Ayşe Emel Mesci

‘Resim yapmak için yaşadım’

15 Mayıs 2017 Pazartesi

Yıllar önce İlhan Selçuk ile o her zamanki sohbetlerimizden birine oturmuştuk. Sanattan, sanatçılardan, daha çok da çeşitli yaratıcı kadın sanatçılardan söz ediyorduk. Piyanistler, ressamlar, oyuncular, yönetmenler arasında gezintiye çıkmıştık. İlhan Ağabey piyanoda Martha Argerich hayranıydı, Arjantinli müzisyenin hayatında en çok izlemek istediği piyanist olduğunu söyledi. “Peki ressamlar?” diye sordum. Hiç duraksamadı: “Neş’e Erdok” dedi, “bambaşka bir tarzı, kişiliği var.” Başka bir Arjantinli sanatçıyı attım ben de ortaya: “Bana biraz Leonor Fini’yi anımsatıyor” dedim, hemen karşı çıktı: “Asla, Neş’e Erdok kimseye benzemez; onun resmi Bursa ipeklisi gibidir, hem bizden hem evrensel” dedi.

Aydın Doğan Vakfı Ödülü
Aydın Doğan Vakfı tarafından, 1996 yılından bu yana her yıl, kültür, sanat, edebiyat, bilim gibi farklı alanlarda öne çıkan kişi ve kurumları ödüllendirmek amacıyla verilen ödülün bu yılki sahibi, figüratif anlatımıyla Türk çağdaş resim sanatının öncüleri arasında yer alan Neş’e Erdok oldu. 9 Mayıs günü Hilton Oteli’nde yapılan ve bana “Bu da Türkiye’nin farklı bir yüzü” dedirten ödül töreninde, vakıf başkanı Hanzade Doğan Boyner, bu yıl resim sanatını gündeme getirip gelecek kuşakları özendirmek istediklerini vurgularken, Neş’e Erdok’un Cumhuriyet sonrası kadın ressamlar damarını güçlendiren konumu ve yaratıcı sanatçılığının yanı sıra, eğitimci yanının da üstünde durarak, “Neş’e Erdok’un şahsında ve kişiliğinde rol modelimizi bulduk” dedi.

Cumhuriyet ve resim sanatı
Türkiye’de resim sanatının güçlenmesi, ressam adaylarının yurtdışına gönderilip eğitim almalarının sağlanması elbette Cumhuriyet ile başlamış süreçler değil. 19. yüzyılın reformlarına, “çağdaşlaşma” hamlelerine kadar uzanan bir geçmişi var bu ilginin. Ama Cumhuriyet’in bu alanda çok önemli iki katkısı var: Birincisi, sanatın her alanında olduğu gibi resim sanatında da yurtiçinde kaliteli eğitim olanağı sağlayıp bu eğitimi olabildiğince demokratikleştirmek, yani herkese açık hale getirmek (bu alanda güzel sanatlar akademileri kadar, bir dönemin öğretmen okullarının, Gazi Eğitim Enstitüsü gibi eğitim enstitülerinin yaptıkları katkıları da unutmamak gerek), dolayısıyla yetişen insan sayısında çok ciddi bir artış kaydetmek; ikincisi ise sanatın her dalında olduğu gibi resim alanında da kadın sanatçıların önlerinin açılması.
Gecede ödülünü Aydın Doğan’dan alan Neş’e Erdok, “Ressamlar çok konuşmaya alışkın değildir, bizim sanatımız sessiz bir sanat... Ressamların sesini duymak için müzelere, sergilere ya da resimseverlerin evlerindeki resimlere bakabilirsiniz. Bu ödül bana hayatımın son döneminde gelen çok güzel ve anlamlı bir ödül” diyerek teşekkür etti.
Türkiye’de zor günlerden geçiyoruz. Cumhuriyet kazanımlarını yitirme kaygısı giderek artıyor; eskiden bu tarz kaygıları “niyet okuyuculuğu” diye, abartı diye, paranoya diye eleştirenler bile gelinen noktada ayaklarının altındaki sarsıntıları, zeminin pek sağlam olmadığını hissetmeye başlıyorlar. Böyle bir süreçte, Aydın Doğan Vakfı 2017 Ödülü’nün “Resim” dalında verilmesini ve Cumhuriyet’in yukarıda değindiğim katkılarını şahsında birleştiren, temsil eden Neş’e Erdok’un ödüllendirilmesini anlamlı buldum. “Resim yapmak için yaşadım” diyen, resim yapmayı bir yaşam biçimi haline getirmiş değerli sanatçımızı kutluyorum. Neyse ki Türkiye’nin böyle farklı bir yüzü de var.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Buzdağının altı 4 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları