Arif Kızılyalın

İstanbul ile Atina Arasındaki Fark!

28 Nisan 2013 Pazar

Birkaç ay arayla bizim coğrafyanın önemli başkentleri İstanbul ve Atina’da iki büyük maç izledim.

\n

İstanbul’daki maç Kadıköy Şükrü Saracoğlu Stadı’ndaydı. Fenerbahçe, Belarus temsilcisi Bate’yi ağırlıyordu.
Sarı - Lacivertli ekibin seyircisinin neden olduğu olaylar yüzünden karşılaşma seyircisiz oynanıyordu. UEFA, Fenerbahçe’ye sezon başından beri taraftarının
‘agresifliği’ nedeniyle 1 maç seyircisiz oynama cezası vermişti.
Peki Fenerbahçeli taraftar ne yapmıştı, Marsilya, Limassol ve M’Gladbach maçlarında?
Belli bir
‘ihlal’ yoktu. Raporlara göre münferit meşale yakılmış, stat anonsçusu görevini biraz ‘abartmış’, sahaya 1-2, bilemediniz 3 adet bozuk para atılmıştı ki o paralar da rakip sporcu veya antrenörlere isabet etmemişti.
Ama, cezayı kesmişti UEFA:
“Boş tribünlere oynayın akıllanın...”
Seyircisiz BATE maçında dışarıdan oyun alanına atılan ve minik paraşütle saha kenarına düşen
‘meşale’ ise affedilmez bir suç olmalıydı ki futbolun Avrupalı yöneticileri için bir sonraki UEFA maçında da stadı kapanmıştı Fenerbahçe’nin...
Aradan 2 ay sonra bu kez Atina’da bir uluslararası maç izledim.
Karşılaşma, Avrupa basketbolunun en önemli organizasyonu Euroleague’in final-four’u öncesi son büyük randevu olarak gösteriliyor ve Pire temsilcisi Olympiacos ile Anadolu Efes karşı karşıya geliyordu.
Önceki 4 karşılaşmanın ikisini Yunan, ikisini Türk ekibi kazanmış, 5. maç gerçek bir var olma mücadelesine dönüşmüştü.
‘Eksik ama gururlu’ Anadolu Efes, maça çok iyi başlamış ve 15 sayı da öne geçmişti. Ne var ki ‘gidişat’ın farkına varan Yunan seyircisi, anonsçusunun da itelemesiyle sahne alacaktı Pire’de...
Islıklı,
‘kabul edilebilir ölçüdeki küfürlü’ tezahüratlar, yerini ‘ağır hakaret içeren’ sloganlara bırakmış, moral bulan Pire ekibi sertlik dozajını artırmıştı.
Artık tam bir savaş alanıydı Barış ve Dostluk Salonu Yunan seyirci için.
Efes bencine (yedek kulübesi) y
ağan madeni paralar, atılan bira kutuları, su şişeleri derken sahanın en pahalı oyuncusu Farmar’ın suratında patlayan ‘kasti’ dirsek, iğneyle sahaya çıktığı bilinen 2.17’lik Barac’ın kırık ayak tarak kemiğine kazara (!) gelen bir taban...
Resmen dövmüştü Olympiacoslu oyuncular Efeslileri. İspanyol, Portekiz ve Ukraynalı hakem üçlüsünün sesi çıkmıyordu. Hatta Farmar, dudağının dağıldığı pozisyonda faul çal(a)mayan hakeme
‘küfür ediyor’ ama maçla ilgili tercihinin ayyuka çıkmasını istemeyen Ukraynalı, ailesin İngilizce ‘hatırını soran’ Efesli oyuncuyu duymazdan geliyordu. Yine, ‘sakinlik’ abidesi antrenör Oktay Mahmuti bile hakemin üzerine yürümüş ama düdüklü cellatlar atamamışlardı. Çünkü atsalar, oynadıkları oyunun rengi belli olacaktı...
Ve daha da vahim bir ikinci yarı; tam Efes oyunu dengelediği anlarda saha kenarına atılan 20’ye yakın ses bombası. Yine Efes öne geçecekken yakılan meşaleler.
Semih, Kerem, Farmar, Lucas faul çizgisine geldiğinde potanın 1 metre gerisinde gayri resmi şova başlayan popnon kızlar, yetmedi, oyuncuların gözlerine tutulan lazer...
Sonuç belliydi sözün özü, Olymipacos, 8’i sahada (5 oyuncu, 3 hakem), biri tribünde 9 oyuncu ile Efes’i eliyordu.
Artık iş o kadar çığrından çıkmıştı ki, maçın bitmesini beklemeden sahaya dalan (39. dakikanın sonları) Yunan seyirci de işin tuzu biberi oldu...
Evet, Euroleague ve dolayısıyla FIBA ne ceza verir bilemiyorum ama futbolda Fenerbahçe’ye Atina’daki olayların 100 bölü biri (yüzde biri) nedeniyle seyircisiz oynama cezası kesiliyorsa, Olympiacos’un kupalardan ihraç edilmesi gerekir...
Ama atamazlar Efes Türk takımı olduğu için. O yüzden işin kolayına kaçıp “
İstanbul-Atina arasındaki fark” diyelim ve biz FIFA’lara, UEFA’lara, FIBA’lara, Euroleague’lere güvenmeye devam edelim!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Onurlu mücadele 13 Aralık 2024
Hesap tutmadı 12 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları