Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
IŞİD’i İşitmek…
Madem başlıkta “işitmek” dedim, öyleyse önce kendimden başlayayım.
Ben IŞİD kısaltmasını ilk kez 2013 ilkbaharında Antakya’da duydum. Gece kentin ünlü bir kebapçısında lezzet yüklü Antakya mezeleri ile kafayı çekerken yandaki kalabalık ama sessiz “erkek masası” dikkat çekiyordu. Arkadaşım, “Ha, onlar mı” dedi, “Onlar IŞİD’li. Ya yaralıları vardır, tedavi için bu tarafa geçmişlerdir ya da erzak filan düzüp yeniden Suriye’ye döneceklerdir”… Bütün bunları, “Bir cigara versene” der gibi doğal, önemsemeden söyledi. O, IŞİD’den Arapça kısaltması ile söz ediyordu. Anlamadığımı görünce “Irak Şam İslam Devleti yani” diye ekledi. Aynı arkadaşımla kentte yürürken dört beş katlı bir binayı işaret etti, “Bu” dedi, “Bu ev de IŞİD evi. Otel gibi. Birileri geliyor, birileri gidiyor filan…”
Antakya gibi MİT’in en önemli bölge başkanlıklarından birinin bulunduğu bir kentte IŞİD’in böylesine dile düşmüş, sıradanlaşmış varlığından devletin ve AKP hükümetinin tepelerinin haberli olmaması mümkün mü?
Washington Post’ta Anthony Faiola ve Souad Mekhennet imzasıyla çıkan, Cumhuriyet’in ayrıntıyla aktardığı haberde IŞİD cihatçılarının Reyhanlı’yı AVM olarak kullandıkları; üst düzey komutanlar da dahil pek çok IŞİD’li cihatçının Reyhanlı hastanelerinde tedavi edildiği; Reyhanlı çarşısında IŞİD cihatçılarının üniformaları ile ellerini kollarını sallayarak dolaştıkları bizzat, kod adı Ebu Yusuf olan “üst düzey bir IŞİD komutanı”nın ağzından aktarılıyordu
Ve…
Ve Washington Post habercileri Faiola ve Mekhennet, bu söyleşiyi Reyhanlı’da yaptılar. Bildiğim kadarıyla Reyhanlı Suriye ve Irak’ta değil; Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bir kasaba. Yanılmıyorum değil mi?
Yani IŞİD’in ayak sesleri Türkiye’de epeydir işitilmekteydi.
Sorun Ankara’daki elebaşıların bizleri sağır ve salak sanmalarından ve bu ayak seslerini işitmediğimizi ummalarından ibaret.
***
Nedir bu IŞİD?
Bu konuda yüzlerce açıklayıcı yazı, yorum ve haber yayımlandı. O yüzlerce haber, yorum ve yazının içine bilinçli ya da bilinçsiz bir dizi yanlış bilgi (information) yerleştirildi. En azından ayrıntı sağanağından yalın gerçek az biraz gölgelendi…
IŞİD, içinde dünyanın dört bir yanından, Pakistan’dan, Afganistan’dan, Çeçen aşiretlerinden, Cezayir’den ve… Ve evet, İngiltere’den, Almanya’dan, Hollanda’dan kopup ve koşup gelmiş, ruhsal dengeleri allak bullak cihatçı katil sürüleri barındıran; terörü, hem de benzeri epeydir görülmemiş vahşette bir terörü, siyasal mücadele yöntemi olarak benimsemiş bir örgüt.
Ancak IŞİD’i, deyim uygunsa sadece “profesyonel cihatçılar”dan oluşan bir terör örgütü olarak görmek yanlış.
Saddam dönemi Irak’taki iktidar kompozisyonu, topraklarının altında petrol okyanusları barındıran bu ülkedeki gelir kaynaklarının, zenginliklerin paylaşımı anlaşılmadan IŞİD gerçeğini kavramak bence mümkün değil.
Bir gazete yazısının dar sınırları içinde ancak özetleyerek anlatılabilir. Deneyeyim:
Sayıları yuvarlatarak söylersek, 30 milyonluk Irak’ta nüfusun yüzde 55’i Şii Arap, yüzde 20’si Sünni Arap, yüzde 16’sı Kürt, yüzde 8’i Türkmen, geri kalanı da Hıristiyanlardan oluşuyor.
Yani Sünniler azınlıkta ve kendi de bir Sünni olan Saddam, iktidarda, özellikle orduda ağırlığı Sünnilere tanımıştı. Tek parti iktidarında BAAS partisinin en tepelerine çıkmak için de Sünni olmak, Saddam dönemi Irak’ında yazılı olmayan bir yasaydı. İktidardaysanız ülkenin zenginliklerinden, kaynaklarından aslan payını alırsınız. Nitekim zengin (çok zengin) petrol kaynaklarından ve Dicle kıyılarındaki sulanabilen verimli topraklardan epey uzaktaki çorak topraklara yayılmış Sünni aşiretler, iktidarda olmanın nimetlerinden alabildiğine faydalanmaktaydılar. Ta ki ABD askerini yollayıp Saddam (yani BAAS iktidarını) devirip, iktidarın dizginlerini Şii Arapların eline teslim edene kadar.
Saddam’ın devrilmesinden sonra bir türlü normalleşemeyen, günübirlik terörün pençesinden kurtulamayan, siyasal olarak fokur fokur kaynayan Irak’ta iktidarı ve onun sağladığı olanakları yitiren Sünni aşiretlerin içinden IŞİD doğdu. Çok derin bir intikamcılık siyasetini bayraklaştıran IŞİD, Bağdat’taki Şii iktidarla ve kuzeydeki Kürtlerle uzlaşmayı değil, onları yıkıp, kesip biçip, Irak’ta kendi “Sünni Arap devletini” kurmayı hedefliyor.
Sünni aşiretler içinden hem savaşçı devşirebiliyor, hem de Sünni aşiretlerce olabildiğince destekleniyor. Ele geçirdiği bölgelerde bir çetenin yağmacılığını değil, devletleşmek isteyen bir siyasal gücün mutlak olarak Sünni İslam’a uygun kurallar ve yasalarla yürüyecek bir devlete dönüşmesinin adımlarını atıyor. Yani üç savaş uçağı yollayıp bazı hedefleri bombalatmakla IŞİD’in hakkından gelmek hayalcilik.
Türkiye’ye gelince…
En temelinde Irak’ta Şiilerle, Sünniler arasında sürüp giden iktidar savaşında, AKP iktidarının hangi kanadı tutup destekleyeceğini bulup çıkarmak için fazla zekâ ve bilgi gerekiyor mu?
“Sünni kardeşliği” diye Ortadoğu’da epey yaygın bir siyasal terimi hiç duymadınız mı?
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama
- ‘Hepinize test yapalım, bakalım kim ne kadar geçiyor!’
- Erdoğan'ı protesto eden gençlere işkence iddiasına yanıt