Arzu Süzmen

Bu tarz benim değil!

05 Şubat 2015 Perşembe

Dönem dönem televizyon ekranlarında esen bol kavgalı; hırs, intikam, kin, nefret, tutku dolu program rüzgarına bir yenisi daha eklendi: Bu Tarz Benim.

Bir moda programı seyretmek ümidiyle ekran karşısına geçen insanları kültür şokuna sokacak kadar amacına aykırı olan yarışma, özellikle yarışmacıların kendi aralarında ve jüri üyeleri ile kavgalarıyla gündemden düşmüyor.

Programın adına ve lanse ediliş biçimine bakarsak, yarışmanın amacı kıyafetleri ve duruşuyla en stil sahibi genç kızı seçmek. Oysa ki gerçekler biraz farklı. Son dönemlerde sosyal medyada popüler olan deyişle ‘hayaller stil yarışması, gerçekler mahalle kavgası.’

Show TV’de yayınlanan yarışmanın yeni versiyonunun sunucusu Ebru Akel’in deyişiyle “Türkiye’nin en tarz moda programında, en tarz hanımefendisi” seçiliyor. Keşke birileri kanalı ‘tarz olunmaz, tarz sahibi olunur’ diye uyarsa da, yanlışlıklar zinciri kelimelerden başlamasa diye düşünmeden edemiyorum.



MODA GEÇİCİDİR, STİL KALICI
Modanın alışveriş ve salt kıyafet taşımak dışında kültürel ve sosyolojik bir yanı da var, sözsüz bir iletişim biçimi aynı zamanda. Stil sahibi olmak kavgayla, ağız dalaşıyla, yapay vücut süsleriyle mümkün olmuyor.

Time Dergisi’ne göre 20. Yüzyılın en önemli 100 kişisi arasında yer alan moda tasarımcısı Gabrielle Coco Chanel modanın geçici, stilin ise kalıcı olduğunu vurgular. Ona göre bir kadın aynı zamanda hem zarif, hem de gösterişli olmayı başarabilirse stil sahibidir. Stil sahibi olmak, sahip olunan tüm kişisel özelliklerle kendi kategorisinde yer alan kişilerden ayrılmaktır. Vogue Amerika’nın Yayın Yönetmenlerinden Edna Woolman Chase bu durumu şöyle yorumlar: “Moda satın alınabilir ama stil zaten sahip olduğunuz bir şeydir.”

Tıpkı küçük siyah elbiseleri, inci kolye, babet ve topuzlarıyla yarattığı zarif stilini UNICEF iyi niyet elçisi olarak taçlandıran Hollywood yıldızı Audrey Hepburn gibi, tarz sahibi olmak biraz da ‘gönül’ işidir.


GERÇEK TARZ BU DEĞİL
Jüri üyeleri Cemil İpekçi, Umut Eker, Sibel Arna ve Chloe Loughnan Ortaç’ın karşısında tarzlarını yarıştırıp 100.000TL’lik ödül için kendi deyimleriyle ‘emek harcayan’ genç kızlarımız birbirlerine karşı neden bu denli acımasız, anlamak mümkün değil. Bir de neden sadece kadınlar tarzlarını yarıştırıyor, memlekette tarz sahibi erkek yok mu, onlar birbiriyle daha sert kavga eder diye mi korkuluyor, yoksa kavga etmeyeceklerini bilen program yapımcıları erkek yarışmacıları özellikle mi tercih etmiyor diye de merak ediyorum. Paranın yarattğı sıcak rekabet midir bu kavgaların sebebi, yoksa ‘kavga izlenir, girin birbirinize!’ motivasyonu mu bilinmez ama ‘bu tarz benim değil’, zira ‘gerçek tarz bu değil…’

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları