Aydın Engin

Çalışkan Karıncayı Bile Kıskandırmak…

04 Ağustos 2014 Pazartesi

Dün işbaşı yaptım, daha ikinci günden içinizi karartmak istemem ama bugün dahil beş gün kaldı. Altıncı günün akşamı Türkiye’nin 12. cumhurbaşkanının kim olduğunu öğreneceğiz.
“24 Ağustos’ta bunun ikinci turu var” filan demeyin. İkinci tura gerek kalmadan yarışın sonuçlanması olasılığı var. Hem de ciddi olarak var.
Bunun anlamı ise 10 Ağustos akşamı Çankaya’da bir Recep Tayyip Erdoğan…
Şu son cümleyi yazdım ve ardından “Anneeeee” dedim.
Siz de deyin.
Bizler Kenan Evren gibi seçilmiş (seçilmiş?) bir cumhurbaşkanı, Tansu Çiller gibi seçilmiş (seçilmiş?) bir başbakan gördük ama böylesini görmedik.
Demokrasi kültürü bu kadar derin, hukuk kültürü daha da derin, üslubu en derin; kapı yoldaşı olduğum Can Dündar’ın başlayan dizisinin ilk yazısında bile görüldüğü üzere sütten çıkmış ak kaşıktan da ak bir cumhurbaşkanımız hiç olmadı.

***

Şimdi…
Bu “mutlu son”a nasıl ulaşacağımız sorusunun cevabını kendinizde arayın, kendimizde arayalım…
Eğer ağustos sıcağında keyif çattığı tatil beldesinde “Yav adam zaten birinci turda, olmazsa ikinci turda nasıl olsa seçilecek; şimdi tatili yarıda kesip, evin yolunu tutup sandık başına gitmenin ne âlemi var” diyen tembel yurttaşlardansanız…
Eğer “İhsanoğlu bu yükü taşıyabileceğe benzemiyor; Selahattin Demirtaş güzel konuşuyor ama kazanması ihtimali yok. Ben oy kullanmayacağım” aymazlığının rehaveti içindeyseniz…
Eğer “Paralel yapının polislerinin, savcılarının, yargıçlarının kuruların yanına yaşları da tıka basa doldurup hapislere tıktıklarını Tayyip Erdoğan özgürlüklerine kavuşturdu. Adam hatasını anladı işte” mavalını yutacak kadar safsanız…
Eğer “Ne yani üç adaydan hangisi kazanırsa kazansın düzen mi değişecek, sistem mi sona erecek. Sandığa gitmek emperyalizmin oyununa gelmektir” gibisinden analizlere kafa yatıran keskin takımına kulak verenlerdenseniz…
Eğer yurttaşın görevini sadece yakınmak, mızıldamak, sanal ortamda klavyeye yumulup içinizi rahatlatan “tweetler” atmakla sınırlayanlardansanız…
Eğer alt kattaki, üst kattaki, bitişikteki, oturduğunuz sokaktaki, mahalledeki, semtteki, kasabadaki, kentteki seçmenlerle sıcak temas kurup vereceği oyun ülkenin geleceği için anlamını inatla, sabırla anlatmaya, ikna edinceye kadar çabalamaya üşenenlerdenseniz…
Gözünüz aydın olsun, beş gün sonra Recep Tayyip Erdoğan adlı bir cumhurbaşkanınız olacak…

***

Cumhuriyet’ten bir önceki durağım T24’te birkaç kez yazdım. Yine yazacağım. Belki yarın, öbür gün, daha sonraki gün yine yazarım: İkinci tur çantada keklik değil. Saygın ve ehliyetlerini kanıtlamış kamuoyu araştırma kurumları altını kalın çiziyor ve sayıların, yüzdelerin soğuk diliyle konuşuyorlar: Erdoğan kıl payı da olsa ilk turda kazanabilir.
Sakın, “Yav ilk turda olmazsa ikinci turda nasıl olsa…” diye başlayan o yılgın cümleyi kurmayın.
Bir: İkinci tur çantada keklik değil, ama kaçınılmaz bir kader de değil. Obama’nın seçim sloganı bugünlerde tam da bizler için söylenmiş gibi:
“Yes we can… Evet yapabiliriz, başarabiliriz…”
İki: Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kalmasının bile demokratik değeri pek yüksek. Bir kere öyle bir sonuç AKP içinde -ve dışında- epey yaygın olan Tayyip Erdoğan büyüsünün bozulması demektir. Dahası o zatın burnunun iyice sürtülmesi, “Milli irade beni seçti, ben milli iradeyim” zırvasının iflah olmaz bir yara almasıdır…
Üç:….
Üç müç yok… Gazeteyi katlayın bir kenara koyun; internetten okuyorsanız sağ üst köşedeki çarpı işaretini tıklayın ve kolları sıvayın. Alt ya da üst kattaki komşudan başlayın. Beş gün boyunca çalışkan karıncayı bile kıskandırın.
Haydi…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları