Böl ve yönet

26 Haziran 2020 Cuma

Kindar ve dindar kuşaklar yetiştirmeyi amaçladığını açıkça dile getirmiş olan AKP, iktidarını bugüne kadar sürdürebilmeyi toplumu her alanda birbirine düşman saflara bölmekle başarmıştır. Ülkenin şu anda içinde bulunduğu koşullar, 18 yıllık dinci yağmacı iktidar deneyiminin öğrettikleri bu yöntemi artık geçersiz kılmakadır. Ama karar mercii bunun hâlâ farkında değildir.

Her neyse, bugüne kadar aslında emperyalizmin yöntemi olan böl yönet taktiğini başarıyla uygulamış olan AKP iktidarı, şimdi hukukun üstünlüğünü savunarak kendisiyle ters düşen barolar konusunda bir kez daha aynı yöntemi denemek isteyince kıyamet koptu.

Hemen belirteyim ki esas kavga İstanbul, Ankara ve İzmir baroları ve dolayısıyla Türkiye Barolar Birliği üzerinde cereyan etmekte.

***

İktidar, hukukun üstünlüğünü savunan her kişi ve kuruluş gibi kaçınılmaz olarak AKP ile ters düşmüş olan, baroların icabına bakmanın yollarını bir süredir aramaktaydı. AKP bir türlü bu üç büyük baroda ve geniş olanaklara sahip olan onların üst kuruluşu TBB’de kendi doğrultusunda olan, kendisiyle hukukun üstünlüğü konusunda ters düşmeyecek bir yapıyı oluşturamadı, oluşturabileceği de yok.

O zaman klasik böl ve yönet taktiğine başvuruldu ve şöyle bir sistem düşünüldü:

5 bin avukatı aşan illerde her 2 bin avukat için bir ayrı baro kurmak imkânı olacak.

Bu sistem aslında hepsinin de üye sayısı 5 bin avukatı geçen İstanbul, Ankara ve İzmir baroları için geçerli olacak.

Türkiye Barolar Birliği’nin de baroların üye sayılarına göre seçecekleri delgeler yerine her barodan aynı sayıda kişiden oluşması hem üç büyük baro hem de TBB bir ölçüde işlevsizleştirerek, AKP’yi bir dertten kurtaracaktı.

Şimdi AKP’liler bunu tezgâhlama peşinde.

Bu kurnaz taktik uygulanır ve çoklu baro sistemine geçilirse dünyada bir eşi daha olmayan gayet garip bir durum doğacaktır.

Örneğin 46 bin üyesi olan İstanbul Barosu’nun yerine her 2 bin kişiye bir baro esasına göre, tam 26 baro olacaktır. Her aklına gelen etnik grup, tarikat, dernek, kulüp, siyasi parti 2 bin üyeyi bulur bulmaz kendi barosunu kurabilecek ve dünyanın en büyük barosu unvanına sahip İstanbul Barosu’nun yerine değişik etnik veya siyasi grupları ya da tarikatları temsil eden 23 tane baro olabilecektir.

Barolar aynı zamanda kamusal hizmet gören, avukatlara eğitim vermenin yanı sıra avukatlık ruhsatını da veren kamu kuruluşlarıdır. Şimdi 23 baronun olduğu bir yerde hangi baro bu işlevleri yüklenecektir? Hangi baro avukatların disiplin işlerine bakabilecek ve yaptırım gücüne sahip olacaktır?

Bu sistemi kimsenin uygulamaması boşuna mı?

23 barolu İstanbul uygulamasıyla yargı parçalanmayacak mı?

23 barolu İstanbul’da etnik ve siyasi çekişmeleri de içeren, barolar çatışması olmayacak mı?

Herkesin kendi kafasına göre kendi barosu olması, avukatların üyesi oldukları baro dolayısıyla damgalanmasına yol açmayacak mı?

Herkesin kendi barosu uygulamasını ardından herkesin kendi hukuku diye çok hukukluluk istemi gelirse ne yapacağız? Baro çokluğunu hukuk çokluğu mu izleyecek?

***

Bu saçmalığa karşı koymak üzere Türkiye’nin dört bir yanından baro başkanları Ankara’da bir araya gelerek Anıtkabir’e yürüme kararı aldılar. Baro başkanları Ankara’ya geldiklerinde Ankara Baro Başkanı tarafından karşılandıkları sırada polisin engellemesiyle karşılaştılar ve Ankara’ya sokulmayarak bir arada, adeta gözaltında tutuldular. Sonunda baro başkanlarının azmi, iktidarın inadını kırdı da engelleme kaldırılabildi.

22-23 Haziran günleri meydana gelen utanç verici olaylar sırasında anayasal haklarını kullanan baro başkanlarına yapılan zulme polislerin aldıkları emre ek olarak kendi kişisel katkılarını da katmaları ise polisin hukuka karşı tavrının acı bir göstergesidir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları