Aydın Engin

Erdoğan’ın 28 Şubat’ı…

02 Kasım 2014 Pazar

Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplandı.
Özel bir toplantıydı besbelli.
Bir kere MGK’ye cumhurbaşkanı olarak Tayyip Erdoğan başkanlık etti.
Alışılmış MGK toplantılarından farklı olarak 10 saat 25 dakika sürdü.
Veeee….
Ve en önemlisi bu MGK toplantısında Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB) güncellendi. En son 2010’da güncellenmişti. Güncellendiğinde ülke için neyin “yakın tehdit” olduğunu konuşuyorlar, yakın tehdit olmaktan çıkanları ayıklıyor, yenilerini ekliyorlar.
Bu defa da yakın tehditleri yeniden tartışıp değerlendirmişler ve yenilerini eklemişler.
Bu MGK’nin özel ve önemli olduğu besbelli. Yazılı medyanın son dönemlerde “tek sütunluk haber” değeri biçtiği, görsel medyanın ana haber bültenlerine alsa bile 2-3 cümle, 5-10 saniye ile geçiştirdiği MGK toplantılarından farklı olarak bu MGK toplantısı gazetelerde manşetlere taşındı, TV’lerde ilk haber oldu.
MGK kararları yasa gereği “gizli.” Ama her MGK kararından sonra Ankara gazetecileri bir yolunu bulur ve konuşulanlardan epey bilgi sızdırır; alınan kararları en azından arabaşlıklar halinde okurlara, seyircilere aktarırlar.
Bu defa da öyle oldu.
Sızan bilgilerden Tayyip Erdoğan’ın baskısı ve anlaşılan geri kalan üniformalı ve üniformasız MGK üyelerinin “onayı” ile iç güvenlikteki yakın tehlikeler arasına adını koymadan “cemaat” de alındı.
Düne kadar kol kola, sarmaş dolaş hükümet ettikleri, kilit devlet kurumlarını paylaştıkları, ancak 17 Aralık’tan sonra papaz oldukları cemaat yakın tehdit haline geldi.
Eski iktidar ortaklarının, yeni can düşmanlarının arasına girmeye niyetim yok.
Aralarına girmek istemem, ama seyretmek de isterim. Bakalım cemaat neden ve nasıl yakın tehlike imiş öğreneceğiz ve yakın tehdit olarak tanımlanıp iyiden iyiye köşeye sıkıştırılacak olan cemaat, can havliyle hangi yeni “tapeler”i günışığına çıkaracak izleyeceğiz?
Yani heyecanlı günler bizi bekliyor…

***

Tamam, dünkü iktidar ortakları arasında bugün patlayan itiş kakış umurumda değil ama MGK ve onun güncelleyip güncelleyip uygulamaya soktuğu “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi” çok umurumda.
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi deyip geçmeyin. Ona “Kırmızı Kitap” da deniyor ve rivayet olunuyor ki cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık koltuklarına oturan siyasetçilerin önüne o kırmızı kitap konulup “Bu ‘Kitap’ta yazılanlara kesinlikle uyulacak” deniyor(muş).
Oldum bittim merak eder, sorarım: O “Kırmızı Kitabı” bu makamların yeni sahiplerinin önüne kim koyar, önüne konan siyasetçi, “Ne diyorsun sen efendi? Bunu kim yaptı, kim yazdı, kim karara bağladı” filan diye sorar mı, yoksa boynunu büküp, “Tamam” mı der?
Sorunun cevabını bilse bilse Ankara gazetecileri bilir deyip, Ankara’da iyi tanıdığım hemen bütün gazetecilere sormuşluğum vardır. Bilmem hatırlar mı ama meslek ağabeyim Cüneyt Arcayürek’e sorduğumda kestirmeden gitmiş ve “Oğlum, siz İstanbul gazetecilerinin bunlara aklı ermez, işte böyle abuk sabuk sorular sorar” deyip yürümüştü.
Yani sorularıma doyurucu bir cevap alamamıştım ve hâlâ da alabilmiş değilim.
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne “Gizli Anayasa” diyen de var.
İlk duyduğumda “Olur mu öyle şey” diye omuz silkmiştim. Ancak omuz silkişimden sadece birkaç gün sonra (Sanırım 1997 sonu ya da 1998 başlarında) yine önemli bir MGK toplantısından çıkan dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz, “Bir cigara versene” der kadar doğal konuşup bir demeç verdi. Aynen aktarıyorum:
“Bu belge Bakanlar Kurulu’nun imzasına açılacak ve kararnameye dönüşecek. Kararnameden sonra, artık hiçbir yasa ve uluslararası anlaşma bu belgeye aykırı olamayacak.”
O cümlede geçen kararname terimine resmi dilde yönerge deniyor. O yönerge bir yerlerde, bana söylendiğine göre MGK Genel Sekreterliği’nde hazırlanıyor ve büyük bir kesimi MGK toplantısına katılmayan bakanların yer aldığı Bakanlar Kurulu’nda imzalanarak yürürlüğe giriyor.
Ama yürürlüğe giren o yönergeden benim, senin, bizim haberimiz, bilgimiz olmuyor. Çünkü gizli.
Bizi bırakın, milletvekillerinin, hatta MGK üyesi olmayan bakanların da haberi, bilgisi olmuyor. Çünkü gizli.
Yönerge Resmi Gazete de yayımlanmıyor. Ama yürürlüğe giriyor ve yürürlüğe girdiği andan itibaren de “hiçbir yasa ve uluslararası anlaşma bu belgeye aykırı olamıyor”…
Yani bu ülkenin bir yurttaşı olarak bu yönergelerde öngörülenleri bilmem(iz) mümkün değil. O yönergelerde öngörülen fiilleri işlersek belki de suçlu olacağız ve neden suçlu olduğumuzu bilemeyeceğiz.
Dahası, alnında “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazan TBMM’deki milletvekilleri de bilemeyecekler. Yasa çıkaracaklar ama bu yasa, o an yürürlükte olan yönergeye aykırı olamayacak. Yani milletvekilleri oy vererek çıkardıkları yasanın neye aykırı olduğunu da bilemeyecekler.
Sakın “Saçmalama, olmaz öyle şey” diye itiraz etmeyin.
Ben itiraz etmek istedim. Tanıdığım ünlü ve bilgili hukukçulara danıştım. “Olmaz öyle şey” demek yerine kaderci bir dudak bükme ve kederli bir gülücükle yetindiler.
28 Şubat günlerinde generallerin dediği oluyor, ona uygun yönergeler çıkarılıyordu. O zamanlar Cumhuriyet’te yayımlanan tırmıklarda ben “Annneeeee” diye korku çığlıkları atıyordum.
Bugün de Tayyip Erdoğan’ın dediği oluyor, ona uygun yönergeler çıkarılıyor.
Bana da yine “Annnnneeee” diye korku çığlıkları atmak düşüyor.
Annneeeeee!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları