Ayşegül Yüksel

‘Büyük Birader’in gözü üstünüzde

05 Mart 2019 Salı

George Orwell’in ünlü romanı ‘1984’ün ‘Büyük Gözaltı’ başlıklı sahne uyarlaması, içinde bulunduğumuz tiyatro döneminin üstünde düşünmeye değer oyunlarından biri olarak öne çıkıyor. Robert Evans, Wilton E. Hall ve William A. Miles’ın yazdığı metni, Artun Özsemerciyan ve Celal Üster’in oyun/roman çevirilerinden yararlanarak Taner Barlas kurgulamış, Rutkay Aziz de sahnelemiş. Perdeci Oyuncuları’nın sunduğu oyun bir Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu yapımı.
‘1984’ İngiliz edebiyatının en ünlü distopyalarından biridir. İnsanlık için en özlenir (‘ideal’) sayılan düşsel koşulların dile geldiği ‘ütopya’ anlayışının tam tersini imleyen ‘distopya’ kavramı, yaşamdaki doğal dengelerin insanı kısıtlayacak biçimde alt üst edildiği varoluş durumlarını irdeler. Orwell, 1949 yılında -toplumu ‘baskıcı’ yöntemlerle denetim altında tutan ‘totaliter’ rejimleri hedef alarak- yazdığı romanının öyküsünü, ‘uzak bir gelecek’ olarak düşündüğü 1984 yılına yerleştirmişti. Günümüzdeyse Orwell’in yapıtını ‘bilimkurgu’ anlayışına yakın bir öykü olarak okumuyoruz. Yazarın politik-toplumsal tartışmasının güncel bir geçerlilik taşıdığını, dünyayı, toplumları ve içinde yaşadığımız koşulları düşündüğümüzde hemen görebiliyoruz. Varoluşumuzun politik/ ekonomik/toplumsal düzeyde, küresel/emperyalist/faşist güçlerce baskı altında tutularak, bir distopya ortamına doğru çekildiğini yadsımak olası mı? Perdeci Oyuncuları’nın, Orwell’in yaptığı ‘uyarı’yı sergileme amacı da bu...

Beyni yıkanmış toplum
Olay ‘düş ürünü’ bir ülkede geçiyor. Bu ülkenin insanları bir otomatlar toplumu olup çıkmıştır. Başta ‘medya’, çeşitli beyin yıkama yöntemleriyle değerleri, davranış biçimleri, dahası duyguları bile denetim altına alınmıştır. İnsanlar ‘gerçekler’i görme yerine, çeşitli aldatma/manipülasyon yöntemleriyle geçerli kılınan ‘post-truth’ (gerçek sonrası) algılara bağlı kılınmıştır. Çarpım kuralları bile değişmiş, ‘2 x 2 = 5’ olmuştur. Toplumu avucunun içine almış olan ‘Büyük Birader’ her an televizyonda boy göstermekte, korkutucu bakışları ve öfkeli sesiyle yalanlar savurmakta, ‘bireysel özgürlük’ hevesindekilere sürekli olarak gözdağı vermektedir. Bir tür düşünsel ve duygusal köleliktir yaşanan. Amaçlanana ters düşen ve ‘ihanet’ sayılan düşünce ve davranışların ‘tahrikçiler’ ve ‘ihbarcılar’ tarafından izi sürülmekte, ‘suç’u açığa çıkan birey, faşist yöntemlerin pençesine düşmektedir.
Oyun, ‘Gerçek Bakanlığı’ çalışanı Winston Smith’in kendi bildikleri ve topluma ‘gerçek’ olarak yutturulanlar arasında bir uyuşmazlık sezmesiyle ivmelenir. ‘Farkına varma’ edimi, toplumsal mekanizmanın kölesi olmaktan kurtuluşun, bireysel özgürlüğe yönelişin ilk adımıdır. Winston, kendini bireysel düşünce ve duygularının akışına bırakacak, gizlice de olsa, ‘büyük birader’in ve topluma egemen olan örgütün tabularına karşı çıkacaktır. Düşüncelerini kâğıda dökecek, Julia’ya âşık olacak, onunla birlikte yaşamak isteyecektir... Oyunun son aşamasında Winston’un ‘özgürlük’ girişiminin sonuçlarını izleriz. Sonuç ne olursa olsun, ‘farkında olmak’ önemlidir. İnsanı robotluktan çıkartıp ‘özgür birey’ konumuna yaklaştırmanın simgesel edimi 2x2’nin 4 olduğunun, düşüncede netleşmesidir.

Yalın ve enerjik sahneleme
Karşımızda, romanın bir buçuk saate indirilmiş anlatımı var. Söz konusu olan, romanın derinliklerinde kulaç atamasanız da Orwell’in uyarısını kavramanıza yetecek düzeyde ayrıntı içeren bir sahne metnidir. Yönetmen Rutkay Aziz, yalın ve enerjik bir sahnelemeyle, olayları -oyunun sarkmasına izin vermeden- baştan sona götürüyor. Bu çok tablolu oyunun her tablosunun merkezine dev bir televizyon ekranı yerleştirilmiş ve her tabloda ‘büyük birader’ ekrandan sizi gözetlerken, medya sunucuları totaliter anlayışın propaganda taktikleri doğrultusunda yayın yapıyor. Sahnedeki her şey siyah-beyaz, soğuk ve yabancılaştırıcı. Dekor durmadan değişiyor ama ne zaman ve nasıl değiştiğini farketmiyorsunuz bile. Rutkay Aziz’in Metin Deniz’in dekor-giysi, Mahmut Özdemir’in ışık tasarımlarıyla ve Cahit Berkay’ın müziğiyle oluşturduğu sahne metni oyunun içeriğiyle birebir örtüşüyor. Winston’u Taner Barlas, öteki rolleri de Rutkay Aziz, Özcan Alper, Levend Yılmaz, Ekin Aksu, Aytaç Öztuna, Hüseyin Uçurp'6Da ve Hüseyin Demir yorumlarken, abartıya kaçmayan, sözü ön düzeye çıkartan bir çalışma içine girmişler.
‘Büyük Gözaltı’ amacına ulaşan bir yapım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özdemir Nutku anlatıyor 3 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları