'Demokrasi' Derken...

17 Eylül 2011 Cumartesi
\n

PARİS - Dün bu sütunda biri kız, biri erkek iki Şilili ve yine biri kız, biri erkek iki Türk öğrenciden söz ettim. Bunların ortak noktaları parasız eğitim istemeleriydi.

\n

Şilililerle Türkler arasındaki fark ise birincilerin isteklerinin dinlenmesi, ikincilerinse 18 aydır tutuklu olarak hapiste bulunmalarıydı.

\n

Camilla Vallejo Downing ile Giorgio Jacksonun bir gazete sayfası yer verilen öykülerini Le Monde gazetesinde okuyunca, düştü aklıma Berna Yılmaz ile Ferhat Tüzerin öyküleri.

\n

Sonra da ağırlığı Camilla Vallejoya verilmiş yazıdan bir başka gazetede çalışan Fransız dostuma söz edip sordum:

\n

- Bu iki Şililiyi gören Le Monde, Türkiyede aynı istekle tam ters bir kaderi yaşayan öğrencileri nasıl görmezden gelir? Sizlerin demokrasiyi savunma göreviniz yok mu?

\n

Dostum konuyla ilgileneceğini söyledi, ama yine de yanıtı doyurucu bulmadım.

\n

14.09.2011’de Le Mondeda, Türkiye ile ilgili geniş bir yazı çıktı, ama ne yargıya yapılan müdahaleler, ne hapisteki gazeteciler (Türkiye bu konuda dünya rekortmeni) ne de bedava eğitim istedikleri için 1.5 yıldır tutuklu olan öğrencilerden bahis vardı.

\n

Yalnızca Arap baharı!”ndan sonra bölge ülkelerine örnek gösterildiği söylenen Erdoğanın koskoca bir fotoğrafı ve Akdenizde artan etkisinden söz ediliyordu.

\n

***

\n

Buradan baktığınız zaman, Fransızların kesinlikle ABde yer almasını istemedikleri Türkiyede, demokrasi konusunda önemli herhangi bir aksaklık olmadığını sanırsınız.

\n

Oysa Batı basınını yakından tanımayanlar, onların demokrasi konusunda ödünsüz olduklarını sanırlar.

\n

İktidarlarla çıkar hesapları içinde olanlar hariç tutulursa, kendi ülkeleri söz konusu olduğunda, gerçekten de öyledirler.

\n

Ama kendi çıkarları yüzünden, yanlarında yörelerinde tuttukları, ama içlerine katiyen sokmadıkları ülkeler söz konusu olunca, birçok şeyi görmezden gelmeye hazırdırlar, yeter ki ilgili devletlerle çıkar ilişkileri tıkırında yürüsün.

\n

Bu yaklaşımlarının ideolojik kılıfını da hazırlamışlardır:Onlar için bu kadarı yeter.

\n

Fransızlar bunu bir zamanlar Bon pour lOrientyani Yalnızca Doğuda geçerlideyişiyle ifade ediyorlardı.

\n

Ilımlı İslam diye dile getirdikleri rejime yaklaşımları da budur.

\n

Aslında kibar deyişiyle ılımlı İslamın asıl okunuşuuyumlu İslamdır. Burada önemli olan sözcük, onların çıkarlarıyla uyumlu olmaktır. Onun gerisi önemsizdir.

\n

Bu yutturmacanın kendine göre ideologları da vardır. ÖrneğinRifaanın Kızlarının yazarısol kökenli!Guy Sormann Fransanın bu işe soyunmuş olan düşünürü(!)dür.

\n

Sakın bunlardan birinin konuşurken demokrasiden bana ne!diyeceğini sanmayın!

\n

Yine demokrasi dillerinden düşmeyecektir.

\n

***

\n

Yalnız bunları dinlerken de gözünüzü açık tutup kanmamaya bakın!

\n

Yine özgürlükten söz edeceklerdir.

\n

Ama içerideki gazeteciler hakkında ulusalcılık falan gibi (dikkat edin şovenizm demiyorum) en ufak bir kuşku bile varsa, onların özgürlükleri dikkate alınmaz.

\n

Ulusalcılık, Türkiye için de Kemalizmen büyük demokrasi suçudur.

\n

Dinsel bağnazlık gericilik değildir, ama ulusalcılık gericiliğin şahıdır.

\n

Eğer özelleştirme ve yabancılaştırma özgürlüğü varsa, bankalar, sigorta şirketleri, stratejik kurumlar hiçbir denetime tabi olmadan kolayca yabancıların eline geçiyorsa (kendi ülkelerinde, bu iş o kadar kolay değildir) demokrasi vardır.

\n

Siz özgürlük derken basın ve düşünce özgürlüğünü amaçlarsınız, o ise özgürlük derken özelleştirme ve yabancılaştırma özgürlüğünü kasteder.

\n

- O kadarı Türklere yeter kardeşim, bizim gibi olacak değiller ya! Çıkarımız tıkırında mı sen ona bak, deyip geçiverirler.

\n

Sizin kendi aydın ve gazeteciniz de bu kadarına razıysa ve bunu savunuyorsa, bir de Batılı gazetecinin çifte standardını sineye çekiyor, onun her sözünde hikmet arıyorsa, buna müstahaksınız demektir.

\n

Hiçbir toplum, hiçbir topluma onun kendine verdiği değerden fazlasını vermez.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları