Yine yasak

07 Mayıs 2021 Cuma

Eğer hâlâ sürmekte olan ve pek çok yanlış önyargı barındırmaya devam eden alkol yasağı tartışmalarının bütün bu nitelikleri isyan duygularımı bir kez daha kabartmaya devam etmeseydi, konuya yeniden dönmeyecektim. Bugün genelde, sorunla karşılaştığında, sebep sonuç ilişkisini göz önünde bulundurarak önlem almak yerine, açmazlar tuzağına kafadan yasaklama yöntemiyle dalmaya alışık ülkenin pek göğüs kabartıcı düzeyde olmayan tartışma ortamında özellikle, taraflardan birinin, savlarını din kalkanı ardına aldığında pek yaygın olan bir davranışa değinmek istiyorum. O da tartışma sırasında din kılığı ardında korumaya alınmış kavram karşısında, çekingen davranmak, dinle ters düşüyormuş gibi görünmemek için mırın kırın etmek ve bin dereden su getirmek davranışı.

Geçen gün bir TV programında, alkol yasağına karşı çıkan biri hemen bir uyarıda bulunmayı da ihmal etmedi:

- Şimdi alkolü savunuyor gibi görüneceğim. Evet, alkol kötü...ama...

***

İçim kalktı, alkol neden kötü oluyordu? Alkolün aşırı tüketilmesiydi sağlık ve sosyal ilişkiler açısından sakıncalı olan. Yoksa kararında tüketildiği takdirde sorun yok.

Zaten soruna, kafadan alkol kötü ve zararlı diyerek girdiniz mi, bizde neden hiç gündeme gelmediğini merak ettiğim şu soruya doğru dürüst yanıt veremezsiniz:

“Alkol bütün kötülüklerin anası olarak yasaklanmalı” diyorsanız, alkolü yasaklamayan toplumların, yasaklayan toplumlara oranla tarım, sanayi üretiminde, eğitimin düzeyinde, sanatta olduğu gibi spor alanlarında da daha ileri olmasını, daha üstün bir yaşam kalitesi yakalamalarını, daha demokratik bir ortamda yaşamalarını ve konulara toplumsal barış açıdan yaklaşımda daha başarılı olmalarını nasıl açıklıyorsunuz??

Bu gerçeği yadsımakla teselli bulanlardansanız eğer, size işin bu yanını görmeden bir tarafın dinsel tabular kalkanı yöntemi karşısında korkup pısmanın, geri adım atmanın hiç geçerli yol olmadığını belirtmek dışında söyleyecek sözüm yok.

Sağlıklı toplumlarda yasaklama kamu yararının gerektirdiği ya da bir başkasının özgürlük alanına tecavüzün söz konusu olduğu durumlarda, zorunlu hale gelebilir. Çağdaş toplumlarda, özgürlüklerin kullanılacakları alanı hazır tutmak devletin görevidir. Ama burada da bir özgürlük alanının ya da kamu çıkarının savunuluyor olması zorunluluğu vardır. Ve asıl olan özgürlüktür, yasaklama değil.

Ayrıca bu durumda da totaliter faşist toplumlar dışında devletin kişiyi kendinden korumak gibi, ancak ortaçağ engizisyon toplumlarında görülen bir yetkiye sahip olmadığını belirtmeye gerek yok sanrım. Yani devletin beni benden koruma yetkisi yoktur.

***

Yasaklar konusunda akıldan çıkarılmaması gereken bir husus da yasakların meşruiyet alanlarının gerekçeleriyle sınırlı olduğu gerçeğidir.

Örneğin, destek verirken sapmalarını da eleştirdiğimiz, kamuya ait alanlarda tütün ve tütün ürünlerinin kullanılmasının yasaklanmasının gerekçesi, tütün kullanmayan bireylerin kullananlar yüzünden pasif içici konumuna düşmelerini önlemektir. Yoksa tüttürmek isteyenin sağlığını kendisine karşı savunmak değil. Bu gerçeği bilince, kimse tütünün etkileyeceği bir başka kişinin olmadığı yerlerde de yasağı dayatmaya kalkmaz.

Geçmişe bakarken de yanlışa düşmemek için yasakların gerekçelerini iyi bilmek zorundayız. Tarihimizdeki alkol yasağının gerekçesinin din değil, bunların toplu yerde içilmesi durumunun, nerede üç kişi bir araya gelse orada fitne arayan Osmanlı’da yarattığı evham olduğunu unutmamak gerek. Nitekim Osmanlı’da alkol, tütün ve kahve de aynı gerekçeyle yasağının kapsamı içine alınmıştı. 

Alkol yasağı konusu tartışılırken tabuların tehditlerinden korkmamalı, yasak uygulayan ve uygulamayan toplumların durumları sorusunu da dürüst yanıtlamalıyız. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları