Neye dayanarak?

15 Ekim 2021 Cuma

AKP ile bir zamanlar ona yakın bilinen ORC Araştırma arasında son günlerde boy veren tartışma, masalların “Ayna ayna benden güzel var mı söyle bana!” sorusuna hoşa gitmeyecek cevap verdiği için kızdırdığı cadı ile sihirli aynasının arasındaki kavgayı anımsatıyor. Nitekim tartışmanın taraflarından ORC Araştırma Genel Müdürü Mehmet Pösteki, AKP Genel Merkezi Ar-Ge ve Eğitim Başkanlığı’nın, kendileri hakkındaki olumsuz açıklamalarını, son araştırmalarının AKP’nin hoşuna gitmeyen sonuçlar içermesine bağlamaktadır.

Gelecek seçimlere herhangi bir nedenle Erdoğan’ın katılmaması halinde hangi ismin aday olabileceği sorusuna yanıt olarak Hulusi Akar’ın adını telaffuz eden ORC Araştırma, bu davranışıyla istenmeyen yanıtı verdiği için kızılan aynanın konumuna düşmüştür.

Olanı yansıtan aynaya kızmaya, omuz silkip geçmek gerekir bu durumda aslında. 

***

Ama verilen yanıtlar AKP’nin önemli bir dönüm noktasına ulaştığını gösteriyor.

Artık, tek başına partiyi sürükleyen bir lokomotif olmayan Erdoğan’ın da AKP’nin de eski gücünde olmadığını ortaya koyan bu araştırma, tam da siyasi cinayetlerle veya başka yollarla AKP’nin sandığı tanımaması olasılığının telaffuzu ile aynı zamanda gündeme düşmüştür. Aslında bu olasılık ne zamandır, çok kişinin kafasından geçiyor ama telaffuz edilmediği için gündeme tam anlamıyla oturmadan zihinlerin köşesinde duruyordu.

Bu durumda böyle bir olasılığın daha baştan demokrasi cephesini moralsizleştirme gibi olumsuz bir etki yapma ihtimali, sorunun açıkça sorulmasını engelliyordu.

Sorunun, hiçbir iktidarın böyle bir girişimi göze alamayacağı, baştan başarısızlığa mahkûm olduğu kaydı ile birlikte sorulması da Türkiye’de demokratik kurumların ve demokrasinin içinde bulunduğu durum göz önünde bulundurulunca kuşkuyu gidermiyordu.

Öyle ya! Kuvvetler ayrılığının ayaklar altında sürüklendiği, yargının bütün denetiminin tek adamın iki dudağı arasına sıkıştığı, tüm denge ve denetleme mekanizmalarının ayaklar altına alındığı, bağımsız yargının rüyada görülmesinin bile suç sayıldığı bir ülkede, seçim ve demokrasiyi savunma adına hangi kurum harekete geçecekti ki?..

Kim ya da hangi kurum, nasıl durdurabilirdi işe kan bulaştırmak isteyenleri?

Nitekim böyle bir niyeti olduğundan kuşkulanılanlar da fütursuz bir görünüm sergilemekte, “Daha bunlar bir şey değil, durun bakalım daha ne günler görecekseniz” yollu tehdit ve meydan okuma içeren konuşmalarıyla yılgınlık yaratmak isteyen bir tavır takınmaktaydılar.

Oysa durum hızlı değişiyor, iç dinamikler kadar dış dinamikler de demokrasiyi sivil darbeyle yıkmak isteyenlerin aleyhine gelişiyordu. Ama AKP bu gerçeği görmemekte ve görülmesini engellemek için de her çareye başvurmakta kararlıydı ve öyle davranıyordu da...

***

İşte, ORC’nin araştırmasının sonuçları böyle bir ortamda açıklandı. Artık Reis’in tek başına zaferi getirmesine yeten karizmatik kişiliği ve imajı, yerini güçsüz, ne yapacağını şaşırmış, içte, dışta, ekonomide, savunmada, eğitimde, pandemi denetimi alanlarında kontrolü kaybetmiş, koltuğunu yitirmekten başka kaygısı kalmamış siyasetçiye bırakmış, AKP gücünü yitirmişti. Ve artık aynalar “En güçlü, en etkili kim söyle bana” sorusuna eskiden olduğu gibi tereddütsüz berrak ve net bir “Sen!” yanıtı veremiyorlardı.

İşte ORC’nin son araştırması böyle kiritik bir ortamda bu gerçekleri gün yüzüne çıkardığı için bu kuruluş AKP ile kapışmak durumunda kalmıştı.

AKP artık yıllar yılı dost bildiği aynalara kızacak duruma düşmüştü.

Biri, yansıttığı görüntüler yüzünden yıllar yılı dost bildiği aynalara kızıyorsa bilmelidir ki artık kendisi için sonun başlangıcı gelip çatmıştır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları