Sonuçtan, skordan önce maçın 31. dakikasındaki pozisyonu anımsamak gerek.
Kullanılan korner atışında Galatasaray kaptanı Selçuk iyi bir zamanlamayla meşin yuvarlağı köşeye bıraktı, tribünler ‘golll’ diye ayağa kalkmaya hazırlanırken, Diyarbakır Belediyesporlu Abdullah çizginin hemen birkaç santim içinde topu eliyle-koluyla çeldi.
Kural kitabı bu pozisyon için der ki, ‘gol’, eğer gol veremiyorsan da ‘penaltı ve kırmızı kart.’
Ne var ki hakem Volkan Bayarslan oyunu devam ettirdi. Yardımcısının görmediği pozisyonda risk al(a) madı. Demek ki, ya gözünden kaçtı (ki bu durum ağır bir kusur), ya da mahalle baskısından pozisyonun gereğini yapamadı. (Bu daha da kötü bir durum)
Sözün özü, zincirleme bu hata maçın önüne geçti dün gece. Ne diyelim, burası Türkiye, olur böyle şeyler!
Gelelim, sonuca, skora; Türkiye Kupası türü organizasyonlar her zaman sürpriz sonuçlara açıktır. Büyük takımlar, bazen ısınamazlar hafta arası rekabetine. Böyle olunca da, daha hazır, daha istekli olan küçük ölçekli takımlar ön plana çıkar. İşte bu örneği sergiledi Diyarbakır Belediyespor. Üstelik Galatasaray, ligdeki kadrosuna yakın bir 11’le sahadaydı ama karşılarında istenç dolu bir rakip bulunca skor üstünlüğünü yakalayamadılar. Hele maçın daha başlarında Ercan’ın jeneriklik golü gelince, yazgılarına razı oldular. Görsel açıdan harika bir gol demişken, bu şuta birçok kaleci engel olamaz, ama Sinan bu tip (uzak mesafeli) golleri hep yiyor. Böyle giderse, Porto’ya geri döner, çünkü bu gollere ‘buyur’ demek için dünyanın hiçbir yerinde yedek kaleciye yıllık 1.5 milyon Avro ödenmez. Sinan’ın gol dışında ayağındaki topu rakibe hediye etmesi ve yine ikinci gole seyirci kalması da manidar! Galiba, fazla para gözünü kamaştırmış Belçikalı kalecinin!
2-0’lık yenilgi emin olun ki, Galatasaray için çok iyi bir ders oldu 2. yarı öncesi. Çünkü, rahat kazanılacak bir kupa maçı belki de takımdaki defoları örterdi ama görünen o ki, 3 gün içinde Hamza hoca, takım içinde devrim yapmak zorunda.
Semih-Chedjou’suz savunma dökülüyor, onlar olmayınca geriye çekilen Melo’nun yokluğu orta sahayı bozuyor, Antalya-zede Burak’ın yokluğu da işin tuzubiberi! Nicelik anlamında geniş, nitelik anlamında dar bir kadroya sahip Galatasaray, ikinci yarı öncesi bu sıkıntıları aşar mı bilinmez ama bir gerçek var ki Yekta, Pandev, Sinan, hatta Bruma, bu görüntüleri ile üst düzey takımlarda oynayamazlar. Oynarlarsa da Galatasaray camiası seri yenilgilere hazırlıklı olsun!