Aydın Engin

Köln Katedrali önünde karpuz sergisi

16 Mayıs 2016 Pazartesi

Bizim kapıcı Mustafa tam çıkarken durdurdu:
-Ağabey şu Almanya’ya vize meselesi n’oldu be? Bir türlü çıkmadı gitti…
Mustafa’nın vize ile ilişkisini kavrayamadım. Yine de cevapsız bırakmak yakışık almayacak:
-Çıkmadı Mustafa. Bu gidişle çıkacağı da yok…
Benimki ciddi ciddi hayıflandı:
-Yapma be ağabey, demek sarpa sardı o iş?
Eh artık sormak farz oldu:
-Yav Mustafa senin vizeyle ne işin olur Allahaşkına?
-Öyle deme ağabey. Vize neyin kalkınca, benim dayıoğlunun kamyonetinin kasasına bir dolu karpuz yükleyip, Alamanya’da bir karpuz sergisi açsak. İki sefer yapsak bizim oğlanın düğün masrafını çıkarırım valla…
Mustafa’nın Köln Katedrali’nin önünde “Ein kilo karpuz ein Euro… Kesmece bunlar kesmece” diye kükrediği gözümün önüne geldi. Gel de gülme…

***

İyi güzel de Mustafa ile benim aramda geçen ve okurları pek de ilgilendirmeyecek bu ayaküstü sohbeti niye bu köşeye taşıdım?
Avrupa Birliği’nin karar organlarında yer alan siyasetçiler, AB ülkeleri ve özellikle Almanya günlerdir bu vize sorunu ile yatıp kalkıyorlar da ondan.
Benim anlamakta zorlandığım:
Davutoğlu henüz görevden alınmamışken, yani başbakanken vize anlaşmasını büyük bir siyasal zafer olarak niye göklere çıkardı?
Tayyip Erdoğan bu zaferi kendi kazanmadığı için mi vize anlaşmasını bu kadar küçümsedi?
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu vize anlaşmasının Avrupa Parlamentosu’nun gündemine alınmamasını niye felaket haberi gibi değerlendirdi?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan vize anlaşmasının yürürlüğü girmesi için AB’den gelen Terörle Mücadele Yasası’nın “demokratikleştirilmesi” koşuluna niye yağıp gürledi?
Ne yani, bu iktidar Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının AB ülkelerine vizesiz seyahat hakkını sağlayamazsa kitleler ayağa mı kalkacak? Caddelerde insan selleri akacak ve “Vizesiz seyahat hakkımız, söke söke alırız” diyen sloganlar mı çınlayacak?
Halkımızın öncelikli çözüm bekleyen sorunu “vize sorunu” mu? Oturma ve çalışma izni olmaksızın, sadece turistik gezilere olanak sağlayacak vize serbestisinin bu ülkenin yoksul kitleleri yani büyük çoğunluğu için ciddiye alınacak bir anlamı var mı?

***

Bu yazı bir sohbeti aktararak başladı. Yargılarına ve haber söz konusu ise burnunun iyi koku aldığına defalarca tanık olduğum bir Alman meslektaşla yaptığım uzunca bir telefon konuşması ile bitsin.
-Söylesene, Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz vize konusunu kasten yokuşa mı sürüyor?
-Yooo… Bir ilkeyi savunuyor. Sizin terör kanununuz AB standartlarında demokratik değil. Bu belli. Schulz o ilkeyi savunmazsa Avrupa Parlamentosu’nda onu perişan ederler. Sadece sosyal demokratlar değil, liberaller, muhafazakâr partiler de…
-O zaman vize konusunu unutalım mı?
-İyi olur. Zaten vize meselesi çözülse sorun bitmeyecekti ki. Erdoğan o zaman parayı artırın diyecekti. Para artırılsa AB’ye tam üyelik için kesin tarih verin diyecekti. O tarih verilse… Anladın. Böyle gidecekti. Bunlara hayır denildiğinde de öyleyse göçmenleri, mültecileri üstünüze salacağım diyecekti. Avrupa Parlamentosu kulislerinde
Bu kafa ile pazarlık da, anlaşma da yapılmaz” deniyor.
-Peki Merkel? Yakında yeniden Türkiye’ye gelecek deniyor…
-Boş ver… Terör kanununuzla ilgili farklı bir şey söylemez, söyleyemez…
Hımmm...
Sizi bilmem; ben Mustafa’nın karpuz sergisini gözümün önüne getirip güleceğim…

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları