Neden yatıyorlar?

24 Ağustos 2021 Salı

1990’lardaydık. Sürekli geçiş döneminde olan Türkiye (hangi ülke ne zaman değildir ki?) yine tanımlanması güç, atipik gelişmelerin içinde oradan oraya savrulup duruyordu. Tuzla’daki Deniz Harp Akademisi’nde bir grup gazeteciye TSK’nin, görenlere parmak ısırtan eğitim kurumlarını tanıtan programı çerçevesinde bilgi aktarılıyordu. Bir süre ara verildiğinde, o dönemde Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Karadayı’nın yaveri olan Erol Özkasnak yanıma geldi ve 

- Komutanım her gün yazılarınızı okuyor, dedi.

- Şimdiye dek bazıları canıma okurken  şimdiki Sayın Komutan’ın yazılarımı okuması çok sevindirici, dedim.

Yanıtta sitemden çok hüzün olduğunu komutan kavramış mıydı, bilmiyorum.

Ama Türkiye’de bir şeylerin değişmekte olduğunu herkes görüyordu. 1990’lı yıllarda, TSK’nin tehdit algısı değişmişti. 

Eskiden, birinci sırayı alan etnik sorunlar ve komünizm tehdidi, şimdi yerini irticaya bırakmıştı.

Eski tehdit algısı sürdükçe, sağ partiler içinde de örgütlenen siyasal İslam faşizan sağ ile birlikte komünizmle mücadele örgütleri tabanında çeşitli komplolarla demokrasiyi köşeye sıkıştırıyor,

devletin denetiminin laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı haline gelenlerin ellerine geçmesi durumuna da seyirci kalıyordu.

1990’lardan sonra AKP’nin iktidara tırmanması, birinci tehdidin irtica olduğunun anlaşılmasını da sağladı.

28 Şubat diye bilinen olay, devletin Cumhuriyetin varlığı ve bekası konusundaki en büyük tehdidin irticadan geldiğini kavramasına ve MGK’nin de bu konuda harekete geçmesine yol açtı.

AKP, Türkiye’de Cumhuriyetin laik, demokratik yapısını değiştirmek için yolundan geri dönmemekte kararlıydı. MGK’nin ya da devletin asker kanadının duyarlılıklarına karşı tavrını değiştirecek değildi. MGK’nin altında devlet adına sorumlu seçilmiş kişlerin de imzalarının bulunduğu önlemleri savsaklama yolunu tuttu. Öte yandan da FETÖ’nün de desteğiyle, laik yapıyı savunacak bütün güç dengelerini allak bullak edecek olan Ergenekon ve Balyoz kumpaslarını yürürlüğe koydu. Laik demokrasinin yeminli düşmanlarının arasındaki rekabet, komploların patlamasına ve gerçeğin ortaya çıkmasına neden oldu.

***

Kamuoyunun gözünün içine bakılarak tezgâhlanan kumpasların teker teker ortaya çıkması AKP’nin hızını kesse de amacından sapmasına neden olmadı. Hesaplaşma kaçınılmazdı.

Türkiye’de tarafların birinden birinin öbürüne darbe yapması kaçınılmaz hale gelmişti.

Ne var ki tarafların darbeye bakışları farklıydı, askerler darbenin kaçınılmazlığını görseler bile bir çare olamayacağını görüyorlar ve irticayı hizada tutmakla birlikte daha ileri gitmekten çekiniyorlardı.

Darbe, Demokles’in kılıcı gibi iktidarın başının üstünde sallandığı sürece bir anlam ifade ediyordu. Silah yaşama geçirildiğinde değil. Demokrasinin güvencesi yine sivil demokratik bilinç olabilirdi, darbe değil.

Bu durumda, her iki taraf da darbeyi önlerinde vadesi gelmiş bir senet gibi buldular. Artık AKP’nin niyeti konusunda kimsenin tereddüdü yoktu. Bizim de genel kurmay başkanlarının canımıza okumak yerine yazımızı okumalarına yol açan değişikliğin generalleri içeri tıkan güç olduğunu söylememizde bir beis yok sanırım. Çetin Altan’ın 12 Mart’ı kimin yaptığı konusundaki analizi, soruyu bana bunları kim yaptı diye ortaya atıyordu. Onu içeri atan gücün saptanması bütün sorunu çözmeye yetecekti.

Ben merkezci bir davranıştı. Ama olsundu.

Aradan yıllar geçtikten sonra Erol Özkasnak’ın sözlerinden çıkardığımız buydu, bizimle aynı duyarlılıkları paylaşan çevrelerin Türkiye’ye yönelik tehdit algılamaları, taraflardan birini harekete geçirmişti.

TSK’nin tehdit algılamasının değişmesine karşı olanlar, şimdi generalleri de içeri atan güçtür.

Çetin Doğan Paşa’ya, Balyoz davası yıllarında “Darbeyi yapmadım diyorsunuz, evet yapmadınız zaten de sizi yapmaya teşebbüs ettiğiniz için değil, yapmadığınız için içeri atacaklar” demiştim. Evet, gerçekten de öyle oldu. 

Toplumların yollarının üstüne, vadesi gelmiş bono gibi vadesi gelmiş darbe düşmesin, mutlaka biri alır ve gereğini yapar.

Bu defa da öyle oldu. Bu durumda kim darbeci kim değil, siz karar verin!.. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları