Aydın Engin

Beden de, beyin de direnişe geçince…

14 Eylül 2016 Çarşamba

Çok azınız biliyor, temmuz başında Cumhuriyet’ten “seferberlik görev emri” çıktı; güzelim Marmara Adası’nı bırakıp İstanbul’a geldim ve Cumhuriyet Yazıişleri masasının bir ucuna iliştim. Daha iskemlemi ısıtamadan darbe girişimi tepeme düştü; ardından FETÖ’cü gerekçesiyle sarmalanmış cadı avı başladı.
“Yoksa beni kandırdılar mı; gazetede benim için ömür boyu seferberlik filan ilan ettiler de çaktırmıyorlar mı” diyecek hale geldim.
Nihayet önceki gün “Ben olmasam da olur, hatta daha iyi olur” dedim ve kendimi Tekirdağ’dan Marmara Adası’na dümen tutan Ömer Kaptan teknesinin içinde buldum.
İlk gün izlenimleri:
Bir: “Gazete ben olmasam da çıkar, hatta daha iyi çıkar” derken yerden göğe haklıymışım.
İki: İzin yapmak tadına doyulmaz bir yaşam biçimiymiş. Öyle ya daha önce haftada dört Tırmık yazıp gerisinde kulağımın üstüne yatabildiğim yarı emekli günlerimde her gün birbirine benziyordu ve izin yapmak anlam taşımıyordu. Şimdi tam 69 gün sonra sabah yazıişleri masasına çökmek yerine deniz kıyısında taş sektirmece oynamak sahiden de tadına doyulmaz bir yaşam biçimi…
Üç: Tadına yeni vardığım iznin beş gün mü, elli beş gün mü, beş yüz elli beş gün mü, beş bin beş yüz elli beş gün mü süreceğine karar vermek için acele etmemeliyim…
Dört: Ancaaaak… Ancaaak, böyle sade suya tirit ve tümüyle kişisel ve okuru uzaktan yakından ilgilendirmeyecek paragraflar döktürerek gazete yazarlığı yapılmayacağını da bilenlerdenim…

***

Lafı gevelemeden itiraf edeyim.
Besbelli, beden de, beyin de bu kadar radikal değişiklikleri kolayca sindiremiyor, hemen uyum sağlayamıyor.
Sabahtan beri her ikisi de harbiden direnişteler…
“Artık yazı için masaya oturmalıyım” dedikten şu ana saatler geçti ve saatlerdir bilgisayar ekranı bana, ben de ona bakmaktayım.
Şişirme bir Tırmık yerine samimi bir Tırmık yazsam daha dürüstçe olacak.
Ben şu izin günümde yakın arkadaşım hırsız saksağan ile sohbet kaynatmak; korna böğürtüsü, ambulans çığlığı duyulmayan bir doğanın ortasında neredeyse mutlak bir sessizlik içinde, sadece kıyıyı öpen dalgaların sesini dinlemek istiyorum…
Hatta yazı dolgun görünsün diye birkaç paragraf daha eklemek de istemiyorum…
Kendimi Cumhuriyet okurunun anlayışına ve şefkatine terk edip yazıya noktayı koyuyorum…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları