şeref ve acılarından besleniyorlar. Ortak gelecek için birleşiyorlar.”

1924 ANAYASASI

Türk kavramı bu nedenle Atatürk’ün koyduğu esaslar çerçevesinde “şoven” ırkçılık ifade etmez. Atatürk tarihin gidişini sezen, toplum gerçeklerini bilen ve özümseyen büyük önderdir. “Irkı ve dini ne olursa olsun” kendisini Türk olarak duyumsayan, her insan Türktür.

Atatürk, “Türkiye’nin gerçeklerine ve gereksinimlerine en uygun” yolu gerçekçi olarak benimsemiş ve bunları da 1924 Anayasası’na koymuştur.

1924 Anayasası’nın 88. maddesi önemli ve ufuk açıcıdır. Madde şöyledir: “Türkiye ahalisine din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese Türk denir” (88. maddenin aslı şöyledir: “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibarıyla Türk ıtlak olunur.”)

ANAYASADA HERKES TÜRKTÜR

Anayasanın 66. maddesi “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” diyor.

Bu maddedeki “Türk” sıfatı etnik bir kimliği tanımlamıyor. Hukuksal olarak bir üst kimliğe işaret etmektedir.

Atatürk’ün işaret ettiği gibi: “Türkiye; Türküyle, Kürdüyle, Gürcüsü, Çerkezi, Arnavutu, Boşnağı ile Türk vatandaşlarınındır. Etnik köken olarak hiçbir farklılık olmaksızın hepimizindir.” Türkiye Cumhuriyeti köken ne olursa olsun hepimizindir. Türk bir üst kimliktir.

ANTİEMPERYALİST

Atatürk’ün ulusçuluk görüşü antiemperyalist bir ulusçuluk anlayışıdır. Atatürk için “ulus” kavramı emperyalist işgalci saldırı karşısında nitelikleri ortaya çıkan ve özellikle bu nedenle “bağımsızlık“la bütünleşen bir ulus görüşüdür.

 

Yazımızı Atatürk’ün görüşü ile tamamlayalım: “Memleket, gelişen bir birliğe muhtaçtır. Alelade politikacılıkla milleti parçalamak hıyanettir.”

Atatürk, 1930’larda bizzat yazdığı “Medeni Bilgiler” kitabında bu konulara açıklık getirmiştir. Atatürk, “Türk” deyimini ırkçı bir kavram olarak kabul etmemiştir.

Medeni Bilgiler ve M. Kemal Atatürk’ün El Yazıları / Prof. Dr. A. ÂFET İNAN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İsmet İnönü 25 Aralık 2023

Günün Köşe Yazıları