Gün geçmiyor ki, Türkiye’nin terör ile mücadelede içtenliğini sorgulayan biri çıkmasın.
Son olarak kervana ABD’nin ünlü yayın organı, The Washington Post katıldı.
Ünlü gazete soruyor:
- Türkiye ikili mi oynuyor?
Sorunun nedeni, özel eğitimli küresel terörist listesinde olan ve ABD saldırısında öldürülen ünlü teröristler Rıfai Ahmet Taha ve Muhammed Şevki İstambuli’nin arandıkları sırada, İstanbul’da barındırılmaları, çeşitli etkinliklere katılmaları ve konferanslar vermeleridir.
Türkiye’nin geçmişte Esad’ı devirmek için Suriye’de faaliyet gösteren Batı’nın terör listesinde yer alan örgütlere silah, malzeme ve eleman desteği verdiği, orada çatışma alanında yaralanan militanları, kendi hastanelerinde tedavi ettiği cümle âlemin malumu.
Türkiye’nin ABD’nin terör listesinde yer alan El Nusra’ya açık ve resmi destek vererek, “senin teröristin benim teröristim” ayrımını yaptığı da kimsenin meçhulü değil.
Türkiye’nin açık desteğinden yararlananlar, yalnız başka örgüt teröristleri değil, bizzat IŞİD etiketlilerde bu destekten geniş ölçüde “müstefit oldular”.
Tabii Türkiye derken, Tayyip Bey iktidarının kastedildiğini belirtmeye gerek yok.

***

Bu ülkede, yasamada, yürütmede ve de yargıda Tayyip Bey’den habersiz kuş bile uçmadığına göre, desteğin de Erdoğan damgalı olarak kabul edilmesi doğal. Nitekim herkesin de yorumu bu.
Bir zamanlar İstanbul’da herkesin gözü önünde piknikler düzenleyen IŞİD’e her erkten gelen destek sürmekte, örgüte karşı engin hoşgörüde herhangi bir azalma olmamaktadır.
Türkiye’ye topyekûn savaş ilanının bir kez daha teyidi olan Atatürk Havalimanı saldırısından sonra bile İstanbul’un göbeğinde, Cevizlibağ metrobüs durağında IŞİD bildirileri alenen dağıtılmakta, polis bildiri dağıtan militanları sorguladıktan sonra serbest bırakmaktaydı.
IŞİD militanlarının sorgulanıp serbest bırakılmaları polisin normal prosedürü haline gelmiştir. Nitekim 5 Haziran Diyarbakır saldırısını yapan Orhan Gönder’in örgüte katıldığı ailesi tarafından polise bildirilmişse de, kendisine ifadesinin alınmasından sonra serbest bırakılma dışında herhangi bir işlem yapılmamıştır. Polis bir kere de Orhan Gönder’i eyleminden önce kalmakta olduğu Bingöl Otel’de bulmuş, ama bu defa da askerlik işlemindeki bir eksikliği gidermek üzere askerlik şubesine başvurulması konusunda uyarmakla yetinmiştir.
Keza örgütün sınır sorumlusu İlhami Bali 2014 sonundan beri dinlemeye alınmış olmasına, birçok konuda bilgi edinilmiş olmasına karşın, kendisine karşın bir operasyon düzenlenmesine gerek görülmemiştir.
Herhalde durum, istihbarat zaafının sınırlarını aşmakta, göz yummaya girmektedir.

***

Hoş IŞİD teröristlerinin Emniyet tarafından yargıya sevk edilmeleri halinde de durum çok değişmemekte, bu kez de terörist, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmaktadır.
Terörist bir kez serbest bırakıldı mı, bir daha koydunsa bul!
Salı günü televizyon kanallarımızın akşam haberlerinin birinin sunucusunun mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan IŞİD militanları haberini verirkenki şaşkınlığı görülmeye değerdi.
Oysa “yürütmeyle uyumlu” bağımsız ve adil yargımızın geliştirdiği yeni kavramlardan sonra kimsenin hiçbir şeye şaşırmaması gerekirdi.
Çünkü, bir kararında terör örgütü üyeliğinden hüküm giymiş militanlara iyi hal indirimi uygulayan yargımız, artık ortaya yeni bir kavram atmıştır:
“İyi halli terörist!”
Türkiye’den başka bir ülkede böyle bir kavrama yer var mıdır dersiniz?