İki Uğur yan yana

29 Ocak 2023 Pazar

Sevgili,

Ağzına kadar dolu koca salonun orasından burasından atılan laflara, sataşmalara tınmıyor, mikrofonun başında kolları kavuşturmuş, sessizliğin hâkim olmasını bekliyordum.

Ankara Hukuk Fakültesi büyük salonunda İstanbul ve Ankara hukuk fakülteleri münazara ekipleri, kadının 20, erkeğin 25 yılda emekli olmasının, kadın erkek eşitliğine aykırı olup olmadığını tartışıyorduk. Doğrusu hâkim cüppesini andırır kısa siyah cüppelerle sahneye çıkmış olan ve amigo kılıklı bir takdimcinin, kimini şiir kimini münazara kimini bilmem ne şampiyonu olarak takdim ettiği Ankara hukuk konuşmacıları ağızlarını açar açmaz işimizin çok güç olduğunu anlamıştım. Her söz alan bir tekerleme ya da beyit söylüyor, sonra da uysa da uymasa da hamaset düzeyi yüksek bir nutuk patlatıyordu. Bizim ekipten Fazıl Sağlam’ın Trabzonlu hemşerisi Hüseyin Günday konuşmasına, “Yağmurdan sonra mağara/ hoş geldin Fazıl Ağa” diye Fazıl’ı selamladıktan sonra, yine hamasi bir nutukla başlamıştı.

***

Sıra bana geldiğinde mikrofonun başına geçtim, salondan gelen sataşmalara aldırmadan öyle durup, gürültünün kesilmesini bekledim. Sonra sessizlik tam egemen olunca var gücümle patladım:

- Ayşeeem!...

- Kadııınııımmm!...

- İstiklal Savaşı’nın sırtında cephane taşıyan kahraman anasııı!...

- Türk kadınının göğsü esans değil, ter kokaaarrr!..

 Suratım kıpkırmızı olmuş, şakak damarlarım kabarmış, cezbeye kapılmış, haykırıyordum.

Önce ne olduğunu anlamadılar, şaşkın bir sessizliği homurdanmalar izledi. Tam o sırada haykırışımı kestim, sağ elimle def eder gibi bir hareket yaparak “Neyse dedim, şimdi biz bu boş lafları kara cüppeli ve bol unvanlı arkadaşlarımıza bırakalım da konuyu bilimsel açıdan tartışmaya başlayalım”.

Ardından gayet kuru ve duru bir ifade ile devam ettim:

“Erkeğin 25, kadının 20 yılda emekliye ayrılması...”

Önce bir şaşkınlık, arkasından uğultu halinde bir “Yuuuhhh”. Salon çökmüştü, sonra bir daha da kendilerini toparlayamadılar.

Berabere ilan edilen münazaradan sonra Ankara Hukuk Fakültesi kaptanı olmasına karşın o günkü münazaraya katılmayan Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneği Başkanı Uğur Mumcu da yanımıza geldi. Jürinin kararına katılmadığını söyledi, bizi tebrik etti, sonra arkadaşlarına dönüp,“Hiç uzatmayın! Canınıza okudular!” dedi, yıl 1964’tü, birimiz Ankara birimiz İstanbul Hukuk Fakültesi olmak üzere ikimiz de öğrenciydik.

İşte Uğur Mumcu ile ilk böyle tanıştık.

Uğur, “Sakıncalı Piyade” döneminden sonra İstanbul’a geldi. Yeni Ortam’da birlikte çalışmaya başladık. Daha doğrusu Uğur İstanbul’da Babıâli’nin ortasına bir bomba gibi düştü. Hayatımız ondan sonra Uğur’dan önce ve Uğur’dan sonra olmak üzere, ikiye ayrıldı. Olay tıpkı Kenter kardeşlerin İstanbul’a yerleşmelerini andırıyordu. Artık Uğur’dan sonra insanların yeni bir tutkuları daha olmuştu: Güne başlarken Uğur Mumcu’yu okumak. 

***

Ve Sevgili, o günlerde Uğur ile Kenter kardeşlerin tiyatrosunda geçirdiğim eşsiz günü anlatmasam olmaz.

Sakıncalı Piyade piyasaya çıkıp etrafı yıkıp geçirdikten sonra Rutkay Aziz tarafından sahneye uyarlandı. Esere yeni bir boyut katan bu uyarlamada anlatıcılık işlevini de yüklenen başrolü ustaca bir makyajla tıpkı Uğur’a benzemiş olan Rana Cabbar üstün başarıyla oynuyordu.

Oyunu en ön sıradan yanımda Uğur ile birlikte izliyorduk. Rana, Uğur’un sesi, jestleri ve mimikleriyle olayları anlatıyor. Bakıyorum sahnede Uğur, dönüp soluma bakıyorum Uğur sahnede değil yanımda oturuyor. Tekrar sahneye bakıyorum, yine Uğur karşımda bir, yanımda bir, iki Uğur yan yana, hangisi Uğur hangisi değil. Veya hangisi daha Uğur??

Herkes oyuna gülüyor, susuyor bir daha gülüyor, ben düğmesine basılmış bir kukla gibi basıyorum kahkahayı oyun boyu makaralar durmuyor.

İki Uğurlu o günü ömrüm boyunca unutmadım.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları