Bağış Erten

Kimi petunya kimi sardunya

29 Haziran 2016 Çarşamba

Böyle turnuvaların en güzel yanı bu. Bukette ne isterseniz koklayabiliyorsunuz. Futbolun taktik, kültür ve eğlence fuarı sanki. İstediğinizi alıyorsunuz, keyif bahçenize dikiyorsunuz. Şarkıdaki gibi; kimi petunya, kimi sardunya, bazen manolya…
Şimdilerde herkesin gözbebeği haliyle İzlanda. Koca Avrupa’yı “Leicester’ize” ettiler. Haddini bilen bir oyun planı, önde basan bir agresiflik, sağlam ve bütünlüklü savunma kurgusu ve sınıfsız imtiyazsız kaynaşmış bir takım ruhu. Tarifi basit ama yapması çok zor. Tribünlerde 300 Sparta’lıyı andıran, söylendiğine göre balina sesi taklidi olan o tezahüratları gibi tok ve sertler. Bu arada nüfusun yüzde 8’i takımı takip için Fransa’daymış, onu da söylemeden geçmeyelim. Ve kabul edelim gönüllerini çelmedikleri futbolsever yok. Kara kış nedeniyle senenin ancak altı ayında futbol oynanabilen, Lineker’in deyimiyle volkan sayısı profesyonel futbolcu sayısından fazla olan 300 binlik bir ülke çeyrek finalde! En sıkı takip edenlere “hangi oyuncu iyi” diye sorsanız üçüncüyü sayamaz. Ama takır takır oynuyorlar. Brexit’le uğraşan “büyük adaya” bu sefer “Engexit” yaşattılar. Sıra da hedef “Frexit” var. Neden olmasın? Fransızlar dışında dünyanın geri kalanı bu maçta onları tutacak. Kibir abidesi Ronaldo’nun “küçük düşünmekle” itham ettiği takım mı, o rezil futboluyla, kaleye şut atamadan geldiği çeyrek finalde Portekiz mi daha ileri gidecek, göreceğiz! Peki nedir bu başarının sırrı? Şu veri yeterli sanırım. Ülkede her 875 kişiden biri antrenör. Ve tesis kadar eğitimcinin eğitimi meselesine kafayı takmış durumdalar!

Futbol değil satranç
Ama sadece onlardan ibaret bir mönü yok. Mesela İtalya var. Kendi ifadeleriyle söyleyelim: Tarihin en çapsız milli takımıyla geldiler turnuvaya. Fakat futbol değil satranç oynuyorlar. Bunu ilk Zidane söylemişti. Juventus’tan Real Madrid’e transferini biraz da sitemkâr bir şekilde “Artık bu kadar satranç yeter, biraz da futbol oynayalım” diye yorumlamıştı. Oysa satranç futbolu evire çevire yendi. İtalyanlar işi artık hepten basketbola çevirmiş durumda. Conte Yugoslav bir basketbol koçu gibi yönetiyor takımı. Rakibin hızlı hücumları Yugoslav faulüyle (gerekirse sarı kart pahasına) kesiliyor. Şutları iyi olmayan oyuncular boş bırakılıyor. 2-1-2 alan savunması da var, değişmeli adam adama da. Zaten gerideki üçlü Bonucci- Barzaglia- Chiellini bana Jordan- Pippen- Rodman’ı hatırlatıyor. Nitekim teknik direktör Conte onlar için “Benim Messim de onlar” diyor. Buna anıt gibi duran Buffon’u, acar hafiye Pelle’yi, ileri-geri Parolo’yu ekleyin alın size satranç takımı. Rok da yaparlar, çoban matı da.

Makine gibi takım
Ama ille de beklenmeyeni gerçekleştirene âşık olmaya gerek yok diyorsanız, toplumcu gerçekçi bir takım arayışınız varsa, karşınızda Almanya. Asap bozucu derecede bir makine intizamı kurdular. Üstelik bunu gevşek ve tatlı bir modda uyguluyorlar. 1980’lerde Almanya nefretiyle büyümüş biri olarak söylüyorum: Tarihin en şenlikli Almanya takımlarından biri (seyredenler 1974 takımı için de benzer şeyler söylüyorlar.) Kroos turnuvanın en klas ayağı olabilir. Defans göbeğindeki Hummels ve Boateng’in yeteneklerine baksanız misal Portekiz’de çift forvet oynarlar. Gollerini bile ideal dakikalarda atıyorlar. Erken golle sarsıyorlar. Devre biterken indiriyorlar. Son yarım saate bir tane daha sıkıştırıp rahatlıyorlar. Futbol mükemmeliyetçileri için tek adres. Daha Thomas Müller de devreye girmedi üstelik.
İsteyene biraz Galler, azıcık Polonya, çok az Portekiz de yüzer gram karıştırıp verebiliriz. İzlanda olmasaydı herkes Galler’den bahsedecekti. Hem referandumda hem de turnuvada Avrupa’da kalma yönünde irade beyan eden tek Adalı onlar. Polonya ise olmadık yerlere ulaştı. Sevilla’nın yıldızı Krychowiak’a artık Lewandowski de eşlik ederse Doğu Avrupa’nın kahramanı neden olmasınlar. Tabii Portekiz’i de azımsamamak lazım. Kötü oynuyorlar diye kızıyoruz ama bu potansiyellerini görmemize engel değil. Hem “bizimkiler” Nani ve Quaresma da orada.
Velhasıl burada herkese uygun çiçek var. Boşuna festival demiyoruz! Alın mis gibi derleyin, kendi buketinizi kendiniz yapın. Güzel bahçemiz hiç solmasın!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları