Duygu Asena’nın belki de en önemli eseriydi, ‘Kadının Adı Yok’ romanı...
Bir kadının yaşadıklarını, daha doğrusu cinsiyeti kadın olarak belirlenmiş herkesin üç aşağı beş yukarı başına gelebilecekleri anlatmıştı ünlü yazar akıcı üslubuyla...
Kâh kızıyordu toplumdaki kalıplaşmış ayrımcılığa, kâh lanetler yağdırıyordu kadınların kara yazgısına... Haklıydı da.... Çünkü, yeri geldiğinde ‘anamız, bacımız, kızımız’ diye ortalığı inleten bizler, aslında ayrımcılığın zirvesine çıkıyorduk erkek-erkil toplumun bireyleri olarak...
Aradan yıllar geçti, insan hakları savunucuları rahmetli Duygu Asena’nın cesurca yazdığı bu romanın da etkisiyle bazı kazanımlar elde etti ama gel gelelim, ‘kadının’ konumu zerre ilerlemedi. Şimdi diyeceksiniz ki, bunun sporla ne ilgisi var. Var efendim. Türkiye Basketbol Federasyonu geçen hafta sonu aldığı kararla, kadınları özellikle de çocuk sahibi olmayan hanımefendileri, adeta ‘yok’ saydı...
Nasıl mı?
Malum potada G.Saray-F.Bahçe serisi var. Ve final etabının 4. maçında olaylar çıktı. TBF de Galatasaray’ın sahasını kapattı, derbi maçı sadece kadın ve çocuk seyircilere açtı... Ama cezanın öyle bir püf noktası vardı ki, ‘kadınım’ diyen herkesin tüylerini diken diken etti o ayrıntı. Şöyle hükmetmişti TBF: “Çocukların yanında bir kadın, kadınların yanında da bir çocuk bulunanlar maça kabul edilecektir...”
Yani çocuksuz bir kadına maç izleme şansı tanımıyordu TBF... “İlla ki anne olacaksın... Olmadı başkasının çocuğunu alıp salona geleceksin, eğer çocuk yoksa o maçı izleyemeyeceksin...” Evet, bu ceza çocuğu olmayan, çocuk sahibi olmayı düşünmeyen, çocuklarını toprağa veren annelere en büyük hakaret. Hakaretten öte, ‘aşağılayıcı’ bir durum... Ülkede bu kadar sorun varken kadınlarımızdan biri çıkıp olayı mahkemeye taşır ve “Ben çocuk yaparımyapmam bunun kararını TBF veremez” diye tazminat davası açar ve dosyayı AİHM’ye kadar kovalar mı bilemem, ama bu ceberrut uygulama, aslında kadınlara ne gözle baktığımızı da gözler önüne serdi: “Çocuksuz kadın olmaz..”
FIBA yetkilileri bu kararı duysalar, Avrupa Başkanlığı gibi etik bir makamı teslim ettikleri Turgay Demirel’e aynı sempati ile bakarlar mı? Yoksa, “Kadınların çocuk doğurup doğurmamasını nasıl kıstas yaparsın” diye Avrupa’yı ona dar mı ederler çözemedim, ama benim buradan naçizane önerim TBF kurullarındaki Jülide Sonat, Figen Keskin, Olga Sevim, Çiğdem Oktay ve Ayşegül Keskin’in hemcinslerine yapılan ayrımcılık nedeniyle hemen isitfa etmeleri.
Yoksa, Duygu Asena’nın inanın kemikleri sızlar, “Kadınlar, kadınların halinden anlamıyorsa” ben ne diyeyim diye öfke yagdırır yattığı yerden!