48 yıl önce 48 yıl sonra

10 Mayıs 2022 Salı

Hayat sinema gibi akmıyor. Uzun uzun düşlediğiniz sahneler yaşanırken en yoğun olarak hissettiğiniz anlar, yavaş çekimle altı çizilerek yaşanmıyor. O kadar beklediğiniz an, birden, siz daha ne olduğunu tam anlama fırsatı bulamadan geçip gidiyor.

48 yıl önce de öyle olmuştu. İlhan Selçuk’tan gıpta ederek dinlediğim o, Nadir Bey’in “Bizimle çalışır mısınız” sorusunu bana sorduğu an gelip çattığında, o nice düşlediğim olayın keyfine varamadan apar topar geçip gitmişti.

Sonradan o anın ne kadarını yaşandığı gibi, ne kadarını düşlediğim şekilde algıladığımı bile kesinlikle söyleyemez oldum.

7 Mayıs 2022 Cumartesi gününü, 48 yıl öncesini sık sık anımsayarak Ankara’da geçirdim. 

7 Mayıs 1924, Cumhuriyet gazetesinin kuruluş tarihi. O zamana değin sahibi ve başyazarının Anadolu’ya geçmesinden itibaren Ankara’da yayımlanmakta olan Yeni Gün tekrar İstanbul’a taşınıyor, Mustafa Kemal’in toplumun kazanımlarını savunmakla görevlendirdiği gazetenin adı da Cumhuriyet oluyordu.

***

Bu yıl Cumhuriyet’in kuruluşu yeni alınan Cumhuriyet Ankara Bürosu binasının açılışıyla bir araya getirilerek kutlandı. O kutlama sırasında sık sık 48 yıl öncesine gittim. 48 yıl önce, 7 Mayıs 1974’te de iki haftalık, çiçeği burnunda genç bir Cumhuriyet çalışanı olarak, gazetenin Tarabya Oteli’ndeki 50. yıl kutlamasındaydım.

Cumartesi günü Cumhuriyet’e girişimin üzerinden neredeyse yarım yüzyıl geçmişti. Bu 48 yıl içinde ne değişmişti?

Temel doğrultuda bir sapma olmamıştı. Cumhuriyetin, Aydınlanmanın kazanımları laiklik ve çağdaşlık gibi ilkeleri savunmayı sürdürüyordu gazete. Ama arada, zamanın etkisiyle değişimler de olmuştu.

Her şeyden önce çağdaş, laik, Aydınlanmacı toplum ilkelerine sosyal hukuk devleti kavramları da katılmıştı.

Kadın hakları konusunu bu çerçeve içinde ele almaya kalkmak Cumhuriyet’e haksızlık olur. Kadın hakları konusu gazetenin kuruluş döneminden itibaren önde gelen ana uğraş alanlarından biriydi... Zaman içinde mücadele alanını demokrasinin hukuk devleti ilkesiyle birlikte sosyal devlet kavramıyla da zenginleştirmişti. Şu anda da yepyeni alanlarda, çevre sorunları, tüm canlıların hakları konularında da gittikçe daha fazla hissedilir ölçüde öncü konumuna geçmiş durumda.

Kendine özgü, bir gazetenin ötesinde bir yaşam biçimi olan Cumhuriyet’in özelliklerinden biri de tüm mücadelesini okur - çalışan ayırımı olmadan el ele yürütmesi, Cumhuriyet’in okuru ile yazarının birbirlerinin ayrılmaz parçaları olmalarıdır.

Peki, bu 48 yılda Cumhuriyet hedeflerine ulaşmakta başarılı oldu mu?

Bu soruya doğru yanıt vermek, ancak bu 48 yıl içinde Türkiye Cumhuriyeti’nin ileriye mi, geriye mi gittiğine bakmakla mümkündür.

Ne yazık ki Türkiye bu alanlarda 48 yıl öncesinden daha ileride değil, daha geridedir.

İkinci Dünya Savaşı ertesinde, ABD emperyalizmi, NATO ve işbirlikçi yerli kompradorlar ve ağalar koalisyonu, el ele vererek komünizmle savaş sloganıyla bütün ilerici, çağdaş kurum ve kuruluşlara savaş açarak önemli mesafeler almış durumdadırlar. Emperyalizmin yerli işbirlikçileri, Cumhuriyetçileri geriletmiş ve kazanımların yeniden elde edilmesi gereken kayıplara dönüşmesine yol açmışlardır.

 Laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin tekrar yaşama geçirilmesi mücadelesinin yoğunlaştığı içinde bulunduğumuz koşullarda bu gerçeği görmezden gelemeyiz.

Ama bu gerçeği açıklıkla dile getirirken görmezden gelmememiz gereken bir başka nokta da toplumun yıllar süren bu kumpas döneminde, her türlü baskı, zulüm ve hileye, bunca iç ve dış desteğe karşı teslim olmamakta direnişidir.

İşte bu direnişte, Cumhuriyet’in katkıları yadsınamaz.

***

Rona Aybay’ı yitirdik. Hocamız, arkadaşımız, yoldaşımız, dostumuz ve yazarımızdı. Onu çok özleyeceğiz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları