Sanki hazretlerin hiç dahli yok

23 Ağustos 2022 Salı

Geçen gün eyyamıbahurun, insanın çarpıp nefesini kesen sıcağının etkisiyle mayışmış, dört buçuk yıldır bahçede gömülü olan Haydut sanki kanepede uyukluyormuş sanısıyla eski bir şarkıyı içimden söyleyerek, uykuyla uyanıklıktan hangisine daha yakın olduğumu bilemez kestirirken telefon çaldı.

Kırk yıldır tanıdığım Hakkı’nın kısık tınılı sesini daha “alo”dan sonra kapmıştım. 

- Sesini hemen aldım dedim, o unutulmaz olayı anımsayarak.

Yıllar önce, senesini tam olarak hatırlamıyorum ama en aşağı 25 yıl oluyor, yine öyle sıcak bir yaz günü Mine, kardeşi Zeynep, bacanağım Yılmaz ile Yılmaz’ın Kemer’deki otelinin plajındaydık. 

Bir anda uzaktan bize doğru yaklaşan tanıdık bir yüz gördüm. O da beni görmüş, yaklaşıyordu...

Kollarımı öne uzatıp keyifle karşıladım:

- Ooo! Merhaba Ahmet Mavitan!

***

Gelen Hakkı Keskin’di. Durumu gören Mine aynı zamanda da görsel olan mutantan bir kahkaha patlattı. Zeynep başına diktiği şişeyi indirip pufladı. Hakkı fark etti mi etmedi mi bilmiyorum. Ya Ahmet Mavitan’ı duymamıştı ya da duyduysa bile anlam verememişti.

Hayatımda hiç görüp tanımadığım Ahmet Mavitan’ın benimle, çevremle, Hakkı ile, çevresiyle hiçbir ilişkisi yoktu. Şimdi durup dururken nereden çıkmıştı?

Zeynep’in kolej çevresinden olup daha çok süper starlarla gönül ilişkileri ile tanınan Ahmet Mavitan ile Hakkı Keskin’i çağrıştıracak hiçbir ortak öğe yoktu. Peki öyleyse nereden çıkmıştı şimdi bu Ahmet Mavitan??

Bu “Merhaba Ahmet Mavitan!” hikâyesi aile arasında benim, evlere şenlik şaşkınlığımın bir örneği olarak anıldı durdu. Ben ise bu lapsüsün sırrını yıllar boyu bir türlü çözemedim gitti. 

Almanya’da Akşam gazetesi için söyleşiyle başlayan Hakkı Keskin ile elli yıla yaklaşan ilişkimiz ise dostluğa dönüşerek sürdü. Yaz başında, son kitabı “Kızılordu Süvarisi Trabzonlu Hacı Hasan ve Yedinci Oğlu” başlıklı kitabı vesilesiye Asmalımescit’te bir akşam birlikte olduk. 

Almanya’da üniversitede ders veren, Hamburg Eyalet Parlamentosu’nda ve Bundestag’da milletvekilliği yapan, hem Türkiye hem de Almanya’nın sorunlarına vakıf olup, geniş bir siyasal deneyim sahibi dostum bu arada, başarılı olmasını demokrasi açısından candan dilediği altılı masaya ve Ahmet Davutoğlu’na değindi.

***

Türkiye Suriye ilişkilerinin her iki ülke için de daha sağlıklı bir raya oturması olasılığının belirdiği şu günlerde Ahmet Davutoğlu’nun Suriye ile ilgili olarak yaptığı bir söyleşiyi izlemiş olan Hakkı Keskin, onun özelikle bir süre dışişleri bakanı, bir süre başbakan olarak sorumluluğunu taşıdığı Suriye politikasındaki yanlışlarını kabul eden bir özeleştiri yapmamasını, sadece Suriye diktatörünün halkına insan haklarına aykırı davranışı teranesini yineleyip durmasını yadırgıyor, tıpkı, Irak ve Saddam olayında kullanılan biyolojik silahlar ve kitle imha silahları bahanesi gibi bu savın da geçersizliğinin zamanla ortaya çıktığını belirtiyor, yarın öbür gün bu iktidarın gidip yerine yenisinin gelmesiyle aksaklıkların düzelmesi beklentilerinin yarın iktidarda bulunacak olanların eski ezberleri, yinelemeleriyle düş kırıcı bir hal aldığını vurguluyordu.

Yaşamı gereği hem Türkiye’deki hem de Almanya’daki sistemin işleyişini yakından görmek fırsatını bulmuş olan dostum haklıydı. Yarın iktidar olacak olanlar, düzeltmekle yükümlü oldukları geçmiş sorunlar konusundaki yanlışlarını ve sorumluluklarını görmeden kabul etmeden nasıl daha doğru bir çizgiye ulaşabileceklerdi ki?

Altılı masa konusunda ikircikli olanlar az değil. Pazar günkü son yemekte toplantılarına 45 gün ara verdiği açıklanan altılı masayla ilgili kuşkuları gidermek için yapılan açıklamaların ne kadar gerçeği yansıttığını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Bu arada Hakkı Keskin’in endişelerindeki haklılık payını da yadsıyamayız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları