Nitekim AKP ‘ikna oluverdi’

01 Temmuz 2022 Cuma

ABD’nin NATO’nun sınırlarının Rusya’yı sıkıştıracak şekilde genişletmesi üzerine Finlandiya ile İsveç’in de ittifaka üye olmak istemeleri Türkiye’nin tepkisine yol açtı.

1949 tarihli Kuzey Atlantik İttfakı Antlaşması’na göre NATO’nun genişleme kararının geçmesi için, bütün üyelerin onayını alması şart. Ankara ise sözü edilen iki ülkenin üyeliklerine onay vermeyeceğini bildirdi. Ankara’nın itirazının nedeni İsveç ve Finlandiya’nın terör örgütleri PKK ve PYD /YPG’ye karşı, antlaşmanın ruhuna aykırı sıcak ilişki içinde olmasıydı.

Şimdi ne olacaktı?

İki İskandinav ülkesi ve başta ABD olmak üzere, ilgili tarafların hepsinin büyük memnuniyet ile karşıladığı karardan vaz mı geçilecekti?

Gerçi karşılıklı görüşmeler sırasında, İşveç Dışişleri Bakanı laf arasında “Vallahi siz bilirsiniz, NATO’nun güçlü ülkeleri üyeliğimizden yana, örgüte girişimizi desteklerseniz sizin de yararınıza olur” diyerek müdanaasız davranma yolunu tutmuştu. Ama Ankara da kararlı görünüyordu. Türkiye’nin her konuda olduğu gibi dış politika alanında da tek egemeni Tayyip Erdoğan kesin konuşuyordu:

- Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin başında olduğum sürece bu iki ülkeye onay vermem. 

Türkiye ile ABD arasında iki ülke ilişkilerinin bir çok pürüz ile dolu olduğu sorunlu bir dönemde yeni bir kriz mi çıkacaktı?

***

NATO’da kararların üyelerinin oybirliğiyle alınması gerekliliği yüzünden Türkiye ile Kuzey Atlantik İttifakı arasında iki kez krizin eşiğinden dönülmüştü.

Bu iki olay yakından incelendiğinde, NATO’nun da işlevi doğru değerlendirildiğinde, Türkiye ile ittifak arasındaki anlaşmazlığın son anda da olsa giderileceğini ve eninde sonunda, anlaşmaya varılabileceğini anlamak kolaydı.

Türkiye’nin kâğıt üzerinde var olan vetosu hiçbir zaman fiilen işlemeyeceğine göre, son anda “AKP’nin ikna oluvermesi üzerine” çözülecekti. 31 Mayıs günü bu köşede “AKP ikna oluverir” başlıklı bir yazım yayımlandı. Orada fiilen mevcut olmayan veto dolayısıyla kimsenin telaşlanmaması gerektiği belirtilmekteydi.

Nitekim öyle de oldu. NATO’nun Madrid zirvesinde görüşmeler sürerken verilen bir kahve molası sırasında ne olduysa oldu, dediğimiz gibi AKP birden “ikna oluverdi”.

Kahve molasında olanlar olduktan, AKP birden ikna edildikten sonra,Türkiye-Finlandiya ve İşveç dışişleri bakanları arasında üçlü deklarasyon imzalandı ve iki Baltık ülkesinin NATO üyeliğinin önü açılıverdi.

***

İsveç ve Finlandiya’ya NATO’nun kapılarını açan üçlü irade beyanı metnine göre bu iki ülke PKK ve PYD/ YPG’ye destek sağlamama taahhüdünde bulunmaktadırlar.

Peki bu taahhütlerin yerine getirileceğinin güvencesi nedir? 

Cevap açıktır: Hiçbir şey!

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 15 Mayıs günü yaptığı açıklamada şunları söylüyordu:

“İki ülkenin terör örgütlerine açık ve net bir tavrı söz konusu değildir. Kaldı ki bu süre içerisinde ‘Biz terör örgütüne karşıyız’ deseler bile tam aksine teslim etmeleri gereken teröristleri bile teslim etmeyeceklerine dair verdikleri demeçler var. İsveç terör örgütlerinin kuluçka merkezi, parlamentolarında teröristleri konuşturuyorlar. Hatta PKK yanlısı teröristler var parlamentolarında. Biz bunların neyine güveneceğiz? Türkiye’ye yaptıkları uygulamalarla bir güvenlik örgütü olan NATO’ya girmelerine biz evet diyemeyiz.”

İşte Tayyip Erdoğan Türkiye’ye verilen güvencenin sıfır olduğunu bu kadar veciz ifade ediyor.

Hatta daha ileri giderek denebilir ki üç ülkenin Madrid zirvesinde, imzaladıkları metinde PYD/ YPG yararına bir adım daha atılmış ve PKK’den yasaklanmış terör örgütü diye söz edilmesine karşın, Suriye’deki uzantıları PYD/YPG’den terör örgütü olarak bile söz edilmemiştir.

Bütün bunlardan sonra, şu sorunun bir anlamı kalıyor mu:

Ne oldu da birdenbire, AKP “ikna oluverdi?” 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları