Ayşe Emel Mesci

İki efendinin uşağı

28 Ekim 2019 Pazartesi

“İki Efendinin Uşağı” ünlü İtalyan commedia dell’arte yazarı Carlo Goldoni’nin (1707-1793) son halini 1753’te tamamladığı, en bilinen, en çok sahnelenmiş oyunlarından biri.
Goldoni İtalyan commedia dell’arte stilinde reform yapan, doğaçlamayı (tuluat) kaldırıp yazılı metni hâkim kılan, oyunlarını günlük hayatın içinden seçtiği kahramanlarının duyguları ve düşünceleri etrafında ören bir yazar. Commedia dell’arte, İtalyan halk tiyatrosu geleneklerine dayanan profesyonel topluluklar tarafından 16. yüzyıldan başlayarak sergilenen ve 18. yüzyıla kadar Avrupa’nın başka ülkelerine de yayılıp çok tutulan bir tiyatro biçimi. Değişmeyen simge tipleri (Arlekino, Pantalone, Colombina, Dottore...), bir konu kanevası üzerinden doğaçlamalarla gelişen üslubu, seyirciyle kurduğu günümüzün deyimiyle interaktif ilişkiyle aslında bizim ortaoyunuyla da birçok benzerlik barındırıyor. Diğer yandan, 20. yüzyıldaki yeni tiyatro arayışlarında, Meyerhold’dan Strehler’e varıncaya dek birçok usta tarafından tekrar tekrar, farklı açılardan ele alınmış bir evrensel tiyatro geleneği söz konusu.

İtalyan komedisi ve biz
Giorgio Strehler’in defalarca sahneye koyduğu “İki Efendinin Uşağı”nı 2006’da İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında seyretme şansını bulmuştum. Arlekino (metinde Truffaldino diye geçer) rolündeki oyuncu finalde maskını çıkardığında, bütün salonla birlikte benim de soluğum kesilmişti. Çünkü karşımızdaki “yaşlı adam” (Ferrucio Soleri o sırada 75’indeydi herhalde) yaklaşık 3 saat boyunca sahnede bir akrobat enerjisiyle oynamıştı. İşin diğer bir yönü, Soleri’nin on yıllardır bu rolle bütün dünyayı dolaşmasıydı. Devrinin en önde gelen tiyatro ustalarından Strehler’in commedia dell’arte karşısında sergilediği sahiplenici yaklaşım bizim açımızdan düşündürücüydü. Haldun Taner 1973’te kaybettiğimiz komik-i şehir İsmail Dümbüllü’nün ardından şu soruyu dile getirmişti: “Biz ortaoyununa İtalyanların commedia dell’arte’lerine gösterdikleri saygı ve özenin yüzde birini gösterdik mi ki, şimdi ortaoyunumuzun son temsilcisi öldü diye hayıflanmak hakkını gülünç olmadan kendimizde görebilelim?”
Darülbedayi yıllarımda bizim tiyatronun geleneksel ustalarının “İtalyan komedisi” oynarken hiç yabancılık çekmediklerini, hatta ona bizim çeşnimizi de kattıklarını defalarca görmüş, oynayarak da yaşamıştım. “İki Efendinin Uşağı”nı İBBŞT’de, son oynanışından otuz yıl sonra Aslı Öngören rejisiyle izlerken gurur duydum. Darülbedayi’ye kolay kolay bir şey olmaz dedim içimden. Çünkü sahnede gördüğüm kolektif enerji, iyi yapma isteği ve mükemmeliyetçi bir yönetmenin kılı kırk yaran titizliğinin en ufak ayrıntılara kadar yansıması yine başarılı bir “İtalyan komedisi” çıkarmış ortaya.
Aslı Öngören metne eklediği “önsöz” ve “şarkılar” aracılığıyla Goldoni’ye epik dokunuşlar yapıp sahnesel geçişleri pürüzsüz halletmiş; oluşturduğu hızlı ve akışkan kurguyu bütün oyuna yaymış. Sahnedeki orkestra oyuna canlı olarak eşlik ediyor.
Eraslan Sağlam (Dottore), Murat Coşkuner (Florindo), Murat Bavli (Pantalone), Yılmaz Aydın (Brighella), Seda Çavdar (Smeraldina), Volkan Öztürk (Silvio), Dolunay Pircioğlu (Clarice), Yeliz Gerçek (Beatrice), Hamit Erentürk, Çağlar Ozan Aksu ve Ali Murat Altunmeşe enerjisi yüksek bir ekip oyunculuğu sergiliyorlar. Truffaldino (Arlekino) rolünde Müslüm Tamer’in pırıltısına da ayrıca dikkat çekmek gerekiyor.

*

İBBŞT’nin yeni genel sanat yönetmeni Mehmet Ergen’e başarılar diliyor, her şeyin daha güzel olmasını umuyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Buzdağının altı 4 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları