Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Eyyyy Türkiye yargısı!..
Başlık sizi yanıltmasın. Türkiye yargı erkinin tümünü kınayacak değilim. Orada hâlâ sahici yargıç ve savcıların var olduğunu; onların kendini devletin memuru değil hukukun savunucusu, adalet savaşçısı olarak gördüklerini biliyorum.
Yine de Türkiye yargı erkinin tümüne sesleniyorum. Aralarında varlığını sürdüren çürük yumurtaları ayıklayamadıkları; onların hâlâ yargıç kürsüsünde, savcılık makamında oturmalarını engelleyemediği için Türkiye’nin yargı erkini kusurlu, eksikli buluyorum. Cumhuriyet’in hukukçuları olmakta yetersiz kaldıkları kanısındayım.
Bitmedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gitgide kalitesi düşen yasa yapıcıların, yasa yazım tekniğinden habersiz siyaset esnafının özellikle ceza yasasıyla oynamaktan bıkmamalarını umursamayıp, “Yargıcın kararı kanunda ne yazıyorsa onu uygulamaktır”dan ibaret sığ ve çağdışı bir hukuk yorumuna sarılan bir yargı erkinden söz ediyorum.
Bitmedi.
İnfaz yasası ile ha bire oynayıp, “Şu kadar yattı, iyi halden tahliye; zaten cezasının şu kadarını yatan otomatik olarak tahliye edilir” gibi abuk sabuk kurallar konmasına itiraz etmeyip uygulamakla yetinen bir yargıcın namuslu, hukuktan yana ve adaleti ete kemiğe büründürmeye kararlı olmasının “kuvveden fiile” çıkmayışına, yani adeta kâğıt üstünde kalışına çok sık tanık olduğumuzu hatırlatmak istiyorum...
Bitmedi.
Türk Ceza Kanunu’ndaki ceza indirimine imkân veren kuralın, “Kravat taktı; cevap verirken hep evet efendim dedi” gibi gülünç gerekçelere indirgenmesinin gitgide kural haline gelmesine, kamu vicdanını yaralayan bir yaygınlık kazanmasına yargı erkinin içinden yükselen bir ses duymadığımızın altını çiziyorum.
Bitmedi.
Yargıç ve savcıların kendilerini devlet memuru olarak tanımlamalarının ne kadar yaygın bir bilinç sapması ve düzeysizliği olduğu birkaç yıl önceki bir kamuoyu araştırmasında ortaya çıkmıştı.
O günden bugüne bir değişim var. Ama hukukun üstünlüğüne doğru değil, devlet tapıncının tırmanmasına yönelik bir değişim.
Sanık bir devlet memuru ise mesela bir polis memuru ya da amiri ise yargı onu cezalandırmak değil cezalandırmamak için özel çaba harcıyor. Cezasız bırakılamayacak kadar kanıtlanmış bir suç söz konusu ise bu kez de bitmek tükenmek bilmeyen duruşma maratonları ile dava aylara değil yıllara uzatılıyor. “Beraat ettiremiyoruz, bari mahkûm etmeyelim” mantığı böyle uygulanıyor.
***
Çok mu haksızlık ettim.
Yazının başında belirtildi: Bir genelleme yapmıyorum. Hukukun yüz akı yargıç ve savcılar olduğunu biliyorum; kimilerini şahsen de tanıyorum.
Ama yargıdaki yargıç değil devlet memuru olmayı tercih etmiş çürük elmalar da gözardı edilemez.
Alın Gezi direnişçilerine karşı açılan davaları. Hele hele Gezi Direnişi’ne katıldığı için devletin güvenlik güçleri tarafından öldürülen gencecik insanların katillerinin ya beraat ettirildiklerini ya dostlar alışverişte görsün kabilinden az bir cezaya çarptırıldıklarını ya da davaların bilinçli olarak uzatıldığını hatırlayın.
Yargıyı dışarıdan birileri düzeltemez.
O yüzden bu yazının başlığı “Ey Türkiye yargısı...” oldu.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama