Aydın Engin

AKP’de Çatlama Umut Olamaz…

13 Ağustos 2014 Çarşamba

AKP’de silahlar çekildi, kılıçlar kınından çıktı.
Abdullah Gül, 28 Ağustos’ta Cumhurbaşkanlığı görevi resmen bitince ne yapacağını açıkladı: “Partime döneceğim. Bu doğal.
Aynı gün, bu açıklamadan birkaç saat sonra AKP açıkladı: Parti olağanüstü kurultayı genel başkanı ve aynı zamanda başbakan olacak AKP’liyi belirlemek üzere 27 Ağustos’ta toplanıyor. Yani Abdullah Gül’ün halen resmen cumhurbaşkanı olduğu, dolayısıyla kurultaya katılamayacağı bir günde. Kurultay iki gün sonra, 29 Ağustos’ta toplansaydı tersi olacaktı.
Yani AKP’nin elebaşıları (bunu Tayyip Erdoğan ve sadık ekibi diye de okuyabilirsiniz) Abdullah Gül’ü, AKP yönetiminde “devre dışı” bırakmaya kararlı olduklarını ortaya koydular.
Gül, parti genel başkanını ve başbakanı seçecek kurultayın kendisinin katılamayacağı bir tarihe alınmasının anlamını bilecek, bu siyasi manevranın talimatının kaynağını kestirebilecek deneyimde.
Erdoğan da kurultay tarihi belli olmuşken “Partime döneceğim” mesajının, neyi amaçladığını anlayacak, kestirecek deneyimde.
Eh, bu kadar deneyimli iki zatın siyasal kapışmasının AKP içinde bir çatlağa dönüşmemesi mümkün değil.
Bu çatlağın ne kadar büyük olacağı, ne kadar sert bir siyasal çekişmeye yol açacağı üstüne bugünden falcılık yapmak anlamlı değil. Zaten şunun şurasında iki-üç hafta kaldı. Abdullah Gül’e partinin kapısının ne kadar açılacağı; içeri girerse kendisine kuru bir iskemleden öte nasıl bir karşılama yapılacağı cevaplanacak.

***

Buna karşılık ister erken seçim, ister baskın seçim, ister 2015’te normal seçim olsun bugünün ana muhalefet partisinin önünde yeterince zaman var. Cumhurbaşkanlığı seçiminin verdiği dersleri, seçmenin cumhurbaşkanı seçiminde parti yönetimine ilettiği mesajları değerlendirecek kadar uzun ve yeterli bir süre.
CHP iktidara aday ana muhalefet partisi mi olacak, yoksa ana bile olmayan herhangi bir muhalefet partisi mi olacak? Sorunun cevabını yine kendi verecek ve vermek zorunda. Daha fazla erteleyemez…
Daha şimdiden bazı parti sözcülerinin satır aralarında söyledikleri, gazetecilere “yazılmamak kaydıyla” fısıldadıkları yürekler acısı bir beklenti, bir umut (umut?) var: AKP içindeki çatlak AKP’yi bölecek ve aradan CHP sıyrılacak
Böyle düşünenler bence “Bir siyasi parti, hem de çok köklü bir siyasal parti nasıl intihar eder sorusuna cevap vermek istemişler ve vermişler. Aslında edepsiz bir cümle kurup “El şeyiyle gerdeğe girilmez” demek var ama, efendilik bende kalsın ve demeyeyim…

***

Biliyorum, şimdi kimi CHP yöneticileri bu satırlara şiddetle karşı çıkacak, hatta kimileri telefon edecek “Böyle bir hesap zinhar söz konusu değildir” diyecekler.
İnşallah söz konusu değildir, en azından çok dar bir çevre dışında böyle hesaplar yapanlar yoktur.
Bu neyi değiştirecek?
CHP bugün izlediği siyaset yapma yolu, yöntemi, tarzı, tercihi ile kendine nasıl umutlu bir gelecek çizebilir? “Tayyip Erdoğan kötüdür”den ibaret bir muhalefet kimi, nasıl ve neden kendine çekebilir?
Türkiye’nin acil çözüm bekleyen, kimileri kangrenleşmiş temel sorunlarına AKP’nin önerdiği çözümlere karşı CHP ne öneriyor?
Mesela: Kürt sorunu? Sakın “Ama bizim parti 1989’da Kürt raporu yayımlamıştı. Onu unutmayın” diye itiraz sesleri yükseltilmesin. 1989’dan bu yana tastamam 25 yıl geçti. O yıl doğanlar bugün birkaç seçimde oy kullanmış yetişkin yurttaşlar. Köprülerin altından sular değil, seller aktı. Kürt siyasal hareketinin 1989’daki yönelimleri ile bugünkü yönelimleri arasında dağlar değil, sıradağlar var. Kandil o günkü Kandil değil, Diyarbakır o günkü Diyarbakır değil. Adı “çözüm süreci” olarak konmuş bir süreç işliyor. Bu sürecin kapsamını, koşullarını AKP mi (Yani Erdoğan mı) belirleyecek yoksa CHP’nin bu çorbada tuzu olacak mı? “Sorun Meclis’e taşınsın, Meclis kararına bağlansın” kuru cümlesi ötesinde CHP’nin Kürt sorununun çözümüne ilişkin somut, Kürtlere güven verecek ve elbirliği etme yollarını açacak bir önerisi olmazsa Kürt sorununun çözümünde CHP’nin sözü, etkisi, katkısı olabilir mi?
Devam edelim: Kıbrıs kangreni; buzdolabında soğumaya terk edilmiş Avrupa Birliği üyeliği; Ermenistan sorunu ve biraz petrol, doğalgaz için, biraz da milliyetçilik gayretiyle Türkiye’nin ayağına takılmış Azerbaycan prangası; Ortadoğu’da sonunda IŞİD canavarını yaratan ayıplı bir dış politika çizgisi yerine, halklar ve ülkeler arası barışa, sadece barışa odaklanmış bir siyasal program…
Burada keseyim. Zaten söylemek istediğim anlaşılmıştır.
Yerim bitti.
Bütün bunların üstesinden gelemezse CHP’nin de işi bitti…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları