‘Tarihi yazan biz, yapan siz!’

17 Haziran 2022 Cuma

Toplumun yaşarken “Şair-i Azam”, “Dahi-i Azam” diye anacak kadar yücelttiği Abdülhak Hamit Tarhan’dan bestelenmiş olan “Makber”in ilk dizelerinin dışında, bir şeyler okumuş olan azdır. Oysa, aynı zamanda diplomat olan Şair-i Azam’ın sekiz tane manzum tiyatro oyunu da vardır. Ne var ki tumturaklı uzun tiratlarla dolu büyük dekorlar, kalabalık figürasyon gerektirdiği için, sahnelenmesi çok güç olan kimi (örneğin Eşber) Corneille’den esinlenip, kısa sürede çağdışına düşmüş olan bu oyunlar seyirlikten çok okunmaya dönük edebi yapıtlar olarak kalmışlardır.

Ben ise Eşber’de Aristo’nun öğrencisi olan Büyük İskender’e verdiği bir yanıt ve Finten Mukaddemesi’nde geçen bir tümce vesilesiyle arada keyifle anarım “Şair-i Azam”ı.

***

Pencap Hükümdarı Eşber’in kendisininkinden kat kat üstün Büyük İskender’in güçlerine karşı kentini kahramanca savunmasının öyküsünü anlatan, tumturaklı bir trajedinin bütün unsurlarına sahip Eşber’in son sahnesinde kazandığı kanlı zafere karşı, kendisini yiğit düşmanı karşısında ezik hisseden İskender, kan ve ateş içindeki savaş alanının ortasında, düşman komutana âşık olduğu için, ağabeyi tarafından astırılan mağlup hükümdarın kız kardeşinin ipte sallanan cesedinin ayak ucunda hocası Aristo’ya sorar:

- Söyle bakalım şer yazıcısı buna ne yazacaksın!..

Aristo hemen yanıtı yapıştırır:

- Aman efendimiz tarihi yazan biz ama yapan siz...

Ardından da ekler:

- Zafer ya da hiç! 

Bin bir türlü herzeyi karıştıran siyasetçilerimizin, bütün bu haltları yedikten sonra, olanları yazan gazetecileri sırf yazdıkları için suçlamaları bana hep bu İskender ile Aristo diyaloğunu anımsatır.

Bu defa da öyle oldu, son günlerde yağmur gibi yağan zamları yapan iktidar, bunları yazan basını suçlayan yasal düzenlemeye başvurdu.

Bu uygulama her alanda geçerli olacak, bunca rezaleti yapanların yaptıkları yanlarına kâr kalacak, bunca rezaleti yazanları susturacaklar ya da içeri tıkacaklar.

Böylelikle “yapanlara eyvallah, yazanlara ise maazallah rejimi” tümüyle egemen olacak. Önceki gün TBMM komisyonunda, sosyal medyaya yeni kısıtlamalar getiren yasal düzenlemeler AKP ve MHP’nin oylarıyla kabul edildi.

Bu yeni düzenlemeler Türkiye’yi tam seçim atmosferine girdiği sırada tehlikeli biçimde geriyor. Mezhep ayrımcılığını veya herhangi bir ayırımcılığı kışkırtmak isteyenler toplumun temelini dinamitlerken, üstüne bastıkları zemini de yıkıyorlar.

İstanbul Ataşehir’de meydana gelen bir olay, alarm zillerini bir defa daha çaldırdı.

Olay önceki gün cereyan ediyor. İstanbul Ataşehir’de bir genç, sığınmacı olduğu tahmin edilen kişilerle sokakta tartışıyor ve onlardan kaçmak isterken, araba altında kalarak can veriyor. Olayın duyulması üzerine bin kadar kişi toplanarak tekbir getirip, mahallede kâğıt toplayıcıların depo olarak kullandıkları binaya saldırıyor, herkesin sığınmacı olup olmadıklarını kontrol amacıyla kimlik göstermesini istiyorlar, bazılarını darp ediyorlar, depoyu yakıyorlar. Bir sığınmacı-halk çatışmasının eşiğinden dönülüyor. Kâğıt toplayıcılar son zamanlarda sürekli baskı altında olduklarını açıklıyorlar.

Türkiye’nin her köşesi, her bucağı, her kenti böylesine parlamaya hazır durumda. Küçücük bir kıvılcım bu olaylardaki gibi önlenemez gelişmelerin fitilini ateşleyebilir.

Çok tehlikeli bir gergin ortam içindeyiz. Herkesin dikkatli olması gerek!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları